Çeşit çeşit endeks var.
TÜİK’in endeksi var.
İMKB’nin endeksi var.
Kariyer endeksi var. Konut endeksi var.
ABD Doları’nın endeksi var. Türk Lirası’nın endeksi var.
Bir de Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün “rüşvet endeksi” var ki, işte onu hiç sormayın.
Çünkü Türkiye orada 19’uncu olmuş.
Yok.
Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülke arasında değil.
Yok.
100 ülke arasında da değil.
Yok.
50 ülke arasında bile değil.
Sadece 28 ülke arasında 19’uncu olmuş!
* * *
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün gelişmiş ve gelişmekte olan 28 ülkede 3 bin 16 şirketin yöneticisiyle yaptığı araştırmaya dayanarak hazırladığı “2011 Rüşvet Ödeyenler Endeksi” yüzümüzü kızarttı doğrusu.
Utanmadan yüzüne bakabileceğimiz Suudi Arabistan, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Meksika, Çin ve Rusya var altımızda kalan.
Diyebilirsiniz ki:
“Utanmaya gerek yok. Mühim olan işi kapmak. Bunun için ne lâzımsa yapmalı. Rüşvetse, rüşvet vermeli.”
O zaman sorun yok.
Aslanlar gibi veriyormuşuz zaten!
* * *
Ve tabii. . .
Bir de şu var:
Uluslararası Şeffaflık Örgütü rüşvet “verenleri” değil de “alanları” araştığında ne olur halimiz?
Elin Amerikalı’sına, Alman’ına, Fransız’ına ya sorarlarsa; “Türkiye’de iş yapmak için rüşvet verdiniz mi?” diye. . .
Acaba ne derler?
* * *
Yine şöyle diyenler çıkabilir belki:
“Kim ne derse desin... Veren razı olduktan sonra endişeye mahal yok.”
Oysa...
Yasalar karşısında rüşvet veren kadar, alan da suçludur.
Hatta. . .
Manevi âlemde lânetlidir.
Ve “ateşte yanmaktır” kaderi!
* * *
Nereden mi biliyorum?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hutbelerinden.
Bilmeyenler için aktarayım hemen:
“Peygamber Efendimiz (s.a.v) , ‘Rüşveti alan da veren de Cehennemdedir.’ buyurarak rüşvet almanın veya vermenin kişinin cehenneme girmesine sebep olacağını açık bir şekilde vurgulamıştır.”
Bir ayıp yaptım
İzmir güzel, İzmir özel, İzmir’den ayrılmak zor; hepsine tamam ama İzmir Valisi Cahit Kıraç’ın yerinde olsam yine de içim “pır pır” ederdi herhalde.
“Bir yolunu bulup, Sakarya Valisi mi olsam?” diye sorardım kendime!
Sorardım çünkü insanın yaşam alanı, bey de olsa, paşa da olsa, vali de olsa “evidir” önce.
Derler ya:
Aslan yattığı yerden bellidir.
Ve yine belli olan şu ki:
Sakarya Camili Mahallesi’nde şehre hâkim bir tepede, 18 dönümlük arazi içinde inşa edilen üç katlı Vali Konağı diğer vali konaklarına hiç benzemiyor.
Fotoğraflarına bakınca zaten, oranın “gerçek bir konak” olduğu hemen anlaşılıyor.
Sanırsınız ki, bir Hollywood ünlüsünün “malikânesi” dikilmiş Beverly Hills’teki tepelerden birine!
İyi de...
Sakarya’da depremin vurduğu hasarlı binalar şehrin orta yerinde dururken, içinde insanlar yaşarken; birazcık vicdanı olan bir kişi böylesine ihtişamlı bir konakta nasıl oturur sıkılmadan?
Onun için aman Sayın Valim, siz aklınızdan dahi geçirmeyin, benim aklıma takılan düşünceyi.
Utandım kendimden vallahi!
Tek karelik Angela teyze!