Hikâye bu ya...
1960’lı yıllarda, Elazığ Akıl Hastanesi’nden deliler kaçar, şehrin cadde ve sokaklarına dağılır.
Sayım yapılır.
423 deli kaçmıştır.
Zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin baş hekimidir.
Doktor Bey’e “Ne yapalım?” diye sorarlar.
Mutemet Bey “Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin” der.
Doktor önde, birkaç personeli arkasında “trencilik oynayarak” Elazığ’ı dolaşmaya başlar.
“Çuf çuf” sesini duyan bütün deliler kuyruğa girerek peşinde vagon olur.
Hastaneye geldiklerinde sayarlar.
Kuyrukta 612 kişi vardır!
* * *
Meraklısı varsa denesin.
Alsın düdüğü, çıksın sokağa.
Mutemet Bey gibi üç beş mutemet bulmaya da gerek yok.
İlk düdükten sonra nasıl olsa birileri yapışacaktır kuyruğuna.
Başlasınlar “çuf çuf” diye bağırmaya.
Bir düdük.
Bir çuf çuf...
Bir düdük.
Bir çuf çuf...
Hele baştaki bir de “Çekilin yoldan, geliyor dan dan” narasını atarsa arada sıradaÖ
Bakın manzaraya!
* * *
Herhangi bir şehrin, herhangi bir yerinde yapacakları üç beş saatlik turun ardından dönüp arkalarına baktıklarındaÖ
Eminim peşlerindeki vagon sayısını saymakla bitiremezler!
Üstelik vagonlar şahlanmıştır.
Hep bir ağızdan “çuf çuf” diye bağırmaktadır.
“Çekilin yoldan, geliyor dan dan” çağrısı yeri göğü ayağa kaldırmaktadır.
* * *
“Neden?” derseniz.
Çaresizliğin büktüğü beller büyük çoğunluğu oluşturmuşsa, millet vagon olmaya çoktan hazırdır çünkü.
Yeter ki...
Başı çeken bir lokomotif olsun!
Tek karelik saat!
Güçlü bir bilek aranıyor!
Resmini gördüğünüz o saat var ya o saat, bedeli 750 bin Euro, yani 1 milyon 875 bin lira.
Vacheron Constantin markasının 250’nci yılı şerefine 55 adet üretilmiş.
44 milimetre çapında platin bir kasa çevrelenen saat 410 parçadan oluşuyormuş.
Saatte 4 ayrı çark varmış ve elle kurulduktan sonra yaklaşık 270 saat çalışıyormuş.
Fakat firma bir espri yapmış 250’inci yıl şerefine.
Üretilen bu model 250’inci saatin sonunda kendiliğinden duruyormuş.
Büyük marifet doğrusu!
Ama asıl marifet 1 milyon 875 bin lirayı bileğinde taşıyacak babayiğitte.
Hem parası çok olacak.
Hem de bileği güçlü.
Çünkü işin ucunda bir gece yarısı, bir köşe başında “Eller yukarı, donlar aşağı” diyecek birinin karşısına çıkma ihtimali de var!
Bu arada...
O saatlerden biri İstanbul Kanyon’da alıcısını bekliyormuş.
Parası çok ve bileği güçlü olanlara duyurulur.