Hakan Tartan’ın “Mandela sevdası” başına iş açacak. Çünkü tepkiler duracak gibi değil.
Hele ve özellikle Mine Uysal, işin peşini bırakmaya hiç niyetli değil.
Örnekse...
“Günlerce önce, Konak Belediye Başkanı CHP’li Hakan Tartan’a, Mandela’nın adının bir sokağa verilmesi hususunda yaptığı girişimin ne kadar üzücü ve yersiz olduğunu bildirerek kendisinden bir açıklama beklemiştik.
Bugüne kadar ben bir cevap alamadım, sizlerin de aldığını sanmıyorum.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü bu kişiler kendilerine hesap sorulmasına alışık değiller. Seçildikten sonra, her akıllarına eseni uygun bulup yapmakta kendilerini salahiyetli sanıyorlar.
Kabahat onların değil, onların bu tutumu alışkanlık haline getirmelerine, ses çıkarmayarak, hesap sormayarak biz neden olduk” diye yazmıştı önce.
* * *
Sonra devamı geldi:
“Konak belediyesinde bir sokağa vermeyi tasarladığınız Atatürk düşmanı birinin ismi ile ilgili 11.4.2012’de size yazdığım iletiye, 19.4.2012’de kültür sanat grubunuzdan ‘Yazınızı ilgili merciye bildirdik’ diyen bir cevap aldım.
Sayın başkan belediyenizde eleman eksikliği mi var? Çünkü cevap diye o bir satırlık yazıyı ancak 9 gün sonra yollatabildiniz.
Size Osman Hamdi Bey’in ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ tablosunu gönderiyorum. Bundan bir tane edinin ve binanıza asın, çok yakışır.
Siz şimdi bu tablonun ne anlattığını da bilmiyorsunuzdur, eh artık onu da sanat danışmanlarınıza sorar öğrenirsiniz.)
Hızınıza ve ilginize hayran bir vatandaş,
Mine Uysal”
* * *
Yine bir CHP üyesi, Prof. Dr. Kayhan Kantarlı da olayın kararlı takipçilerinden.
O da Hakan Tartan’a bir mektup yollamış.
Bakmış.
Olmamış.
Bir tane daha yollamış.
“Tepkileri ‘kasıtlı bir spekülasyon gayreti’ olarak görmeniz, eleştirel, demokratik ve çağdaş bir eylem biçimi olan bu mesaj yağmurundan rahatsız olduğunuzu gösteriyor” ve özetle “üzüntülerini” bildiriyor.
Tıpkı Doğan Kapkıner gibi.
Tıpkı Lale Gürman gibi
Tıpkı Sili Özerdim gibi.
Hakan Tartan kardeşim, sen gel, yol yakınken vazgeç bu işten.
Tek karelik gazeteci!
Gazeteciliğe hazırlık!
Gazeteci olmak isteyenlerin “uyanık, meraklı, takipçi” olmaları istenirdi eskiden.
Ve elbet. . .
Türkçeye hâkimiyet, doğru düzgün yazabilmek de gerekirdi.
Sonra kimileri, gazeteci adaylarında “Oxford mezunu falan olmak” gibi koşullar da aradı ama öteki özellikler yoksa bunun işe yaramadığı, kısa sürede anlaşıldı!
Şimdi yeni beklentiler var sırada.
Artık soracaklar adama:
Savaş hukuku, savaş teorisi ve terminolojisinden haberin var mı?
Kimyasal ve biyolojik saldırılara karşı ne yaparsın?
Rota belirlemeyi, harita okumayı bilir misin?
Dalga geçmiyorum.
Bu soruların cevabını bilmeyenler, bundan böyle en azından “savaş muhabiri” olamayacak.
Anadolu Ajansı Haber Akademisi ile Polis Akademisi’nin işbirliği sonucunda gerçekleşecek “savaş muhabirliği eğitimi” iyi de...
Bir de bunun yanına “polis baskınında, ev aramasında, gözaltında, sorguda, tek kişilik hücrede ne yapılır?” eğitimlerinin verilmesi, şart oldu!