Hafta bizim için keyifsiz geçse de planımıza uyuyor ve Karacasöğüt’e gidiyoruz. Burası inanılmaz bir yer. Ormanın denizle birleştiği yetmezmiş gibi koyun hemen sağ tarafında, kısa ama keyifli bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz bir sığla ağacı ormanı var
Bu hafta pek öyle keyifli geçmedi bizde. Babamın aşı sonrası yaşadığı rahatsızlıkla uğraşırken birden ben arıza yaptım. İki-üç yıl önce de yaşadığım bir böbrek sancısı feleğimi şaşırttı. Hâlbuki bir hafta öncesinde, daha önce de gelip müthiş zaman geçirdiğimiz Marmaris Karacasöğüt yolculuğu planlamıştık. Oğlum Efe, “Ekmek işleri, çöp işleri benden sorulur” diye on gündür bugünü bekliyordu. Ama hayat bu! Nerede, ne göstereceği belli olmuyor. Çok şiddetli sancılarla gece saat 10.00’a kadar acil servisteydik. Ve şimdi Karacasöğüt için hazırlıkları tamam olan karavanımızda alıyoruz soluğu. Hayatın ne getireceği belli değil belki, ama bizim ona nasıl karşılık verdiğimiz de önemli. Gece saat 11.00, aracımızın tüm kontrollerini tamamlıyoruz. Yolculuk için her şey hazır. Bu arada önceki hafta Karaburun’a gittik, motor kısmında yerinden çıkan minik bir hortumun ne kadar önemli olduğunu öğrendik. Şükür ki bu arıza dik tepelerin inişinde oldu. 30 santimetrelik hortum aracın fren sisteminin havasını sağlıyormuş. İlk bastığınızda tutan fren, ikinci basışınızda resmen bir tahtaya dönebiliyor. Yine de duruyorsunuz ama fren mesafesi uzadığından çok tehlikeli bir durum. Size tavsiyem, aracın yağına, suyuna bakarken, motor etrafında gözle görülen hortum düzeneğini, kabloları da mutlaka gözden geçirin.
Harika bir koy
Gece seyahat etmem pek, ama bu sıra dışı bir durum. Öyle ya, dünyada kaç kişi acil servisten çıkıp Marmaris Karacasöğüt’e gider ki? Yollar tenha, çok geçmeden Çine’ye varıyoruz. Malum, yol acıktırıyor insanı. Karavanda, acaba Çine köftesi mi yesek, diye konuşurken ben “Hadi şansımızı deneyelim, yol üzerinde Balıkçı Abdurrahman ve Oğlu’nun yerine gidelim” diyorum. Hızlıca bir yemekten sonra hiç vakit kaybetmeden düşüyoruz yine yola. Gece yarısını geçe Karacasöğüt’teyiz. Burası Marmaris’e 24 kilometre mesafede, çok kişinin bilmediği harika bir koy. Koyda küçük bir marina, iki restoran ve alışveriş edebileceğiniz bir market mevcut. Koy yakınlarında da yemek yiyebileceğiniz ve alışveriş yapabileceğiniz yerler de var, ancak bir gece hayatı yok. Karavanınızı denize sıfır bulunan otoparka sorunsuz park edebilirsiniz. Sakin, dingin, bol oksijenli, bol iyotlu ve yemyeşil bir yer Karacasöğüt. Marina’nın hemen arkası balıkçı barınağı. Şansınız varsa güzel balıklar alabilirsiniz balıkçılardan. Şu aralar balık yasağı olduğundan çok çeşitli balık yok. Daha çok, yörede sokkan denilen, sırtında zehirli iğnesi bulunan bir balık türü var. Bu arada isterseniz yarım saatte Marmaris’e gidip gezme şansınız da var.
Hayaller ve gerçekler
Eğer bir kamptaysanız ya da bizim gibi karavandaysanız en güzel yemeklerden biri de komşularla birlikte hazırlanan, birlikte yenilen yemeklerdir. Buraya gelirken yolda o kadar çok şey yapmayı planladık, ama sonuç elimizdekilerle yetinmek oldu. Hayalimiz şahane bir güveç yapmaktı, olmadı. Hemen elimizdeki malzemeleri gözden geçirdik. Sonuç; bu akşamın yemeği karışık kızartma. Sevgili abim Seçkin’in ellerinden hem de! Yanına bol ekmek, ayran. Tabii bir de eşsiz bir manzara. Bundan güzel yemek mi olur, değil mi ama?
Karacasöğüt’e gelin; burası biz karavancılar için müthiş bir yer. Ancak lütfen karavanınızı ille denize sıfır park edeceğim demeyin, o zaman sorun yaşayabilirsiniz. Ve lütfen çevrenizi temiz tutun. İşte bir yolculuğun sonu daha. Bakalım sonraki durağımız neresi olacak? Hayat duracak kadar uzun değil, diyor bir dostum. O zaman, durmak yok, yola devam. Kalın sağlıcakla...
Eski Çine’de çay balığı yiyin
Çine çıkışı, Eski Çine diye geçiyor, Muğla yönünde hemen solda, Balıkçı Abdurrahman, 1922 yılından beri hizmet veriyor. 100 yıllık bir restoran. Köfte, et, balık çeşitleri mevcut. Benim önerim Çay balığı ve Çine’ye özel gömme patlıcan turşusu. Limon, çok az zeytinyağı, su ve sarımsakla hazırlanan bu meze sizi şaşırtacak.
Sığla ormanını gezin
Endemik bir ağaç olan sığla, Marmaris, Fethiye civarında yetişen çok özel bir ağaç. Görüntüsü, size verdiği huzur müthiş! Türkiye’de doğal olarak bulunan Anadolu sığla ağacı, özellikle Marmaris çevresi, Fethiye, Köyceğiz ve Dalaman Çayı dolaylarında endemik olarak bulunurmuş. Koyun hemen yakınındaki sığla ormanını mutlaka gezin. Yol boyunca denize doğru ilerlerken göreceğiniz manzara, ciğerlerinize dolan oksijen, inanın sizi bambaşka hissettirecek. Çünkü sığla ağacı çok özel, şifa kaynağı bir tür. Hele ormanın içinden giden yoldan denize ulaşmak, denize girmekse paha biçilmez.
Susuz turşu
Bence karavanda her yemeğin eşlikçisi bir turşu olmalı. İşte size basit ama şahane bir tarif: Susuz turşu. Geniş kapaklı plastik bir şişe, onu dolduracak kadar çorbacı biberi (acı tatlı fark etmez), sirke, tuz, sarımsak ve çiçek yağı. Biberleri dilediğiniz gibi kesin, şişeye doldurun, sarımsakları doğrayın atın içine, şişenin içine yeter miktarda tuz atın, bir parmak sirke, bir parmak çiçek yağı ilave edin, kapağını kapatın. Koyun mutfağa, her gördüğünüzde şişeyi sallayın. Dört gün sonra turşunuz hazır.