Kocayayla’da ağaçlardan, doğadan etkilenmemek mümkün değil! Ama asıl güzelliğini gece anlayacaksınız. Çünkü yıldızlar buradan öyle güzel görünüyor ki, insanın hep burada kalası geliyor.
Adı konulmamış bir kamp grubumuz var; öncülüğünü, kıymetli Bursalı dostum Tolga Özpamuk’un yaptığı. Şu korona denen illet dünyanın başına çökmeden, her yıl bir kez toplanıyorduk. Son 3 yılımız kayıp anlayacağınız. Ama bu yıl kaybı telafi ettik. Arkadaşım Tolga’nın “haydi dostlar, kuruyoruz kampımızı” çağrısıyla İzmir’den, İstanbul’dan, Bursa’dan düştük yollara. Hedef Bursa Uludağ Kocayayla...
Geçen hafta yazmıştım, Akhisar Gölet’te konakladık bir gece. Yola erken çıkalım dedik ama her zamanki gibi yine geciktik. O nedenle yol üzerinde dururuz dediğimiz yerleri pas geçtik. İstanbul ve Bursa’daki dostlarımız bizden yarım saat önce tırmanmaya başladılar kamp alanımız Kocayayla’ya doğru. Onlar önde biz arkada yavaş yavaş giderken yol üzerindeki hiçbir manzarayı kaçırmamaya çalışıyoruz. Hava çok sıcak! Çaybaşı adlı bir köyde minik bir çay molası veriyoruz. Alabildiğine yeşil, uçsuz bucaksız bir orman manzarasına karşı çaylarımızı yudumlayarak soluklanıyoruz. Kahveci amcanın uyarısıyla köye çok yakın, yol üzerinde kurulan pazaryerinde tekrar duruyoruz. Köylü kızlar, teyzeler, amcalar o kadar sıcak ve tezgâhlarındaki meyveler o kadar güzel ki, almadan edemiyoruz. Hele o mis kokulu çilekler, ah o çilekler. Yemelere doyamadık. Ve işte “Kocayayla” tabelası karşımızda! Yayla, Bursa’nın Keles ilçesi sınırlarında. Osmanlı’nın kuruluş dönemlerinde Yörük aşiretleri tarafından yaylak olarak kullanılmış; bir rivayete göre ise Orhan Gazi ile Nilüfer Hatun’un düğünleri de bu yaylada yapılmış. Kocayayla, yaz aylarında çoğunlukla dernekler, fabrikalar ve kamu kuruluşları personelinin toplu pikniğe gittikleri bir yer. Hatta biz yayladan ayrıldığımız gün 6 bin kişilik bir organizasyon vardı.
Yayladayız
Ve işte Kocayayla’ya giriş yaptık. Yaylanın girişinde bungalovlar ve tuvaletler mevcut. Buraya ister karavan, ister çadırla gelebilirsiniz. Karavan ve çadırlardan cüzi günlük bir ücret alındığını söylemeliyim. Girişten yukarı doğru çıktığınızda bir anda kendinizi bir çam ormanının içinde bulacaksınız. Burada gördüğünüz ağaçlardan, doğadan etkilenmemek mümkün değil. Ama asıl güzelliğini gece anlayacaksınız. Çünkü yıldızlar öyle güzel görünüyor ki, insanın hep burada kalası geliyor. Sevgili dostum Tolga’nın önderliğinde ivedi şekilde tüm çadırlar ve karavanlar yerleşiyoruz kamp alanına. Ve elbette ivedi akşam yemeği hazırlıklarına başlıyoruz.
