Kaç yıl önceydi hatırlamıyorum buraya geleli. Denize sıfır bu restoranın aynı zamanda hemen yanında minik ama bi o kadar şirin konaklama mekânları vardı. Hâlâ da var. O zaman eşimle denizin içine kurmuştuk masamızı, mangal da yakmıştık. Şimdi de değişen bir şey olmamış bu mekânda, elbette her şey yenilenmiş, daha konforlu hale gelmiş. Ama hâlâ, garsonlardan balıklara atmak için ekmek istediğinizde getiriyorlar. Bu güzel, samimi yerin adı Number One Restaurant.
Karaburun gezimizin yanılmıyorsam ikinci gecesinde akşam yemeği için buradayız. Mekândan içeri girerken samimi, güleç ve bir o kadar da işini sahiplenen Akhisarlı garson dostumuz karşılıyor bizi. Ve hemen ardından da mezelerle yıkılan dolap elbette... Herkes içeri doğru yürürken ben bi anda takılıp kalıyorum dolapta. Seslenmeseler, geceyi dolapta geçirebilirim anlayacağınız.
Seyretmek dinlendiriyor
Denize sıfır masamıza oturduğumuzda bizi karşılayan garsondan biraz ekmek istiyorum. Hemen anlıyor balıklar için olduğunu. Buralarda her şey yenilenmiş; otel, restoran, insanlar, kaldırımlar, kordon hepsi de... Bir tek, atılan ekmeğe hunharca saldıran kefal ve sarpa balıkları aynı duruyor sanki. Yani onları seyretmek nasıl dinlendiriyor beni anlatamam.
Balık besleme işini fazla uzatmadan kendimizi beslemeye başlamak için ilk hamlemizi yapıyoruz. Garsonumuz o kadar uzun bir mönü sayıyor ki, neresinden başlayacağımızı kararlaştırmak iki günümüzü alır. Böyle durumlarda işin kolayına kaçar, bütün sorumluluğu mekân sahibine yüklemeyi severim. Öyle de yapıyorum. “Fazla abartmadan, sizin ikram etmenizi bekliyoruz” diyor ve işin içinden çıkıyorum.
Izgara enginar, peynirli kuru kayısı ve incir mezesi, kopanisti peynirli 15 çeşit peynirle yoğrulan peynir ezmesi, kabak çiçeği dolması, akordeon kalamar ızgara, ahtapot ızgara ve güveç, cibez, güveçte sıcak patlıcan, deniz fasulyesi, deniz börülcesi, marin deniz ürünleri ve daha sayamadığım şahane mezeler. Bir ara sonu gelmeyecek diye düşünüyorum mezelerin, tam “Yeter duralım” diyecekken bir shut bardağının içinde servis edilen karides geçiyor gözümün önünden. Söyleyeceğimi unutturuyor bana. Shut bardağının içine biraz chili tatlı ekşi sos konulmuş, üzerine de tam suyunda karides iliştirilmiş. Görüntü muhteşem, lezzet efsane... Bunun üzerine başka bir şey gitmez diye düşünürken, Number One’ın sahibi Timur Kırlıkovalı geliyor masamıza. “Abi, arkadaşlar bir iki bi şey daha hazırlamışlar...” derken sözünü kesiyorum “Dostum, ben meze dolabında kalırım diyordum ama bu gidişle mutfağınızda ikamet edeceğim galiba” deyip kibarca başka bir şey tadacak halimizin kalmadığını anlatıyorum. O yine de serinletir diyerek koca bir meyve tabağı yaptırıp gönderiyor. Bana kalsa daha neler anlatacağım ama Yazı İşleri Müdürüm Tuna, “Yer yok abi” diye kızıyor. Kısaca demem o ki, bu dönemin en güzel ve hâlâ bakir yerlerinden Karaburun... Gidin, yiyin, için; denize girin...0232 731 40 87
BEN OLSAM...
