Corona virüs ile başlangıcına tanıklık ettiğimiz yeni dünya düzeni beslenme alanında da pek çok değişikliğin hali hazırda başlamış olan akımların yaygınlaşmasına neden olabilir. Sağlıklı beslenme akımlarından biri olan vejetaryen beslenme hem çevrebilimle ilgili hem ekonomik hem de hümanizm açılarından değerlendirildiğinde öne çıkmaktadır.
Vejetaryen beslenmeyi ekonomik açıdan değerlendirecek olursak; yaşayan hayvanların sağladığı (ineğin sütü, tavuğun yumurtası gibi) besin maddeleri onların kesilip tüketilmesine kıyaslandığında daha verimli olduğu (daha uzun süreli) bilinmektedir. Ayrıca arazi kullanımını hayvan yetiştirmeye kıyasla bitkisel ürün yetiştirmek için kullandığımızda daha fazla sayıda insana besin sağlanabileceği de bilinmektedir.
Dini çerçevede değerlendirecek olursak Budizm ve Jainizm dinleri öldürülmüş hayvan tüketimini yasaklarken İslam, Yahudilik, Hıristiyanlık dinlerinde bazı hayvan türlerinin tüketiminin yasaklandığı bilinmektedir. Bunların yanı sıra bazı insanlar hastalıklardan korunmak bazı insanlar da kilosunu
Bağışıklık Sistemi
Dünya insanları olarak içinde bulunduğumuz zorlu süreç hepimizin hepimize ihtiyacı olduğunu acı bir yolla öğretiyor olsak da her birimizin her birimize hiç bir koşulu ayırt etmeksizin etkisi olduğunu gösterdi. Pek çoğumuz (şanslı olanlarımız) evlerimizde karantinada yaşarken, bazılarımız hastanelerde tedavi altındalar. Bu durumu göz önünde bulundurarak evlerinde karantinada bulunan insanlar için bazı önerilerde bulunmak isteğiyle bu yazıyı yazıyorum.
Evde karantinada bulunmak şimdilik bizler için zorlu bir süreç olabilir, alıştığımız hayat akışından farklı olması fiziksel ve psikolojik olarak sorunlar yaratabilir ancak bizler için en güvenli yöntem olan evde kalma halini de programlayarak neşeli, fiziksel ve zihinsel olarak besleyici bir süreç haline getirebileceğimizi düşünmekteyim.
Öncelikle bağışıklık sisteminden biraz bahsetmeyi uygun buldum, şöyle ki:
Bağışıklık sistemi en geniş anlamıyla vücudun kendinden olmayanı belirlemesi ve kendini bu yabancı maddeye karşı savunmasıdır.
Bağışıklık sistemi birçok etkenle birlikte beslenme durumundan etkilenmektedir. Beslenme durumu ve bağışıklık fonksiyonları arasındaki ilişkinin klinik açıdan önemi
Roma mutfağının sanat olduğu gerçeğinden ve o sanatın sanatçısı olan Marcus Gavius Apicius, ikinci roma imparatoru Tiberius döneminde yaşamış bir yemek tutkunundan bahsetmek istiyorum. Apicius’tan bahsetmeden önce kısaca Roma mutfağından ve öneminden bahsetmek yerinde olur.
Roma gerek kent planları, yolları, su şebekeleri, köprüleri, tarım bilgileri ile Batı Avrupa’nın çoğu büyük kentinin temelini oluşturduysa, benzer şekilde, yemek pişirme yöntemleri de günümüzde halen tükettiğimiz birçok yemekte yaşamaya devam ediyor. Roma Patella’sı çağlar geçtikçe ortadaki ‘t’ yi kaybetmiş İlber Yarımadası’nın günümüzdeki paella’ sı, güney Fransa ve Perigord’ un Cassoulet’ si, Akdeniz kıyı boyunun bouillabaise (sebzeli balık çorbası) ya da cioppino’ su ve Provence’ ın tian’ ı (kızartma tavası teganum) Roma mutfak sanatının kalıntılarıdır.
