Eşim Giritli. Hayatımın ilk Girit yemeklerini kayınvalidem Serpil’in ellerinden tattım.
Arapsaçı, şevketibostan, stifno otlarını ilk kez Serpil (annem) yaptı. Sonraları karınca kararınca ben de el aldım kendisinden. Annem kadar olmasa da bi şiler yapıyoruz işte.
Diyeceğim o ki severim, hem de çok severim Girit işi yemekleri, mezeleri.
Sevgili Huriye Öztin, namı diğer “Mutfak Girit” ile tanışmamız da Girit sayesinde oldu.
Dostum Erhan Gölbey’in düzenlediği Kuşadası Giritliler Festivali için Güvercin Ada’da biz konuklara ot kavururken Huriye Hanım tüm hünerlerini sergilemiş, Girit’in enfes lezzetlerini festival ziyaretçilerine sunuyordu.
“Ooo, Girit yemeklerine doymuşsunuzdur” dediğinizi duyar gibiyim.
Nerdee, bi lokma kabak çiçeği dolması bile yiyemedik, önce misafirler dedik.
O gün bugündür bunun muhabbeti sürüyor.
Geçen gün arkadaşlarımızdan biri Huriye Hanım’a “Canım anne köftesi,
kuru köfte istiyor” deyince, arkadaşım cümlesini bitiremeden “Hemen yapıyorum” deyip bizi kendi yaptığı yemeklerini misafirlerine sunduğu “Mutfak Girit”e davet etti.
Unutmadan diyeyim, Mutfak Girit, Alsancak Reyhan Pastanesi’nden Fuar istikametine (Namık Kemal Lisesi’ne doğru) giderken hemen sağda.
Bu sıcak havalarda öğle vakti dut ağaçlarının gölgesi eşliğinde, serin serin şahane bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz bi mekân.
Restoranın dekorasyonu çok sade ama o kadar hoş ki, kapısından içeri girdiğiniz andan itibaren içinize huzur dolduğunu hissediyorsunuz.
Alsancak gibi İzmir’in merkez konumda bir yerinde bu dinginliği hissedebileceğiniz kaç yer var bilemiyorum.
Evet bu şahane yerde toplandık arkadaşlarımızla. Huriye Hanım uzunca bir masa yapmış bize.
Kuru köftelerin görüntüsü tek kelimeyle şahane! Yanında üzeri domates sosuyla şenlenmiş kızartma. E daha ne olsun!
Masaya oturur oturmaz hemen herkes çaktırmadan birer köfte aşırdı.
İşte bu “aşırma” hemen hepimizi çocukluğumuza aldı götürdü.
Hangimiz yapmadık ki bunu.
Annelerin hazırladığı sofralardan çaktırmadan sarmayı, dolmayı, köfteyi hangimiz götürmedik.
Fark ettiğinde annemiz, hangimiz o tatlı gülüşün altında ezilmedik. Hangimiz?
Aaah annem ah!
Bu duygularla sürdü sohbet.
Köfte nasıl mı olmuş. Çok güzeldi, hem de çok.
Sadece köfte mi? Kuşadası Güvercin Ada’da tadamadığımız keşkek de, kızartma da, kabak sıyırma da çok şahaneydi. Olmazsa olmaz kabakçiçeği dolması da kıvamındaydı.
Fakat şu kabak sıyırmayı özellikle öneriyorum. İnsan yerken zeytinyağlı enginar yiyor hissine kapılıyor. Enfes!
Diğer yemekleri tek tek sayamayacağım. Çünkü, mönüde mevsimsel değişiklikler olabiliyor. Malum burası bir Girit lokantası. Zeytinyağlıların her biri ayrı güzel.
Kalkma vakti. Herkes işine gücüne dalacak yine.
Kapıdan çıkarken geri dönüp bakıyorum. Konuklarını uğurluyor Huriye Hanım, ilgili güleç her zamanki gibi.
Acaba diyorum lezzet dediğin hangisi, güler yüz mü, sohbet mi, tat mı?
Yoksa hepsi bir aradayken mi güzel?
Ne dersiniz?
Ağız tadınız hiç bozulmasın, ellerinize sağlık Huriye Hanım.
Bize bi kuru köfteyle zamanda yolculuk yaptırdığınız için teşekkür ederim.
Bi çiğköfte, bi muhabbet
Galiba yaşlanıyorum ben. Neden mi?
Hemen anlatayım.
Epeydir yediğim yemeklerin lezzetlerini kıyaslarken ilk önce yemeğin bende hangi duyguları uyandırdığına, nereye götürdüğüne bakar oldum.
Mesela yemeğin lezzetinden çok, birleştirici unsuru o yemeği daha çok sevmeme sebep olabiliyor.
Bunların en başında gelenlerinden biri de çiğköfte.
Geçen Salı günü Milliyet Ege’deki ‘ekip arkadaşlarım’la hızlandırılmış bir çiğköfte partisi yaptık.
“Abi ne iyi oldu, epeydir böyle toplanamıyorduk” sözü bende “İyi ki böyle yemeklerimiz var” duygusunu uyandırdı.
Değerli Ege Bölge Temsilcim, ustam Engin Uğur Ağır da muhabbetin içindeydi.
Gençlere takıldık, eskileri andık, anlattık. Güldük, erkeklerin çocukluklarından, kadınların zekâsından, bu dünyadan göçenlerden, kalanlardan, gelecekten konuştuk.
Çok güzel oldu. Tek yürek olduk.
“Ne güzeldi” dedik.
Yine bir araya gelmek üzere sözleştik.
Yemek ne mi olacak?
Elbette çiğköfte.
İşte böyle bi yemektir kendisi.
(Çiğköfte tarifimi ilerleyen günlerde vereceğim.)
Sarımsak soslu sardalye
Mevsim artık balığa döndü.
Buyrun sardalyeye...
Malzemeler:
- Yarım kilo sardalye
- Yarım limon,
- 1/3 çay bardağı zeytinyağı,
- 2-3 diş sarımsak
Sarımsaklarınızı iyice dövün, yarım limon ve zeytinyağını içine çok az tuz atarak çırpın.
Hazırladığınız sosu ayıklanmış veya denizden çıktığı gibi duran sardalyenizin üzerine dökün. Bu sosa bulanmış sardalyenizi döküm ızgarada veya mangalınızda 2-3 dakika pişirin. Ve sardalyeniz hazır. Afiyet olsun.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024