Gezmek, can sıkıntısına iyi gelir. Bunu bilim adamları değil, ben söylüyorum!
Gezen biri olarak, biliyorum da söylüyorum...
Geçen hafta sebebini bilmediğim bir şekilde birkaç gün ne yapsam keyif almadığım zamanlar oldu. Aslında havalara pek bağlamam böyle şeyleri ama bu sefer değişiklik yapıp havaya bağladım.
İşte bu sebepsiz sıkıcı günlerin birinde şöyle bi kafayı dağıtayım deyip Karina’ya uzandım. Hem eski dostları görür hem de kendimle başbaşa kalırım dedim.
Bütün gün Eski Doğanbey’de, Karina’da dağ bayır gezdim. Geceyi de Doğanbey’de küçük bir pansiyonda geçirdim. Yatmadan önce dostlarla yaptığımız muhabbette Söke Sanayi’de bir çöp şişçi mevzuu geçti.
Sohbet ederken karnımız tok olmasına rağmen tekrar acıktık. Dışarıda fırtına olmasa Söke’ye gidip çöp şiş yemeyi düşünmedik desem yalan olur.
Ertesi gün sabah erkenden dostlarla yaptığımız basit ama bir o kadar da şahane kahvaltıdan sonra aklımda çöp şiş, düştüm yollara.
***
Söke Sanayi Sitesi içindeki camiinin hemen yanıbaşında bu efsane dükkan. Öyle tabela falan da aramayın dışında. Kendi halinde basit bir yer burası.
Dükkana adım atar atmaz mangalın başında Bülent Usta karşılıyor sizi. Mangalın etrafını ocakbaşı restoranlarda olduğu gibi mermer yapmış.
Eğer boş yer bulursanız yemeğinizi burada yemenizi tavsiye ederim. Çünkü o zaman Bülent Usta’nın özel hizmetinden yararlanıp çöp şişinizi, köftenizi tam suyunda, soğumadan yeme şansına sahip oluyorsunuz.
Çöp Şişçi Bülent Usta’yı daha önce de duymuştum aslında. Ancak fırsat bulup bir türlü gidememiştim.
Söke’deki diğer ustaları kırmak istemem ama çook uzun zamandır keyifli, hakkı verilmiş çöp şiş yemediğimi söylemeliyim.
Taaa ki Bülent Usta ile karşılaşana dek.
***
Dedim ya sabah yaptığımız kahvaltıdan sonra düştüm yola. Ama ne var ki her zamanki gezentiliğim yüzünden saat 14.00 gibi anca girebildim dükkandan içeri.
Ocak başında kalan bir kişilik yere sıkıştırdım kendimi. Alelacele bi porsiyon çöp şişimi söyledim. Bülent usta “çok şanslısın son porsiyon senin” dedi. Valla ne yalan diyeyim garip bir şekilde sevindim iyi mi...
Daha çöp şişler pişmeden “usta sen biraz da köfte at, neme lazım biter faan” deyiverdim. Usta bıyık altından güldü ama olsun ben işimi sağlama alayım da. Di mi ya?
Hızlı bir şekilde çöp şişlerin ilk partisi geldi önüme. Sevgili dostlarım inanın çok uzunca bir zamandır bu kıvamda, bu lezzette bir çöp şiş, et yemedim ben.
Tabağımdaki şişler biterken kalanları da servis etti Bülent Usta. Çöp şişlerin yanına iki de köfte sıkıştırıverdi. Köftesi de çöp şişinden aşağı kalmaz. Ama çöş şiş tek kelimeyle efsane !
Çöp Şişçi Bülent Usta, 22 yıldır bu işi yapıyormuş. Aslen Fethiyeli. Hayat onu Söke’ye savurmuş yıllar önce. Hayatını burada kurmuş.
Her gün aynı kasaptan tam 9 kilo bonfile alıyor, 9 kilo da döş kıyma. Ne eksik ne fazla her gün 9 kilo çöp şiş, 9 kilo köfte yapıyor.
“Usta daha fazla yapsan da her zaman yesek bu lezzetli çöp şişi” diyecek oluyor. Manalı bi gülüş atıyor önce, sonra da “çok olursa, bu kadar tatlı olmaz” diyor.
Ben yemeğimi yerken bir iki telefon geliyor ustaya. Anlıyorum ki bir iki kişi yemeğe gecikeceklerinden çöp şişlerini ayırtmışlar ustaya.
Bi ara içeriye bir ambulans ekibi giriyor. Çöp şişin bittiğini duyunca biraz üzülüyorlar. Öyle mi böyle mi yapsak diye kararsız konuşmalara müdahale ediyor hemen Bülent Usta “ulen buraya gadar gelmişiniz, bi sizi mi doyuramıcez biz” deyip masayı köfteyle donatıyor.
O an diyorum ki; Bülent Usta’nın çöp şişi, köftesi az ama gönlübol...
Tam çıkarken tezgahın başında fotoğraf çekelim diyorum ustaya. Ben fotoğraf derken o elime bi çöp şiş tutuşturuyor:
“Bak bu böyle yenir, altından yukarı doğru itcen bunu, sonrada ucundan çekicen, lokum bu lokum!”
Demem o ki dostlar, yolunuz Söke’ye, Aydın’a, Bodrum’a düşerse kesinlikle saatlerinizi ayarlayın ve 14.00’ten önce Çöp Şişçi Bülent Usta’nın dükkanında olun.
Benden söylemesi.
Ha! Bu arada “Bülent Usta ben bi porsiyon çöp şişten bi şey anlamadım haberin ola!”
Çöp Şişçi Bülent Usta Söke 0533 398 01 34
Kağıtta levrek
Ben etin her türlüsünü severim. Ama balığı başka severim. Levrek balığını da her zaman denizlerin hırçın delikanlısı olarak görürüm.
İşte bugün denizlerin bu hırçın delikanlısının sizlere kağıtta tarifini vereceğim. www.baliksagliktir.com adresinden aldığım bu şahane tarifi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Malzemeler
- 1-1,5 kg levrek balığı
- 1 adet orta boy domates
- 2 adet dolmalık yeşilbiber
- 2 adet dolmalık kırmızıbiber
- 1 adet orta boy soğan
- 3 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 yemek kaşığı tereyağı
- 1/4 limonun suyu
- 8 adet tane karabiber
- 4 adet defneyaprağı
- 1 diş dövülmüş sarımsak
- 1 çay kaşığı sebze tozu
- Yeterince tuz
Yapılışı: Levrek balığının pullarını temizleyin, kazıyıp içini ve kılçığını çıkarın. 4 parça filetoya ayırın. 25 -35 cm ebadında yağlı kağıdın üzerine dilimlediğiniz domatesi, biberleri ve halka doğradığınız soğanları yatak şeklinde yerleştirin. Üzerine balığı koyun. Balığın üzerinde 1/4 limonun suyunu ve içinde dövülmüş sarımsak bulunan zeytinyağını gezdirin. Tane karabiberleri serpiştirin. Defneyaprağını balıkla temas ettirin. Fırça yardımıyla tereyağını balık filetolarına sürün. Üzerine sebze tozu ve tuz dökerek kaplayın, önceden 180ayarlanmış fırında 25 dakika pişirin. Afiyet olsun...