Her ne kadar Roma mutfağı hakkında olumsuz yorumlamalar olsa da mutfaktaki sanat ve incelik tariflerde göze çarpar. Yemeğe yüklenmiş anlamlar oldukça derin ve önemlidir. Roma mutfağının olumsuz eleştirilere maruz kalması elbette yatar oturur pozisyonda yemek yiyişleri ve kusturucu kullanmalarından mütevellit olsa da bunların yemeklerin derinliğini
Gebelikte sağlıklı beslenme gebe kalmadan önce başlamaktadır. Vücuttaki besin depoları siz daha hamile kalmadan gelecek olan bebeğinizin sağlığına etki edecek önemli hususlardan biridir. Gebelikte beslenmenin genel tanımı sağlıklı insan beslenmesinde olacağı gibidir, dolayısıyla sağlıklı beslenmeyi bilmeniz anne olmayı düşünün yahut düşünmeyin geleceğiniz için önem arz etmektedir.
Gelelim hamilelikte beslenme konusuna; öncelikle önemli noktaların üzerinden geçerek başlayalım.
• Gebelik ve lohusalık, kadın için doğal fizyolojik olaylardır. Gebelikte embriyo, annenin aldığı besin ögelerinin plasenta ile taşınması ile büyür.
• Embriyoya taşınan besin ögelerinin kadının kendi gereksinimine ek olarak düşünülmelidir.
• Lohusalıkta ise anne süt salgılar. Bu süt annenin aldığı besinlerin bir ürünüdür. Süt için gerekli besinlerde annenin kendi gereksinimine ek sayılmalıdır.
Bu şekilde bakıldığında hamile ve lohusa beslenmesinde amaçlar;
1- Kendi fizyolojik gereksinimlerini karşılayarak vücudundaki besin
Kalsiyum ihtiyacı kadınlar, çocuklar ve ergenlik dönemindeki gençler için önemli bir mineraldir. Kalsiyum vücutta hem düzenleyici hem de yapısal role sahip olup vücut ağırlığının %2’ sini oluşturur ki bu ortalama 1.3 kg dır.
Vücuttaki kalsiyumun %99’ u dişlerde ve kemiklerde bulunur, kemikler yapım hücreleri ve yıkım hücreleri adı verilen hücreler tarafından sürekli yeniden yapılanmaya maruz bırakılır.
Kemiklerin mineral madde içeriği veya yoğunluğu 25 ve 30 yaş arasında oluşmaktadır. Yaş ilerledikçe kemiklerdeki kalsiyum miktarı azalmakta ve kalsiyumun vücut tarafından absorbe edilme oranı düşmektedir. Bu da bize ilerleyen yaşlarda kalsiyum alımımıza dikkat etmemizin önemini belirtmektedir ki osteoporozla karşı karşıya kalmayalım.
Peki, vücudumuzda kalsiyum eksilince ne olur?
Vücudumuzda yeterli miktarda kalsiyum yoksa kalbinizin durabileceğini veya bir yeriniz kesildikten sonra kanınızın pıhtılaşmadan sürekli akabileceğini düşünün. Bu korkutucu sonuçlar kalsiyum metabolizması sayesinde gerçekleşmeyecektir. Vücut kalsiyuma ihtiyaç duyduğunda D vitamini yardımıyla bağırsaktan kalsiyum emilimi artmaktadır. Bunu takiben paratroid hormonu ile böreklerden kalsiyum tutumu
Günümüzde zerdeçal bilimsel adı ile "Curcuma" yaygın söylemiyle "Hint Safranı" oldukça popüler bir baharat haline geldi. Yapılan araştırmalar gösterdi ki; Alzheimer ve kanser gibi tedavisi zor olan hastalıklarda koruyucu etkisi bulunmaktadır.
Hastalıklarda geçerli bir koruyucu olan zerdeçal pek çok bitkisel destekleyici ürünler satan mağazalarda ve eczanelerde kapsül halinde "kurkumin" adıyla satılmaktadır. Maalesef hızlı tüketim alışkanlığı bizleri sardığından faydalı gıda ve besin desteklerini en hızlı şekilde elde etmek isteğimiz fayda almamıza engel oluyor.
