İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na arzuhâlimdir:
Sayın Başkan;
Önce şu iki paragrafı okuyun lütfen.
Ama bir defa yemez.
İki defa okuyun.
Hatta üç defa okuyun.
İşte birincisi:
“Eskiden çok güzel bir ‘tiyatro başkenti’ kimliği vardı İzmir’in. Fuardaki açık hava tiyatrolarına biz, Devekuşu Kabare, Ferhan, Dormen, Kenterler aynı zamanda gelirdik. Bir gecede binlerce İzmirli yazın fuarda oyun izlerdi. Bu yönüyle İzmir dünyada tekti. Sadece ülkemizde demiyorum, böyle bir Kültürpark dünyada tekti.”
Ve ikincisi:
“İzmir 12 ayını kültür sanat etkinlikleriyle geçirmedikçe, halk da bunu istemedikçe büyük bir şehir olamaz. Kentleri büyük yapan adı ya da sınırları değildir. İzmir, kültür sanat yönünden güdük kaldığı için büyük şehir taklidi yapan bir kasaba kimliğinden kurtulamıyor.”
Ali Poyrazoğlu’nun meseleyi ortaya koyuş şekli, gerçekten muhteşem.
* * *
Aziz Kocaoğlu, bu işe uzak veya duyarsız biri değil.
Öyle olsa 24 Ekim 2009’da “İzmir Kültür Çalıştayı” yapmazdı.
Orada konuşulanları, alınan kararları güzel bir dosya halinde topluma sunmazdı.
Yani niyet var.
Gerçek-leşen irili ufaklı bir yığın etkinlik var.
Yeni kültür mekânları yaratma çabası da var.
Yok olan...
Şöyle derli toplu bir planlama ve uygulama galiba.
* * *
Sayın Başkan...
Daha önceleri de yazıp, söylediğim için tekrar etmiş olacağım belki.
Fakat sorun önemli.
Poyrazoğlu’nun da dikkat çektiği gibi Kültürpark, bir zamanlar tiyatronun başkentiydi.
Eskisi gibi olmaz elbet.
Ama Kültürpark’ı yeniden yapılandırmak şart.
O muhteşem alanın her karışını, mümkünse günün her saati kültürel etkinliklere sunmak şart.
İnanın...
Sadece Kültürpark’ın hakkını vermek bile, İzmir’i gerçekten büyük bir şehir yapmanın yolunu açar.
PTT’ye bir öneri
Fotoğraftaki arkadaş bir genel müdür. Üstelik bir dönemim efsane kurumu PTT’nin Genel Müdürü, Osman Tural.
Fena halde dertli ama...
Diyor ki:
“Cep telefonu, elektronik mail gibi gelişen teknoloji aslında bir anlamda bizim işimizi yok etti ve yok etmeye de devam ediyor.”
Çare yok.
Ölenle, olanın öne geçilmez.
Ne var ki, siz farklı şeyler yaparsanız; yeni mevziler kazanır, örneğin e -postalar yüzünden yaşadığınız kaybı, yine örneğin t-telgraf ile giderirsiniz!
Diyecekiniz ki, “e -posta” malum ama “t -telgraf” ne?
Kısaca “telgrafın uyduruk bir kâğıt parçası yerine, karton bir tablo üzerine yazılmış hali” diyebilirim.
Yani bakılıp, atılmayacak; okunup, saklanacak bir şey.
Bir hatıra.
Ne için?
1001 nedenle yanlarında, aralarında olamadığımız insanların; mutlu veya hüzünlü anları için...
Yılda 600 bin çift evleniyor Türkiye’de. Ve de nişan, sünnet, açılış, bilumum törenler ve maalesef ölümler...
Her biri için farklı seçeneklerde tablolar olsa, mesajlar onun üzerine yazılsa ve istenen anda makul ücretler karşılığında sahiplerine ulaştırılsa...
Nasıl olur?
Tek karelik genel müdür