Elin oğlu yurtdışında yaşlıları dışarı çıksın, hayatın içinde olsunlar diye elinden geleni yapıyor. Tamam! Biz de bi şeyler yapıyoruz, yapmıyoruz değil. Ancak yapılanların birçoğu gözlemlediğim kadarıyla görüntü! Sürekli ‘bakmak’ üzerine kurulu şeylerin peşindeyiz. Bakım Evleri olmalı mı, olmalı ama bakıma muhtaç olanlardan çok, dikkate alınmayı bekleyen yaşlı insanlarımız var.
Yani diyorum ki; Ben olsam, Güzel İzmir’de amatör olarak faaliyet gösteren bir sürü koro var. Ve bunların çoğu da emeklilerin oluşturduğu topluluklar. Bi hafta Alsancak, bi hafta Buca, bi hafta Bornova, Karşıyaka, Konak, Gaziemir ve daha birçok merkezde basit bir ses düzeniyle birer saatlik konserler vermelerini sağlasak, hepsini hayata bağlamış oluruz. Elbette bunu sadece yaş almış büyüklerimle sınırlamazdım; engelliler, okul koroları, diğer amatör korolar ve daha ne varsa bir araya getirirdim. Tabii ben olsam...
Uzun zamandır sıkıntılı günler yaşayan yakın bir dostum aradı: “Yahu Fedo çok oldu görüşmeyeli, hadi seni farklı bi yere götüreyim.” Asla kıramayacağım biri kendisi, hemen kararlaştırdık ve 20.00 sularında buluştuk. Sevgili eşim Ebru, nasıl bir yer acaba diye merak içindeydi. Merakımız çok uzun sürmedi.
İnciraltı, otoban paralelindeki yoldan, navigasyonun da yardımıyla koca koca bahçelerin ortasında kocaman bir alana geldik. Daha biz yola girdiğimizde uzaktan mangal kokuları geldi burnumuza. Yerin adı Göz Göz Mangal. Sahibi Erdem Pehlivan, hararetli bir Göztepe taraftarı. Dört beş yıl önce açmış burayı. “Aslında biraz da kendi keyfimiz için açtık Göz Göz Mangal’ı, ama baktık ki eş dost bizi yalnız bırakmıyor, haliyle biraz genişledik” diyor.
Bu koca bahçeye içeceğinizi kendiniz de getirebiliyorsunuz. Kişi başı ödeyeceğiniz ücretle mangal ve sınırsız meze alıyorsunuz. Mezeleri de gayet taze ve lezzetli. Etleri günlük geliyor. Bizim orada olduğumuz akşam, et aldıkları kasapları ile tanıştım “Tek rakibimiz Nusret” diyor, başka bi şey demiyor vallahi.
Müzik eşliğinde, şarkılarla, türkülerle yapıyorsunuz mangalınızı. Ben köfteyi başarılı buldum, tavsiye ederim. Ve elbette kuzu şiş favorilerimdendi. Hızlı ateşte, tuzu, karabiberi verilmiş şişin az pişmiş hali dehşetti, dehşet! Tavuk, sucuk ve diğer et ürünleri de mevcut.
Bulunduğumuz ortam çok samimiydi. Sahnedeki arkadaşlar kimseyi kırmıyor, her isteği keyifle yerine getiriyorlar. Vur patlasın, çal oynasın anlayacağınız. Orkestra ara verdiğinde mekân sahibi Erdem Pehlivan’la konuşma fırsatı buldum, öğrendim ki buraya gelebilmek için kesinlikle rezervasyon yapmak gerekiyormuş. Çat kapı gidemiyorsunuz yani. Açıkçası şaşırdım, şoke oldum desem yeridir. Hafta içi, rezervasyonlu bu kadar kalabalık olan bu mekânı rezervasyonsuz düşünemiyorum.
Kesinlikle öneriyorum, yiyin, için, eğlenin... Ha bu arada, biz et alırken ısrarla kaşarlı mantar da öneren arkadaşım sana ayrıca teşekkürler, mantar harikaydı...
Erdem bunu saymadık, bi daha geleceğiz, şimdiden ayır masamızı...
0531 245 19 25
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024