ŞİMDİKİLERİN hepsi aday adayı.
Üç bin lira yerine üç milyon liram olsaydı, doğrudan “aday” olurdum.
Bağımsız aday.
Sadece “doğruyu söylemek” adına...
Ve yalnızca “doğruyu yapmak” için gider, bağımsız aday olurdum.
Muhtaç olduğumuz kudret, doğru olanı söylemekte ve yapmakta çünkü.
Biliyorum.
Zor.
Hele büyük bir şehirde bağımsız aday olarak seçim kazanmak çok zor.
Hele hele...
“Aman oyları bölmeyelim” korkusu sinmişse, bir de yüreklere!
* * *
Düşünün.
Her seçimde aynı korkunun tutsağı olmadık mı?
Olduk.
Ne değişti?
Hiç.
Yok.
Değişti bir şeyler.
Ama hep tersine.
Hep aksine değişti.
Onun için “Bir kez olsun korkmayın ey millet” derdim.
Korkmayın.
Korkunun ecele faydası yok!
* * *
Meclis’te doğrudan “halkın” seçtiği bir İzmir Milletvekili olsa, ne de iyi olur oysa.
“Tam bağımsız” bir İzmir Milletvekili.
Sadece “doğruyu söyleyen” bir İzmir Milletvekili.
Yalnızca “doğruyu yapan” bir İzmir Milletvekili.
Kimseye “eyvallahı” olmayan bir İzmir Milletvekili.
Nefes alırken hesap veren...
Nefes verirken hesap soran bir İzmir Milletvekili.
* * *
O kürsüye çıktığında, herkes ağzına bakardı “Acaba bugün ne söyleyecek?” diye.
Bir oylama vakti geldiğinde, tüm gözler ona çevrilirdi “Acaba nasıl oy kullanacak?” diye.
Çünkü ona ters düşmüşlerse bilirlerdi, bir “yanlış” var işin içinde!