Fısıltı gazetesinin üzerine bir mecra olduğunu sanmıyorum.
Köfteci Tamer’i ilk defa fısıltı gazetesinden duydum. Ha bugün, ha yarın gidip bir iki lokma bişi yiyelim derken, eski müdürüm Gülseren Hanım’ın (Gülümser Bubik), “Hadi len Fedo değişiklik olur” demesiyle, bi öğlen kaçamak yaptık. Kaçamak diyorum, çünkü müdür iki lafın belini kıracaksa, accık kafa bişilere takıksa, Borsa’daki “Bizim İnegöl” köftecisinden başka yere gitmez. Neyse bindik arabamıza kağıtta köfte için Köfteci Tamer’i bulduk.
Ne yalan söyleyeyim gittiğimizde yer bulamayıp dışarıda sıra bekleyince çok şaşırdım. Köftesinden önce garsonların kimseye öncelik vermediğini, gelenlere geliş zamanına göre servis yaptıklarını gördüm. Sıra bize gelip masamıza oturduğumuzda da süzme yoğurttan yaptıkları ayranı ile tanıştım. Hala aynı keyfi alırım ayranlarını içerken.
İlk yeri Çamdibi’nde bir kahvehanenin bahçesiydi. Köfteci arabası bahçenin köşesinde, masalar bahçe içine yayılmış bi mekandı. Hatta biz gitmeye başladığımızda tatlı ihtiyar bi garsonu vardı. “Abi işimiz acele siparişi verelim” derdik. Bize tatlı sert, “Sıranız gelince alırım!” deyip giderdi.
Enteresan! İhtiyara hiç kızdığımızı hatırlamıyorum.
Şimdi o dükkanda değil Köfteci Tamer. 300 metre ileriye taşındı. Hatta bir ara işi bırakır gibi olduğunu duydum. Ama oğlu Caner efsanenin gidişine “dur !” demiş. Ve şimdi babasının lezzetini o sürdürüyor.
Top köfte gibi kendi usulünce yapıyor usta köftelerini. Kasap kağıdında, pul biber, kimyon, maydanozlu bol soğan ve her mevsim domatesin en güzeli, en kalitelisi ile servis ediyor. Ben çok beğeniyorum.
Köfte konusunda her zaman dillendirdiğim gibi biraz farklı düşüncelerim var. Köfte öyle bir yemek ki, her yapanın adıyla anılabilir. Tamer’in köftesi de bu düşüncelerimi destekler nitelikte.
Caner Usta, “Baban Tamer ustadan öğrendiğin tavrından, tarzından sakın ödün verme.”
Güler yüze devam!
Lezzeti bilmem ama gülümsemek bulaşıcıdır.
(Not: Saat 14.30’dan sonra köfte kalmayabilir. Demedi demeyin.)
Köfteci Tamer 0553 490 60 46
“Gülümser’in Mezesi”
Akıl enteresan!
Yukarıda iki satır eski müdürüm Gülümser Bubik’ten söz edince, kendisinin yıllar önce bize yaptığı bir mezeyi tarif etmek geldi aklıma.
Adını bilmiyorum. Belki de bir adı yoktur. O nedenle “Gülümserin Mezesi” adını koydum ben.
Malzemeler:
- 2 adet orta boy acur (acur bulamazsanız salatalıkta olur.)
- 1 adet limon.
- 2-3 diş sarımsak (daha fazla da olabilir.)
- Tuz ve yarım çay bardağı zeytinyağı.
Acurlarınızı derin bir kap içine rendenin iri tarafı ile olabildiğince diri kalacak şekilde rendeleleyin. Sarımsaklarınızı iyice dövün. Dövülmüş sarımsağın üzerine limon, tuz ve zeytinyağını ekleyin. İyice çırpın ve acurlarınıza ilave edin. Olabildiğince ezmeden karıştırın ve oda sıcaklığında servis edin ki; sarımsak, limon ve zeytinyağı acurunuzun bıraktığı suyu ile birleşsin. Afiyet olsun…
Alsancak’ta bir Kafkasyalı; Hunkcu
Yaptığı işe inanan, ısrarcı insanları seviyorum be. Alsancak Tren Garı civarında bir organizasyondan çıktık arkadaşımla. Bornova Sokağı’nda hararetle ilerlerken, fark ettik ki öğlen yemek yemeyi atladık. Hem yürüyoruz hem de ayak üstü bişiler atıştıracak yer düşünüyoruz. “Dur!” dedim abi, “Teknoloji diye bişi var yararlanalım.”
Bastık telefonumuzdaki uygulamaya, patır patır döküldü yakınlardaki restoranlar. Şu mu, bumu derken, biri dikkatimi çekti. “Hukcu!” Kaptırdık bi kere kendimizi teknolojiye, tak diye açtık haritayı, şak diye bastık git düğmesine ve alet sağa dön, sola dön diye diye kapının önüne kadar götürdü bizi.
İçeriye baktık, dükkan boş. Biraz çekingen girdik içeriye. “Dükkan bizim” kafasıyla en kral masaya oturduk. Hunkcu Murat Kılıçoğlu ile ilk temasımız burada oldu. Mönüyü şöyle bi gözden geçirdik. “Ya biz pek bilemedik, mönüyü de anlayamadık, köfte var mı?” diye sorduk. Son derece nazik bir biçimde Murat Bey bize Hunkcu’nun Kafkas mutfağı yemekleri yaptığını. Hunk’un bir çeşit Kafkas mantısı olduğunu, ıspanaklısının, patateslisinin bulunduğunu fakat aslının kıymalı olduğunu bir çırpıda anlattı.
Kısaca, “Burada Kafkas yemeği dışında bir şey bulamazsınız” dedi. E güzel de dedi.
İlk zamanlar benim gibi farklı isteklerle gelenler çok olmuş. Direnmişler buna, bildiğimiz işin dışında bir şey yapamayız kararıyla 3.5 yıldır işlerini sürdürüyorlar. Öğlen ve akşam iş çıkışı yoğunluk yaşıyorlar. Mantıları Murat Bey’in annesi Cahide Kılıçoğlu hanımefendi yapıyor.
Hunk kabaca, kedi dili biçiminde bir hamurun içine kıyma, patates veya ıspanak konularak yapılan bir yemek. Üzerine sarımsaklı yoğurt ve baharatlarıyla servis ediliyor. Lezzetli, değişik. Mönülerinde yöreye ait Hulduki tatlıları ve Hukkuri isimli çorbaları da var. Çorba erken bitmiş. Biz tadamadık. Ama tatlıyı özellikle öneriyorum. Şahane bi şey. Cahide anne ellerinize sağlık… (Çorbayı mutlaka denemeye geleceğim haberiniz olsun. )
Hunkcu: 0232 464 00 50
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024