BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’a teessüflerimi sunarım. Salı günü Meclis’teki Grup Toplantısı’nda, “Ben krizle ilgili, bizi etkilemeyecek demedim. Teğet geçecek dedim. Bunlar zahmet edip teğetin anlamına da bakmadı” derken; bugüne kadar yazdığım “teğet konulu” onca yazının tekini dahi okumadığı anlaşılıyor.
Oysa sadece anlamını değil, zat-ı devlerinin daha iyi anlaması için eski Türkçe karşılığını bile ta Nisan ayında yazmıştım!
Malum.
Önemli matematik terimlerinin çoğu, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat bulduğu karşılıklarla bugün kullanılan sözcüklere dönüştü.
Yoksa biri çıkıp, “Müsellesin sathı, irtifası ile zemininin zarbının müsavatına müsavidir” diyecekti...
Biz de bunun “Üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir” demek olduğunu bilmeden, aval aval suratına bakacaktık.
İşte bugün Sayın Başbakan’ın dilinden düşürmediği teğet sözcüğüne ise “hatt-ı mümas” denirdi eskiden.
Tekrar yazalım...
“Hatt-ı mümas veya teğet” demek, “Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru” demektir.
(Bakınız: Türk Dil Kurumu Sözlüğü)
* * *
Bilenler, bilmeyenlere ve özellikle de Sayın Başbakan’a anlatsın...
Doğru, eğrinin yanından geçerken bir noktaya temas etmeli.
Dikkat.
Sadece bir noktaya.
Ya Türkiye’de olan ne?
Tam tersi.
Kriz sadece bir noktaya temas etmedi!
* * *
O nokta ise büyük bölümü yabancı sermayenin eline geçen “bankacılık sektöründen” ibaret.
Zira geçmiş krizlerde bilumum bankalar zaten yerden yere savrulmuş, bırakın çürüğü çarığı, hafiften çatlak olanlar bile yok olmuş ve tasfiye edilmişti.
Zarar ile ziyanın bedelini ödeyen, yine bu garip halk olmuştu.
Bu sefer ki kriz ise garipleri tam yüreğinden vurdu!
Kimse kusura bakmasın.
Aksini iddia edenin, yalnızca aklına değil...
İnsafına ve vicdanına da şaşarım!
Dikkat... Dikkat!
CİDDİYE alınması gereken iki olaya özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Birinci nokta...
Deniz Baykal, diyor ki:
“Brezilya’da silahlı kuvvetlere yönelik bir soruşturma girişimi olmuş, komutanlar ‘derhal istifa ediyoruz’ demişler. Onun üzerine soruşturma konusu da askıya alınmış. Bu işlerin bir önemi ve sonucu var. Sonucu, kim olursan ol, sen şahsen ödüyor değilsin, bedeli kurum ödüyor, Türkiye ödüyor.”
Baykal, Genelkurmay Başkanı ve diğer komutanlara “istifa çağrısı” yapıyor açıkça.
Yıllardır kendisine yapılan benzer çağrılara kulak verip, bu yolu açsaydı oysa...
Siyasetin çarkları “tıkır tıkır” çalışır ve büyük ihtimal, Türkiye bugünleri yaşamazdı zaten!
İkinci nokta...
Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün tedavi gördüğü hastane odasında arama yapıldı. Arama sırasında çekilen fotoğrafları basına verildi.
Ve arama tam dört saat sürdü.
Alt tarafı bir hastane odası. 3 metreye 5 metre olsa 15 metrekare, 4 metreye 6 metre olsa 24 metrekarelik bir oda...
Dört saat ne aranır orada?
Amaç baskıysa, tacizse, işkenceyse...
Tamam.
Operasyon tamam.
Tek karelik toplu taşıma