Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İÇİŞLERİ Bakanı konuşuyor... Meselâ “Emniyet güçlerinin vatandaşa güçlük çıkardığı dönemler geçti” diyor. Meselâ “Bizim yapmamız gereken, suçluyu bulup, insanca muamele ederek yargıya teslim etmektir” diyor.
İçişleri Bakanı güzel konuşuyor ama boş konuşuyor.
Çünkü İçişleri Bakanı’nın emir ve komutasındaki görevliler, çok sıradan bir gösteriye bile “terörist saldırı” muamelesi yapıyor yine meselâ.
Bir kız öğrenci, Cumhurbaşkanı Gül’ün de katıldığı Yıldız Teknik Üniversitesi’nin açılışında “Parasız eğitim istiyoruz” falan diye bağırmaya kalkıştığında...
Eller uzanıyor ağzına.
Eller zorba, eller hoyrat.
Sıkı sıkıya kapatıyorlar kızın ağzını.
Susturuyorlar.
Yetmiyor.
Aynı eller bu kez kızın başına uzanıyor.
Kim bilir hangi yabansı dürtüyle saçlarına yapışıyor, koparırcasına çekiyor, çekiştiriyor.
Ne zaman?
Demokrasi şampiyonlarının fiyakasından geçilmediği, 6 Ekim 2010’da.
* * *
Bir adam. 73 yaşında. İlk kez 71 yaşında cezaevine girmiş. 22 ay tutuklu kalmış.
O adam, Türk Metal Sendikası eski Genel Başkanı Mustafa Özbek.
Parasız eğitim isteyen kız gibi, en azından hâlâ, o da “suçlu” bile değil aslında.
Ama...
“Oda inanılmaz soğuktu. Musluktan su da akmıyordu. Bana 3 gün su verilmedi. Soğuktan başımı kaldıramıyordum” diye anlatıyor başına gelenleri.
Daha doğrusu...
Başını kaldıramaz hale gelişini!
* * *
Vay be.
Bu olanlar ne?
Bırakın bakan beylerin “güçlük çıkarma devri bitti” gibi, “insanca muamele dönemi başladı” gibi masallarını.
Bu yapılanlar...
Düpedüz “kaba kuvvet, baskı, şiddet, işkence” değil de ne?
İşin en trajikomik yanı ise İçişleri Bakanı’nın şu son iki olayın kamuoyuna yansımasından sonra, o “güzel sözleri” söylemesi.
Hem de o sözlerin, hiçbir pişmanlık belirtisi gösterilmeden, zerrece özeleştiri yapma ihtiyacı duyulmadan söylenmesi.
Çok acı ve çok ayıp değil mi?



Kuyudaki taş!
BURSA Açıkhava Tiyatrosu’nda yer yerinden oynuyordu 25 Haziran gecesi.
Sahnedeki renk ve ses cümbüşü, misliyle katlanarak, izleyenlere aksetmişti.
Ahaliye göbek attıran coşkunun sebebi ise Emir Kusturica’dan başkası değildi.
Garip.
O zaman çalgıdan başka bir yerden ses çıkmamıştı!
Şimdi Antalya’da yaşanan utanç verici kargaşayı izaha çalışanlar, örneğin diyor ki:
“O zaman Bursa’ya gitmişti. Bu sefer Antalya’ya gitti. Bursa’da AKP’li Belediye Başkanı var. Antalya’da CHP’li Belediye Başkanı var.”
Dert bu mu yani?
Sanmam.
En azından “tek dert” bu değil.
Bence olan şu:
Yönetmen Semih Kaplanoğlu şu veya bu nedenle kuyuya bir taş attı, Kültür Bakanı Günay ise taşı kuyudan çıkaracağına, kuyuya balıklama atladı!


Tek karelik demokrasi!

Boş konuşma