Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Yemeyi, içmeyi sevdiğimiz kadar, dağda bayırda gezmeyi, yolda olmayı da seviyorum elbette. Çocukluk arkadaşım, mahallelim, 40 yıllık dostum Halim Özaydın, pazar günü aradı. “Hafta içi bi gün kuzugöbeği mantarı avına çıkacağız, hazırlan” dedi.

Av mı! Mantar dediğin tavşan mı, keklik mi ki, avına çıkacağız diye düşündüm.

Düşündüm de diyemedim Halim’e.

Pazartesi tekrar aradı kadim dostum. “Hazır mısın? Salı sabahı gidiyoruz.”

Sabah saat 10.00 gibi çocukluğumun geçtiği, rahmetli annemin evinin karşısında buluştuk Halim’le.

Haberin Devamı

“İstikamet Gaziemir, Orhanlı” dedi, bastık gaza. Yol boyunca bana kuzugöbeği mantarı hakkında bilgiler verip durdu.

Neymiş efendim...

- Kuzugöbeği ararken aklımızda sadece mantar olacakmış, başka bi şey düşünürsek bulamazmışız.

Dağda altın bulsam paylaşırım kuzugöbeği mantarını asla

- Ormanda yürürken eğer bir mantar bulursak heyecanlanmayacakmışız, yoksa diğer toplayıcılar da gelir, bulduğunuz ocağı hemen tüketirlermiş.

- Mantarlarını topladığın alanı kendince işaretleyecek, ancak oradan ayrılırken zikzaklar çizerek ayrılacakmışız ki, hazinenin yeri belli olmasınmış.

- Mantarını topladın, eğer biri sana “Nereden topladın?” diye sorarsa asla elinle değil, başınla anlaşılmaz bir biçimde “şuralardan” diyecekmişiz.

- Son olarak da, kuzugöbeği toplamaya gittiğin arkadaşınla altın bulsan paylaşır, ancak kuzugöbeği mantarını asla paylaşmazmışsın!

Yalan yok, muhabbet çok eğlenceliydi. Araya 40 yıllık dostluğumuzun anılarını da ekleyince Gaziemir Orhanlı’dan saptığımız ve adını bilmediğimiz (ki biliyorum ve asla söylemem) dağın zirvesine nasıl geldiğimizi anlamadık. Bu arada, gittiğimiz yere normal bir araçla çıkılması riskli ve zor. Biz arazi aracıyla çıktık.

Sanıyorum, 1000 metre civarında veya biraz daha fazla tırmandık. Aracımızı emniyetli bir yere park ettik. Hava biraz sisli, oksijen burnunuzu yakıyor deyim yerindeyse. Sağanak, ince bir yağmur var. Halim “Tam av havası” diyor. Bıyıkaltı gülüyorum. “Ne avı kardeşim, altı üstü mantar” diye geçiriyorum aklımdan. Kamp ocağında kahvemiz pişerken uzaktan bir amca görünüyor. Yaklaştığında anlıyoruz ki, o da “avcı”. İki kilo kadar mantar toplamış. Amca belli ki satmak için toplamış kuzugöbeklerini.

Haberin Devamı

Yorulmasın, satmak için çabalamasın diye “Satacaksan alalım” diyoruz. Ve ben ilk şoku burada yaşıyorum. Amca, “Daha fiyatlar netleşmedi, akşam yüksek fiyata satarım, şimdi satmam” diyor. Kalakalıyorum!

Bu arada “Nerden topladın amca?” diyecek oluyorum, amca ellerini hiç kullanmadan başıyla “Şuralardan” deyip ayrılıyor. Bana ikinci şok oluyor bu cevap. Halim, keyiften dört köşe. Kahvelerimizi yudumlarken “Sen merak etme kardeşim, koca orman burası, şimdi hemen toplarız” deyip şoku geçiştiriyorum.

Vee işte “Kuzugöbeği mantarı avı”na başlıyoruz. İlk bir saatte hiçbir şey bulamıyoruz. Ancak dağda yürüdüğümüz mesafe, inişler, çıkışlar acayip yoruyor beni. Yavaş yavaş yolda Halim’in anlattıklarının gerçek olduğuna inanmaya başlıyorum.

