Üç gün boyunca, park alanımıza çok kısa mesafede olan mavi bayraklı plajdan denize girdik; Akyaka evlerini, çarşıyı, dereyi şehrin ruhuna uygun bir şekilde, hiç acele etmeden dolandık.
Planlı bir hayatım olmadı hiç. Küçük küçük hedeflerim oldu hep. Yolda olmayı, yolun götürdüğü yere gitmeyi hep çok sevdim. Bu kafayla ayrıldık Fethiye’den. Keyifli, bol müzikli ve bol manzaralı bir yolun ardından vardık Dalyan’a. Cennet ülkemizin en güzide yerlerinden biri Dalyan. Dünyanın gözbebeği Caretta Caretta’ların yumurtalarını bıraktığı korunaklı yuvalar burada. Dalyan’dan doğruca İztuzu’na doğru yola çıktık. Kısa bir yolculuğun ardından işte İztuzu’ndayız. Alabildiğince uzanan kumsalda kaplumbağa yuvaları işaretlenmiş. Denize girip güneşlenirken yuvalara zarar vermemeye özen göstermelisiniz. Temiz, düzenli bir park alanı mevcut. Aynı zamanda duşlar ve soyunma kabinleri de gayet güzel İztuzu’nda. Eskiden konaklama mümkünmüş karavanla ama şimdi akşam saat 19.00’da plaj boşaltılıyor. Biz de hava kararmadan ayrılıyoruz.
Dalyan’a doğru giderken yolumuzun üzerinde Sülüngür Gölü kıyısı boyunca gözümüz hep konaklayabileceğimiz bir yer arıyor. Birkaç uygun alan buluyoruz aslında ama gece güvenli olmayacağını düşünüp Dalyan’a devam ediyoruz. Hâlâ nerede konaklayacağımız belli değil! Dalyan’a girdiğimizde kısa bir keşif turunun ardından akşamı burada da geçiremeyeceğimize karar verip Akyaka’daki dostlarımız Seçkin ve Nevzat abinin bulunduğu alana doğru yola çıkıyoruz. 40 dakika süren bir yolculuktan sonra işte yine şahane bir yerdeyiz. Akyaka’da çok fazla konaklama alanı aramanıza gerek yok. Şehrin ortasında, nehre, çarşıya, plaja çok yakın bir alanda otopark var. Park ücreti karşılığı burada geceleyebilirsiniz. Şansınız yaver giderse nehrin denizle buluştuğu bir noktada bile yer bulabilirsiniz.
Seçkin ve Nevzat abi, Akdeniz Koruma Derneği’nin kum köpekbalıkları için kuracağı bir gözlem noktasının kamera, güneş enerjisi işi için iki haftadır oradalar. O nedenle karavanlarının yanını bizim için ayırtmışlar. Yani yerimiz biraz torpilli, Azmak Deresi’nin hemen yanı. Gökova-Akyaka Azmak Nehri’nin asıl adı Kadın Azmağı’dır. Hikâyesi, eskiden köylerde su olmadığından köylü kadınlar bu nehirde yıkarmış çamaşırlarını. Eşim Ebru da hikâyeyi öğrenince masa örtümüzü adet yerini bulsun diye şöyle bir suya sokup çıkardı. Elbette hiçbir deterjan vb. olmadan yaptı bu ritüeli.
Mavi yengeç
Bütün gün yol yapmak, denize girmek ve en önemlisi de acemi karavancılık yordu hepimizi. Akşam yemeği için hızlıca işe girişildi. Bu akşam oğlum Efe’nin çok sevdiği domates soslu makarna var yemekte. Makarnayı eşim haşlarken, ben de geçen yıl yaptığım kavanoz domatesimi, biraz sarımsak, şeker ve sirkeyle şenlendirdim. Tadını ne siz sorun ne ben anlatayım. Biz makarna yaptık ama siz hemen otopark yakınındaki balıkçı kooperatifinden balığınızı alıp yapabilir ya da orada pişirtebilirsiniz. Hatta şansınız varsa balıkçılardan taze mavi yengeç bile alabilirsiniz.
Bu arada karavanınızda olabildiğince ergonomik eşya bulundurmanızı öneririm. Bizim tabaklarımız çelik. Yıkaması, yemek kalırsa buzdolabında saklaması, sağlıklı ve kolay.
Kefali kaçırmayın
Malum “sakin şehir” burası. Daha önceki Akyaka ziyaretlerimizde hep bir telaşla gezdik. Fakat bu kez hiç acele etmeden, telaşa kapılmadan dolanma fırsatı bulduk ki, “Sakin şehir” unvanlı bu beldede de böyle gezilmesi gerekiyor bence.
Üç gün boyunca, park alanımıza çok kısa mesafede olan mavi bayraklı plajdan denize girdik; Akyaka evlerini, çarşıyı, dereyi şehrin ruhuna uygun bi şekilde, hiç acele etmeden dolandık. Hele tekneyle bir Azmak gezisi yaptık ki, dillere destan. Derede süzülüp giden tekneden hem suyun altındaki güzellikleri hem de suyun üstündekileri aynı anda görmek mümkün. Su samurlarından deniz kaplumbağalarına onlarca yaban hayvanı bağrında saklayan nehir sizi serinletirken, inanın ruhunuzu da besliyor. Bence burası cennetten bir köşe olmalı. Verdiği huzur tarifsiz…
Neden böyle bilmiyorum ama güzel anlar çabuk bitiyor. Hâlbuki daha anlatacak o kadar çok şey var ki! Karavanımızın genel kontrollerini yapıp yola çıkma zamanı. Nereye mi gidiyoruz? Bilmem. Sabah ola hayrola! Kalın sağlıcakla.
Sakartepe seyir terası
Yaklaşık 900 metre rakımda seyir terası. Akyaka’ya giderken ve dönüşünüzde uğramanızı öneririm. Gökova Körfezi ve çevresini buradan izlemenin hazzı paha biçilmez.
Akyaka evleri
Muhteşem mimarisi, begonvillerin sarıp sarmaladığı bahçeleri, ahşap işçiliğinin tüm güzelliklerini bu evlerde görmek mümkün. Akyaka evlerinin mimarisi Ulalı ressam ve sanatçı Nail Çakırhan’a ait. Nail Çakırhan, Akyaka’da kendisi için yaptığı evle Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanmıştır.
Kitesurf meraklılarına
Türkiye’nin en iyi kitesurf alanları arasında gösterilen Akyaka sıra dışı, heyecanlı bir deneyim isteyenler için güzel bir yer. Ben hiç denemedim ama meraklıları çok. Çoğunlukla üniversiteli gençler ve İngiliz turistler ilgi gösteriyor. Akyaka merkeze 20 dakikalık bir yürüyüş mesafesi var.
Dere boyu taze balık
Azmak Deresi üzerinde yer alan restoranlarda en taze balıkları yiyebileceğiniz gibi yörenin otları ve ürünleriyle yapılmış mezeleri tadabilirsiniz. Balık tavsiyem sizi belki biraz şaşırtabilir ama bu dönemde Akyaka’daysanız denk getirirseniz kefal yemeyi ihmal etmeyin. Bunun dışında bir de kalamar dolma favorim.