Evet, son dönemde etin sadece protein olmadığını fark etti güzel ülkem... Kasapların yeteneklerini, neler yapabileceğini keşfetti. Daha doğrusu “katma değer”in ne olduğunu anlamaya başladı. Güzel Türkiyemizin güzel insanlarının da, tıpkı yurtıdışında olduğu gibi şahane şeylere layık olduğunu keşfetti. Yani demem o ki, bi restorana gidildiğinde müşteriye kendisini “değerli” hissettirmenin kıymetini anladı. Daha önce böyle değil miydi peki? Hayır ya da evet demiyorum. Sadece dediğim “müşteri velinimettir” sözünün bi dönem değerini yitirdiğini düşündüğümden yazdım bunları.
Geçen hafta Gaziemir’de bir et restoranının açılışındaydım. Mekânı, ikram edilenleri çok beğendim. Açılış sonrası bu güzel mekânı, My House Et Restaurant’ı tekrar ziyaret ettim. Aslında maksadım, çaktırmadan bi yemek yemekti. Ancak düşündüğüm gibi olmadı. Daha masama oturur oturmaz garson arkadaşlar tanıdılar. İyi ki de tanımışlar, yoksa işletme ortaklarından Canan Doğdu Hanım’ı tanıyamayacaktım.
Yazımın başında da dediğim gibi daha içeriye girerken otomatik açılan kapı pek hoşuma gitti. Merdivenlerden çıkarken duyduğum müzik, garsonların “hoş geldiniz” demeleri, henüz yemeğe başlamadan gönlümü fethetti. Vaktim az olduğundan hızlıca et reyonuna doğru yöneldim. Tablo gibi düzenlenmiş reyondan seçim yapmak hiç kolay olmadı.
Sevgili dostlarım, böyle yerlere gittiğinizde benim gibi siz de zorlanıyorsanız hiç düşünmeden ustanın ellerine bırakın kendinizi. Ki ben My House’ta böyle yaptım. Usta sağ olsun, önce dolabın tamamını anlattı. Kuzu kafesler, pirzolalar, bonfileler, köfteler... Anlattı da anlattı. Ve en son dedi ki; Fedai Bey size sosis, kokoreç ve şeftali kebabı yapacağım ben.
Ve konuyu kapattık.
Masama geçtim ve bu güzel ürünlerle iyi gideceğini düşündüğüm bi kadeh de kırmızı şarap söyledim. Siparişlerimi beklerken Canan Hanım’la öyle güzel sohbet ettik ki, zamanımın az oluşuna üzüldüm. Neler konuşmadık ki, elbette yemek, siyaset, memleket, kültür, daha neler neler...
Hanımefendiye, “Neden Alsancak, Karşıyaka değil de Gaziemir?” diye sorduğumda, “Fedai Bey, bu civarda bu keyifte ve kalitede bizim işimizi yapan pek yer yok. İstedik ki, insanlar hem keyifle yemeklerini yesinler, hem de dilerlerse yemeklerini yerken toplantılarını bu nezih ortamda yapabilsinler.”
Ustanın spesiyali
Sohbet sürerken tadımlık söylediğim kokoreç, sosis ve şeftali kebabım masada yerini alıyor. Kokoreci benim sevdiğim gibi, istediğim baharatlarla harmanlayan garson dostumuzun tavrı, tarzı pek güzel. Soğutmadan, önce kokorecin lezzetini test ediyorum. Ardından, İzmir’de pek fazla yerde yeme şansı bulamayacağınız, ustanın spesiyali şeftali kebabının tadına bakıyorum. Ve son olarak da, son dönemde yemeye çekinir hale geldiğimiz sosisi deniyorum.
Şu kadarını söyleyeyim; sosis çok şık, çok lezzetli. Kokoreci kendileri sarıyorlar ve bir İzmirli olarak benden geçer not alıyor. Şeftali kebabı, son dönemde yediğim en güzel ürünlerden biriydi. Zamanım ve yiyecek yerim olsa bu güzel kebaptan bi tane daha yerdim. İşte yazımın başında söylediğim katma değer bu! Kasaplarımıza, ustalarımıza hünerlerini gösterme fırsatı verildiğinde nasıl keyifli ve lezzetli ürünler yaratılabileceğinin örneği.
Ve elbette bu güzel mekânı yaratan cesur yatırımcılar, onlara da koca bir alkış. Yolunuz açık olsun. El emeği, göz nuruyla yarattığınız lezzetler damaklarda yerini alsın inşallah...
Tel: 0553 839 30 83
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024