Zeynep Gürcanlı tek tek, tarih tarih sıralamış işte.
Başbakan Erdoğan ne zaman yurtdışına gitse, ne zaman ciddi bir görüşme arifesindeyse; PKK vuruyor.
Emre Uslu da açık açık yazmış işte:
“PKK’nın barış falan istediği yok. Ortada kupkuru istatistikler var. Barış lafının geçtiği her dönemde bu tarz saldırılar yapılıyor. Ancak aptal yöneticilerimiz ve aptal aydınlarımız bunu görmüyor. Ne zaman barış görüşmeleri yapılsa PKK vurmuş. 30 yıllık yaşanmışlıklar var. Bunlar üzerinden analiz yapabilecek tek bir kişi yok mu?”
Her PKK saldırısı bir mesaj aslında.
Tabii.
Anlayana!
* * *
Durmayacaklar, orası belli. Anlayın artık, güçleri ve ömürleri yettiğince saldıracaklar.
Örnekse İzmir.
Bereket İzmir polisi becerikli.
Bombaları patlamadan buluyor.
Ama ihtimaldir...
Arada gözden kaçacak olanlar da çıkabilir.
Bombalar bir yerde patlayabilir.
Belki ben...
Belki de siz, o saldırın kurbanı olabilir.
* * *
Çare belli.
Çare “30 yıllık yaşanmışlıklardır” Emre Uslu’nun dediği gibi.
Analizcilerin, televizyon ekranlarında laf yarıştıracaklarına, kafa kafaya vermesisdir.
Şahsen merak ediyorum:
PKK kaç parça?
Yekpare ise Kandil’in yerle yeksan edilmesinden başka çare yok demek ki!
Yok, eğer parçalardan biri samimiyetle barıştan yanaysa, alırsınız karşınıza.
Kim barış istiyorsa sahiden “Gel” dersiniz.
Leyla Zana mı?
Gel.
Ahmet Türk mü?
Gel.
Apo mu?
Sen de gel.
* * *
Gelenler gelir ve oturursunuz masaya.
Kapılar kapanır ve hani Papalık seçimindeki gibi, bacadan beyaz duman çıkana kadar, kimse kalkmaz masadan, kimse dışarı çıkmaz kapıdan.
Zira en kötüsü, meselenin “arada bir yerde” kalması.
Aksi halde.
Taşlar yağmaya devam edecek üzerimize.
Yeni acıların yaşanmasını önlemek için Türküyle, Kürdüyle; gerekiyorsa başımıza düşen o taşları alıp, bağrımıza basacağız!
Basacağız çünkü bir 30 yılın daha ıstırapla geçmesine razı olamayız.
Tek karelik karpuzcu!
Fransız olmanın zamanı
Sadece bizlerin değil, bizatihi kendi vatandaşlarının, yani Fransızların dahi sıtkı öylesine sıyrılmış ki Sarkozy’den; fırtına gibi geldi, yerine gelen.
Söylenen şu:
“Cumhurbaşkanı François Hollande, Fransız Devrimi’nde kellesi giden 16’ncı Louis’den bu yana, yani yaklaşık 220 yıldır yasama ve yürütme güçlerini, ilk kez bu kadar net bir şekilde, tek elde topladı.”
Benim için asıl önemli olan ise Hollande’ın kurduğu ilk kabinede, bakanların yarısını kadınlardan seçmesiydi.
Bu tercih yapılan milletvekili seçimine de yansıdı ciddi biçimde.
577 sandalyeli Meclis’te 155 kadın var.
Daha önce yüzde 18 olan kadın vekil oranı, yüzde 27 artık.
Ne mutlu Fransızlara.
Ve elbet...
Darısı başımıza.