Koca pandemi boyunca hasret kaldığımız o uzun soframızı kuruyoruz. Çocukların şen kahkahaları bozuyor ormanın sessizliğini. Ve sonra birlikte söylenen şarkılar... İki gece çok çabuk geçiyor burada. Oğlum Efe “dönmeyelim baba” diyor ama dönmeliyiz. Dönüş yolunda hızlıca Keles’e uğruyoruz. Meşhur Keles güvecini tatmayı çok istiyoruz ama sonraya erteleyip sürüyoruz karavanımızı Bursa’ya. Vaktimiz olsa Bursa şehir merkezine çok yakın bir lokasyonda yapılmış Misi karavan parkında konaklayacaktık. Ancak kısıtlı vaktimizi Bursa lezzetlerine ayırmaya karar verdik. Hızlı bir lezzet turundan sonra yola çıktığımızda karavanımızın içi hâlâ Keles yakınlarından aldığımız çilek kokusuyla doluydu.
Doyamadık Kocayayla’ya. Keles’in tarih kokan sokaklarını şöyle bi gezemedik; kirazı efsaneymiş tadamadık, bi Keles güveci yiyemedik. İçimizde kaldı anlayacağınız. Siz giderseniz yapın bari bunları. Biz mi? Biz tekrar gideceğiz Kocayayla’ya ama bu kez Keles’te kalacağız anlaşılan.
Tekerinize taş değmesin, kalın sağlıcakla...
İzmir, İstanbul ve Bursa’dan yola çıkan kamp grubumuzla Uludağ Kocayayla’da buluştuk.
Çaybaşı adlı köye yakın pazaryerinde “mis kokulu” çilekler satılıyor.
Karavancının tavsiyeleri:
Köfteci Serkan: Sebzeli köftesi başka… Artık hepiniz biliyorsunuz köfteye düşkünlüğümü. Köfteci Serkan’ın dükkânı sanayide. Her şey güzel ama bir sebzeli köftesi var ki, dillere destan. Kesinlikle öneriyorum. Dilerseniz çiğ, dilerseniz pişirtip kamp alanınıza da götürebilirsiniz.
Zennup’ta sütlaç: Dönüş yolunda sırf sütlaç yemek için saptık buraya. Pek tatlıcı değilimdir ama bu sütlaç şahane!
Kayhan Köftecisi: İki kardeş, bir dükkân… Babalarının mirasını zenginleştirmek için Balkanları gezmişler ve bir Bursa efsanesi yaratmışlar. Hem Bursa’ya özel pideli köfteyi hem de Balkan lezzetini kendilerine uyarladıkları özel köftelerini tadın. Burada köftenizi yiyin, bir üst katta Zennup var. Sütlacı da orada yersiniz.
Pasto: Buradan mutlaka ekmek alın: 4 kuşaktır, 130 yıldır ömrünü ekmekle geçiren bir aile fırını. Anne, baba, abla, ağabey, kardeş, yeğenler hepsi fırıncı. Envai çeşit mayanın yaşatıldığı, geleneksel ekmeklerin en güzelinin yapıldığı şahane bir fırın. Mutlaka ekmek alın ama vaktiniz varsa bir de kahvaltı edin.
Fasulyeli: Eğer Bursa’daysanız bu esnaf lokantasına uğramalısınız. 10-12 çeşit kuru fasulyeyi, sanıyorum güzel ülkemin başka bir yerinde yiyemezsiniz. Benim tercihim pastırmalı. Ya sizinki?
Şef Bülent Dükkân: Süt tatlısı olmazsa olmaz! Bursa yemeklerini, Balkan yemeklerini bulabileceğiniz enfes bir yer. Bülent şef eliyle, neşesiyle lezzet katıyor yemeklerine. Gittiğiniz birçok yerde yiyebileceğiniz süt tatlısı, Bülent şefin ellerinden başka güzel. Demedi demeyin!
Acı Dayı’da cantık: Bursa’ya kadar gelmişken “cantık yemeden olmaz” diyorsanız bu tarihi mekân tam yeri bence. 1950’lerde seyyar arabayla başlayan lezzet yolculuğuna şimdi Kayhan Çarşısı’nda devam ediliyor.