Ormanın içinde ikinci saat biterken Halim bir, sadece bir tane küçücük bi kuzugöbeği buluyor. Vallahi bulduk diye ormanı inletiyoruz. Acayip heyecanlanıyorum. Fakat nafile... Mantar diye yaptığım her hamle bir kozalakla hüsrana uğruyor.

Haberin Devamı

Üçüncü saat biterken dönüş yoluna geçiyoruz. Yola yakın patikadan ilerlerken sis dağılıyor. Birden önümüzü güneş aydınlatıyor. O da ne! Aman Allahım! Bir, iki, üç, beş... Saatlerdir arayıp da bulamadığımız mantarlar, güneşle birlikte önümüzde parlamaya başlıyor. Ve o an anlıyorum ki, altın bulsan paylaşılır, kuzugöbeği mantarı asla paylaşılmaz.

Üç-üç buçuk saatlik arayışın, ki buna gerçekten ‘av’ demek gerekiyormuş, onu da öğrendim. 500 gram kadar mantarla dağdan iniyoruz.

Dağda altın bulsam paylaşırım kuzugöbeği mantarını asla

Şimdi yemek zamanı... Yol kenarında çimenlik bir alana kuruyoruz masamızı. Sabah kahvemizi pişiren kamp ocağı, bu kez domatesli, biberli ve elbette kuzugöbeği mantarlı sotemizi pişiriyor.

Yemeğimize ekmeklerimizi bandırır bandırmaz dostum Halim’e “Dağda altın bulsam paylaşırım amaa kuzugöbeği mantarını asla paylaşmam” diyorum ve basıyoruz kahkahayı.

Sevgili dostlarım, sizler de bu aralar çamlık alanlarda kuzugöbeği mantarı avına çıkabilirsiniz. Şimdi tam zamanı. Ancak mutlaka bir bilenle, mantarları tanıyan biriyle olmalısınız. Bilmediğiniz, tanımadığınız mantarları asla yemeyin.

Haydi atın kendinizi dağlara!


Tarihi okulda lezzetli sohbet...

Dağda altın bulsam paylaşırım kuzugöbeği mantarını asla

Geçen hafta balık sunumumuzu yaptığımız okullardan biri Alsancak Nevvar Salih İşgören Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ydi. İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği’nin desteğiyle yürüttüğümüz bu güzel organizasyonun sonuna gelmenin verdiği hüzünle gittik okulumuza. Ancak tarihi binalarında öyle güzel bir ortam hazırlamışlar ki öğrenciler, hüzün bi anda heyecana bıraktı kendini. Birliğin danışmanı, dostum Rahim Yurdakul’la birlikte, ürettiğimiz balığın, ülkemiz ve insanımız için değerini anlattık. Balığın sadece ızgara ve kızartma olmadığının altını çizdik. Genç aşçı adaylarımız da bizi can kulağıyla dinledi. Lezzet yolculuğunuzda şansınız açık olsun gençler. Bize bu imkânı yaratan okul yönetimi ve öğretmenlerimize çok teşekkür ederiz...

Kokusuz balık yemeği yaptık...

Dağda altın bulsam paylaşırım kuzugöbeği mantarını asla

Güzel İzmir’in en gözde ilçelerinden birinde balık anlatmak, yemek muhabbeti yapmak, hele hele bunları geleceğin aşçılarıyla yapmak, herhalde herkese kısmet olmaz. Balık sohbetlerimizin bu haftaki son iki okulundan biri de Urla Yılay Hakan Çeken Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ydi. Heyecanlı, genç aşçı adaylarıyla önce uzun uzun balık, yemek ve azıcık da memleket konuştuk. Sonra, etkinliğin en şahane bölümüne geçtik. Kokusuz balık yemeği uygulaması... İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri ve Üreticileri Birliği’nin destekleriyle sağlanan balıklardan pilaki, ıspanaklı-mantarlı levrek yapıyoruz okulumuzun şahane öğrencileriyle. Yemek yaparken öyle güzel bir sohbete dalıyoruz ki, zaman geçmese hep böyle sohbet etsek diyoruz. Yemek sonrası tadımımızı yapıyoruz. Çocuklar, balığın kokusuz da olabileceğini görünce şaşırıyor.

Bizlere bu geleceğin şahane aşçılarıyla sohbet imkânı sağlayan okul yönetimi ve başımızın tacı öğretmenlerimize çok teşekkür ederiz.