Yönettiğin bir aile ise ve bütçen açık vermişse, harcamaları kısarsın iyice.
Örnekse...
“Artık havalar serinlemeye başladı, buzdolabının fişini çekin. Bundan böyle televizyon en fazla iki saat izlenecek günde. Tasarruflu da olsa üç ampulden ikisi söndürün. Çamaşır ve bulaşık artık elde yıkanacak, ayrıca ütü mütü yok” gibi önlemlerle; iyiden iyiye kazık şeklini alan elektrik faturalarındaki TL rakamını iki haneye düşürmeye çalışırsınız.
Yetmezse...
Aile fertlerini gaza getirmek için “Hepiniz fil gibi oldunuz, az yiyin biraz” derseniz önce ve aldığınız kararları açıklarsınız güzelce:
“Üç beyaz çok zararlı zaten. Eve un, şeker, tuz girmeyecek. İki günde sadece bir tencere yemek pişecek. Haydi hepiniz dağılın, nerede yeşillik görürseniz toplayın. Sağlıklı beslenmenin zamanı geldi. Her türlü ete son, yaşasın vejeteryanlık!”
Bütçe denkleşmeze yine...
Vurursunuz yumruğu masaya son çare:
“Okuyanların halini görüyoruz. Üniversiteyi bitiriyorlar, aç kalıyorlar. İlle de okula gidecekseniz, imam hatibe gideceksiniz. Hiç değilse istikbaliniz garantide olsun. Aksi halde oğlum Ahmet, sen Tornacı Kadir Efendi‘nin yanında; kızım Züleyha, sen de Terzi Hatice Hanım‘ın yanında işe başlıyorsun. Zehra kızım, sen daha küçüksün, onun için evde kalıp, annenin işlerini yapacaksın. Çünkü annen de çalışmaya başlıyor, müdüre yalvardım, ayak işlerine bakacak bizim dairede.”
Tamam işte.
Aile bütçesi denkleşti nihayetinde!
Söz konusu olan devlet bütçesi ise gelir ile gideri “denk” yapmanın daha basit çareleri var.
Misal...
Nasıl olsa banknot matbaası emrinde.
Verdin mi emri, bir taraftan boş kâğıt girer, öbür taraftan 200 TL’ler çıkar kamyonla.
Tabii bunun da bir riski var sonuçta.
Enflasyon canavarı azar maazallah ve iktidarı “ham” yapar.
Baktın, gözün yemiyor para basmayı.
“Zam” sözcüğü ne güne duruyor?
Ota zam.
B.ka zam.
Salla gitsin.
İktidara göre:
En güzel zam “sigara” her zaman.
Ama öyle ama böyle...
Sigara içen zıkkım içsin!
Tek karelik Hüsniye Teyze!
Yağcılığa son!
Afyon’un sucuğu, kaymağı ve mermeri meşhurdu eskiden.
Onlara bir yenisi eklendi şimdiden.
Artık Afyon’un Valisi de meşhur.
Yine eskiden Yalova Kaymakamı vardı ya...
İşte onun gibi bir şey!
Ve her yerde söz dönüyor, dolaşıyor Afyon Valisi’ne geliyor mutlaka.
Nitekim TBMM Başkanı Cemil Çiçek, NTV’de konuşurken de gelmiş ve “Şu valilerimiz plaket yağcılığını bir bırakıverse artık. Türkiye’de yüzde yüz kapasiteyle çalışan sektör plaket sektörüdür. Her gittiğiniz yerde verirler. Benim evimde plaket koyacak yer kalmadı” demiş.
Oh.
Az bile söylemiş.
Üstelik sadece valiler mi yapıyor aynı yağcılığı?
Maalesef.
Haberlerde “iki satır adı çıksın” diye, adı sanı meçhul derneklerin, anlı şanlı devlet büyüklerine verdiği “plaket törenlerini” sıralamaya kalksak; ne yer yeter, ne de zaman!