Çook uzun zaman önceydi. Yanılmıyorsam 5 -6 yaşlarında tanıştım ilk bozayla.
Bulgaristan’ın meşhur böreği Baniçka’nın yanında içilirdi. Bugün hala Bulgaristan’a gittiğimde mutlaka bu iki güzel lezzeti yerinde tadıyorum.
Türkiye’de, İzmir’de ise bozayı mahallemizde bi amca yapardı.
Akşamları, şimdiki garaj istikametine doğru giden tren yolunun hemen yanında dururdu.
İşinden dönen, okuldan dönen birer bardak içer, evine alır giderdi.
Sonra birden büyüdük ve her şey çok hızlı kaybolup gitti hayatımızdan.
Ne gevrekçiler kaldı mahalle aralarında dolanan, ne bahçevanlar ne de “booozzaaaa” diye gecenin karanlığını inleten bozacılar.
***
Yıllar sonra evlenip Karşıyaka’ya taşındıktan sonra tanıştım tekrar bozayla.
O da oğlum Efe’nin sayesinde. Şemikler Bozacı’sının 1978 yılından beri dükkanının önünden geçerken oğluma almıştım. O gün bugün de müptelası olduk desem yeridir.
Abdullah Ahcı (Abdullah Amca) 1978 yılında ilk olarak şimdiki dükkanı Sevil Pastanesi olarak açıyor.
Bir müddet sonra pastaneyi direkt olarak tek ürün yapan bozacıya çeviriyor.
Aslında riskli bir karar alıyor. Bana göre iyi ki de böyle bir karar alıyor. Sayesinde Ege’nin tek TSE belgeli bozasını içiyoruz.
***
Oğlu Murat Ahcı ile sohbet ederken soruyorum; “Murat senin çocukların da sürdürecek mi işinizi, büyüyecek misiniz?”
“Abi çocuklar küçük daha, ama ben büyüdüklerinde sürdürsünler isterim. Biliyorsun dükkanı 39 yıl önce burada kurmuş babam. Ben de aynı kaliteyi, büyümeden, butik bir şekilde sürdürmek istiyorum.”
***
şaşırıyorum! Herkes daha çok büyüyüp, daha çok ürün derken bu gözütokluğa, geleneğe bağlılığa şapka çıkarıyorum.
Murat “Abi lafa daldık, bozaları unuttuk” deyip iki minik kağıt bardakta boza ikram ediyor Efe’yle bana.
Oğlum bu minik jeste o kadar aşina ki açıkçası her gidişimizde bunu bekliyor. Ve Abdullah amca da her seferinde aynı jesti yapıyor Efe’ye.
Ben uzun uzun bozanın faydalarını, hangi vitaminleri barındırdığını yazmayacağım.
Şu kadarını söyleyeyim, sindirim sorunu yaşayan Efe’nin keyifle içtiği bu içecek ona çok iyi geliyor. Elbette özellikle bağışıklık sistemini harekete geçirdiğini söylemiyorum bile.
Üzerinde bol tarçınlı ve leblebili bozalarımızı keyifle yudumluyoruz. Biraz memleket muhabbeti, çokça boza konuşuyoruz Murat’la.
Her zaman olduğu gibi bozalarımızı alıp, şirin, minik dükkandan çıkacakken Efe en çok sevdiği şeyi yapıyor. Dönüp Murat abisine sarılıyor, “Hoşçakal” diyor.
Dükkandan çıkıyoruz. Arabamıza giderken dönüp bakıyorum dükkana ve içimden “Yaşşa be Abdullah Ahcı iyi ki varsın, iyi ki sürdürmüşsün bu işi ” diyorum.
Ve son söz; Hala denemediyseniz mutlaka deneyin, bi boza için.
Hayata iyi gelir.
Tel: 0232 336 43 87
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024