Nasıl Tüketilmeli?
Zerdeçalın faydalarından daha önemlisi zerdeçalın nasıl faydalı tüketileceği sorusudur. Zerdeçalın içinde bulunan ve mucizevi olan maddeler "kurkumoidler" ve "turmeronların" bağırsaktan emilimi oldukça zordur. Bu emilimi artırmak için bu bileşenleri haplarla değil beslenme yoluyla almamız gerekmektedir.
En sağlıklı ve zerdeçalın emiliminin en yüksek hali "karabiber" ve "sızma zeytinyağı" ile karıştırılmış halidir. Bu karışımda kullanacağınız zerdeçalı düzenli olarak taze, pişmiş, çiğ ve kurumuş (çiğ zerdeçal intihap üstünde daha etkili iken pişmiş zerdeçal kanseri önlemede daha etkilidir) olarak değiştirmeniz
Sağlıklı beslenmek bedenen ve ruhen sağlıklı ve mutlu olmak demektir. Özel bir sağlık sorununuz olmadıkça özel hazırlanmış yemekleri yemeniz ya da kendinizi özel hissetmek için her lokması hesaplanmış yemekler yemek değildir. Yemek yemek beslenmek demektir. Tüm benliğinizi besleyen bir faaliyettir. Derdimiz yalnız hayatta kalmak olsaydı ya da bu sağlıklı olsaydı hepimiz için besin ögeleri hesaplanmış haplar ve tozlarla hayatta kalabilir üstelik zaman ve maliyetten de kazanırdık, ama işler böyle yürümüyor çünkü yemek yemek mutluluk ve sosyal hayat sağlıyor.
Beslenme bilimindeki ilerleyiş ve elbette güzellik anlayışının değişmesi hepimize olmadığımız biri olma istediği veriyor. Bu beklentiler karşısında yeni yeni diyetler ortaya çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Ülkemizde oldukça popüler olan protein ağırlıklı beslenme modeli ve düşük kalorili diyetler insanlar tarafından uygulanmakta fakat uzun vadedeki etkileri henüz yaşanmadı. Yüksek proteinli beslenme kalp damar sorunları ve kemiklerden kalsiyum çekilmesiyle osteoporoz riskinde artışa neden olur. Beynin enerji kaynağı olan karbonhidratlar, yeterli miktarda alınmadığında beyin iyi çalışamaz. Kalori hesabına dayalı proteinden
Huzur, nezaket ve neşe dolu bir İstanbul vardı 1950’ ler de, erguvanlar, boğaz ve fıstık çamlarıyla bezeli bir İstanbul.
Kokusunda dostluk, dinginlik olan İstanbul’un, görüntüsü gibi sakin, rafine ve temiz insanları vardı. Şimdiler de yabancı olan komşuluk ilişkileri, insanın az ve çeşitli oluşuyla benimsenmiş çeşitli kültürlerden insanların kaynaşmasıyla yeni bir varlık edinmişti.
Birçok farklı din ve kültürden gelen komşularımızla ahbaplık ederken birbirimizdeki güzellikleri yargısız ve sorgusuz içselleştirmiş bütün olmuştuk. Bu sebeple İstanbul tüm Türkiye’ den ayrı bambaşka bir şehir başka bir dünya idi. Zamanın tüm yokluğunu paylaşıp varlık yapmış, yaparken de yeni düzenler, hoşluklar yaratmıştık. İstanbul sokaklarında file çoraplı, tayyörlü, döpiyesli hanımların gezindiği, değişik dillerin, dinlerin var olduğu, filmlerde gördüğünüz aşkların yaşandığı, nezaket gösterip birbirine ısrarla yol veren beyefendilerin vapur kaçırdığı bir İstanbul vardı.
Azınlığın ya da çoğunluğun olmadığı insanların birlikte yaşadığı bu İstanbul’da doğmuştum.
Komşularımızın çoğu Rum’ du, ben çocuktum ama aklımda yer eden en çok konuştuğumuz,
görüştüğümüz komşumuz madam Eftelya’ yı net hatırlıyorum. Her za