Bu memlekette güzel şeyler de oluyor. Hem de çok güzel şeyler!
Geçenlerde İzmir’de yakın bir arkadaşımla birlikte ilgi alanımız olan Gastronomi Fuarı’nı gezmeye gittik.
İyi ki de gittik! Gitmeseydik, bugün bu şahane peynir üreticisi Canan Urhan Hanımefendi’yi tanıyamayacaktım.
Şahane diyorum, çünkü Türkiyemizde böyle güzel, farklı peynirler yapan başka bir yer olduğunu bilmiyorum. En azından ben bugüne değin görmedim.
Canan Hanım’ın peynirleriyle Gastronomi Fuarı girişinde tanıştık. Kendisi o gün hararetle peynirlerini tattırmakla meşgul olduğundan çok konuşamadık. Ancak benim ilk izlenimim “ithal peynir” tadıyorum düşüncesiydi.
Fakat gerçeği öğrenince şaşırmadım desem yalan olur. Bu şaşkınlığımı gidermek için fuar bitiminde kendisini peynirlerini ürettiği Menemen Emiralem’de bulunan çitliğinde ziyarete gittim. Hikâyesini yerinde dinledim.
Canan Hanım, kendi halinde bir yaşam sürerken oğlunun üniversiteyi Fransa’da okuma kararıyla, kendi deyimiyle “yeniden öğrenmeye” başlamış. Önce maksadı, oğlunun Fransa’ya alışma sürecinde yanında olmakmış. Ancak zamanını değerlendirmek maksadıyla Fransızca öğrenmek için Fransız Kültür Derneği’ne başlaması, peynir işine girmesine neden olmuş!
Öğrendiklerini oğlunun oturduğu yerdeki komşularıyla pekiştirmeye çalışırken müthiş bir Fransız hanımefendiyle tanışmış. Tanıştığı hanımefendi, Carolle bir peynir ustasıymış.
Sohbetlerinin birinde Carolle, “Canan Hanım ben 60 yaşına girdim ve 30 yıldır peynir yapıyorum ve tecrübemin, bildiklerimin benimle birlikte toprak olmasını istemiyorum, çevremdekiler de bu işe ilgisiz, bunları sana öğretmek istiyorum” demiş. Ve hikâye başlamış.
***
Canan Hanım, 3 yıl kadar Carolle Hanım’dan Fransız peynirleri ile ilgili her şeyi öğrenmiş. Sonunda ustasından aldığı “Tamam, sen bu işi öğrendin” sözüyle Türkiye’ye gelip öğrendiklerini hayata geçirme kararı almış.
Emiralem’de bulunan tarlalarını eşinin de büyük desteği ile oda oda inşa edip peynir imalathanesine dönüştürmüşler.
“Ne var bunda, herkes peynir yapıyor” diye düşünebilirsiniz. Ama öyle değil! Canan Hanım Fransız teknikleri ve mayalama usulleriyle Emiralem’de tamamen yerli, farklı keçi peynirleri yapıyor. Markasının adı da “Miralem”.
Emiralemli hanımlardan kurulu küçük bir ekibi var. Yüzde 100 keçi sütü ile küflü peynirler üretiyor.
Öyle ki ürünlerini ünlü şefler, ünlü alışveriş zincirleri neredeyse sıra bekleyerek alıyorlar. İşinde çok titiz.
“Biz evimizde çocuklarımıza yedirmeyeceğimiz hiçbir şeyi müşterilerimize sunmuyoruz” diyorlar. Sohbet ederken bir ara “Gerçekten Fransız peynirlerini burada yapmanız çok hoş” diyecek oluyorum.
Azıcık kızar gibi oluyor!
“Kullandığım tekniği orada öğrendiğim doğru, ancak biz Türkiye’de, Türk peyniri yapıyoruz” diye kulağımı çekiyor benim. E hak da veriyorum doğrusu.
Kem küm edip toparlıyorum sözlerimi.
Devam ediyor Canan Hanım “Fedai Bey, insanlar bu algıdan uzak olsunlar diye peynir isimlerini, kendi kültürümüzden seçtik” diyor.
İmalathaneyi gezerken dikkatimi çekmişti aslında ama soramamıştım. Bu hatırlatmadan sonra anlıyorum.
O kadar güzel ki peynirlerin isimleri, insan duyunca bile meraklanıyor tadı nasıldır acaba diye.
***
Birkaçının ismini paylaşmak işitiyorum sizlerle; Canruba, Tarzı Siyah, Aşiran, Endamı Nur.
Canan Hanım’la sohbetimiz sürerken peynirlerin bir bir tadına bakıyoruz.
Hepsi de isimleri gibi şahane tada ve kokuya sahip. Ben ki peynirle pek fazla arası olmayan biriyimdir, bayılıyorum.
Çiftlikten ayrılırken damağımda müthiş lezzet dalgaları, aklımda kadının azmi kalıyor.
Ve diyorum ki; yaşşayın Canan Hanım, siz ve sizin gibi kadınlarımız oldukça sırtımız yere gelmez.
Dün Kadınlar Günü’ydü, Canan Hanım şahsında bütün emektar kadınlarımızın gününü kutlarım.
Dedim ya, güzel şeyler de oluyor memleketimde.
Siz ve sizin gibi kadınlarımız oldukça da olmaya devam edecek Canan Hanım...
Çocuklar müthiş...
İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği ve birliğin basın danışmanı Rahim Yurdakul dostumla, Tire Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi aşçılık bölümü öğrencileriyle de birlikteydik.
Balık sohbetimizden önce, öğretmen ve yöneticilerimizle mini bir sohbetimiz oldu. Bu arada, öğrencilerin bizler için hazırladığı ikramları tattık hem de fısıltılarını dinledik çaktırmadan. Fısıltıların çoğu “balığın kokusuna” dairdi. Fakat uygulamamızda, çocukların önyargılarının yıkıldığını görmek, onların da güzel yemekler yapabileceklerini kendilerine göstermek, keyiflerin en güzeliydi.
Enerjiniz bitmesin!
Tİre’ye gelmişken Ödemiş’e uğramamak olmaz dedik. Ödemiş Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni de ziyaret ettik.
Okula adım atmaz çocukların ilgisi bizi pek heyecanlandırdı. Yaptığımız sunumu da ilgilerini hiç kaybetmeden dinlediler. Kendi mutfağımızdan, biraz da yabancı mutfaklardan konuştuk. Balık yemeği yapımı, çocukların en çok keyif aldıkları bölümdü. Hele ki hep birlikte yaptığımız yemeğin yine hep birlikte bir tadım anı var ki, en güzel bölüm de bu olsa gerek. Karşıladıkları gibi keyifle uğurladılar bizi.
Bu şahane organizasyonda emeği geçen İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği’ne, öğretmen ve okul yöneticilerine teşekkür ederiz. Yine görüşeceğiz gençler. Enerjiniz hiç bitmesin...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024