Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

1993 yılı başlarıydı yanılmıyorsam, Kadir Usta’nın köftesiyle tanışmam.
O zamanlar çalıştığım gazetenin ulaştırmasından bir ağabeyimle Bornova’ya düştü yolumuz.

Öğlen iş bitimi Kaymakamlığın civarıda dolanırken şoför abim “Fedo, hiç geldin mi buraya?” demesiyle daldık içeri ve doyurduk karnımızı.

Yıllar sonra Bornova aşığı bir dotum tekrar Kadir Usta’dan bahsedince “Kebap 74, di mi abi...” deyiverdim.

“Evet” cevabıyla öğle yemeği mekânımı belli oldu.

Arabamızı park yerine bırakıp soluğu Kebap 74’te aldık. Karışık bi köfte söyledik, olmazsa olmaz bi de piyaz ekledik yanına.

Haberin Devamı

Piyazla birlikte kızarmış ekmekte geldi masaya. Bi ara Bornova sevdalısı dostuma “Abi, dur piyaza daldık, köfteyi kaçırmayalım” deyiverdim.

Dedim demesine de tekmil piyazın yarısını götürdük tabii bu arada.

Oooooh işte köftemiz geldi. Tam suyunda maşallah.

Servis tabağında sunulan Kadir Usta’nın köfte sosuna bayıldım.

“Ne var ustam bunda” diyecek oldum, tatlı tatlı geçiştirdi. Tam bu sırada tezgahın ardındaki ızgara ustası seslendi.

- Abi ustamın mercimek çorbasını da dene.

Az bi şey istedim. Tek kelimeyle bayıldım.

Size tavsiyem köfteden önce az mercimek de isteyin.

“Yemek bitimi usta kahve söyleyeyim” dedi ama biz “Alacağımız olsun” deyip kalktık.

Hemen aşağıda kurulan köylü pazarından bir iki zerzevat alıp Kaynana Cemal’in (Virane-i Şahane) kahvesinde aldık soluğu.

Fincanda pişen şahane kahvemizin eşliğinde esnafın birbirlerine yaptıkları şakaları da dinleyerek etrafı seyre daldık.

Bornova’nın göbeğinde tabir yerindeyse ‘Eski Bornova’yı yaşadık.

Sakız Adası’nda hızlı bir tur!

Ben hep sevdim denizleri.

Hem denizleri hem de Deniz isimli insanları.

Geçen günlerde Sakız Adası’na küçük bi kaçamak yaptım.

Yakın dostum, komşum İlker Çoban’ın vesilesiyle tanıştığım ve çok sevdiğim Deniz Uyanmaz gezdirdi bizi.

Eşi Yunan olan Deniz, bi sevdaya tutulup kalmış adada.

Mutlu mesut yaşayıp gidiyor. Turizm ile uğraşıyor.

Bi de galiba en çok da benimle uğraşıyor. Zırt pırt arıyorum çünkü. Yok bilet, yok eş dosta yardım için sürekli arıyorum.

Haberin Devamı

Neyse tüm bu hengamenin arasında bizim küçük kaçamağımızı şölene dönüştürdü Deniz.

Limandan bizi alır almaz “Hızlandırılmış bi tur olacak bu abi” dedi ve tur başladı.

Pirgi, Mesta derken öğleden sonrayı bulduk. Bi ara Deniz’e “Acıktım, fenayım” dediğimi hatırlıyorum.

Bu sözden yarım saat sonra ada merkezi yakınlarında bir tavernanın (restoran) önünde durduk kendimizi.

İvedi bir masaya oturdum. Deniz “Abi, buraya kefilim” dedi ve biz siparişlerimizi verdik.

‘Agyra Restoran’ bir aile işletmesi. Tüm aile işin ucundan tutmuş bişeyler yapıyor. Mutfağın tek hakimi ailenin en büyüğü anneleri. Yunan mutfağını en güzel haliyle sunuyorlar bize.

Kalamar, karides, güneşte kurutulmuş ızgara ahtapot, greek salata, saganaki, barbun, ahtapot haşlama, mastello peyniri yok yok yani.

Siparişleri Yorgo alıyor.

Bi ara barbun siparişinde araya girip “Fazla yemek söylüyorsunuz, porsiyonlarımız kafi, isterseniz yine yaparı israf olmasın” diye uyarıyor bizi. İşte esnaflık bu diye aklımdan geçiriyorum.

Şahane bir yemek yiyoruz Agyra Restoran’da.

Haberin Devamı

Lagada’daki dostum Giorgios Passas’ın ‘Passas’ restoranını aratmıyor bize. Deniz’e ve Yorgo’ya teşekkür edip limana doğru yola çıkıyoruz.

Tekneye doğru ilerlerken Deniz sesleniyor: “Fedon Abi, bi akşam da müzikli bi tavernaya gidelim.”

Olur Deniz, bi dahakine söz, gideriz...

Fedon usulü bir meze

Domates, biber ve kabuklu sarımsağı közleyin.
Kabaca doğrayın, sarımsakları da içine atın.
Tuz, zeytinyağı ve balsamik sirke ile şenlendirin.
Ve mezeniz hazır.
Ayrıca çarliston biberinizi közleyip soyun, gördüğünüz gibi tabakta bozmadan kesin, tuz, yağ ve balsamik sirke ile servis edin.
Tadına doyamayacaksınız.
Afiyet olsun.