SANTA BRIGIDA
Telefonlaşdığım bir arkadaş cuma günkü yazımda Enver Paşa için neden
"Başbakan Kaatili" ifadesini kullandığımı sordu. Dalgınlığıma gelmiş. Aslında başbakan değil Harbiye Nazırı
(savunma bakanı), fakat her hal ve karda Osmanlı İmparatorluğu'nun da kaatilidir. Geliniz hatırlayalım:
Enver daha binbaşı rütbesiyle Selanik'deki Üçüncü Ordu - yu Hümayun Erkan - ı Harb
(Kurmay) Başkanlığı'nda görevliyken Eniştesi, yani Kızkardeşi'nin Kocası, Erkan - ı Harb Miralay
(Kurmay Albay) Nazım Bey'i vurdurup öldürtdü! Emir verip bu alçakça işi yaptırdığı Jandarma Mülazimi
(teğmeni) İsmail Canbulat adlı rezili de sonra dahiliye nazırı, yani Osmanlı İmparatorluğu içişleri bakanı yapdı! Susurluk musurluk gibi olayların tohumları daha ne zamandan atılmış göresiniz diye kaydediyorum. İkinci Meşrutiyet'den sonra Berlin'e askeri ataşe tayin edilip orada tam bir Alman oyuncağı, körükörüne bir Alman uydusu haline geldi. 31 Mart Vak'ası denilen o iğrenç olayda görevini terkederek dili bir karış dışarıda soluğu İstanbul'da aldı ve Yıldız Sarayı'nın yağmalanmasına bizzat katıldı.
Balkan Savaşı sırası batı sınırı Adriya Denizi olan Türkiye neredeyse İstanbul'u kaybetme tehlikesiyle yüzyüzeyken
"Bab - ı Ali Baskını" denilen namussuzca eylemi planladı. Sadaret
(Başbakanlık) Binası merdivenlerinde Harbiye Nazırı ve
(Padişah yerine) Başkumandan Vekili olan Müşir
(Orgeneral) Nazım Paşa kendisine şöyle haykırdı:
"Pezevenk, sen bana siyasetle uğraşmayacağına askeri namusun üzerine yemin etmedin mi?"... Fakat
"yemin" Enver için önem taşımazdı. Harbiye'den mezun olurken Padişah'a sadık kalacağına dair; sancak, kılıç ve
Kur'an üzerine de yemin etmiş, sonra aynı yemini
"İttihat ve Terakki Cemiyeti" uğruna da tekrarlamışdı. Nazım Paşa'nın bu hakareti üzerine tabancasını çekerek bu şerefli askerin üzerine ateş etdi. O anda bir başka kaatil, Yakub Cemil de ateş etmişdi. Gerçi Nazım Paşa'nın kalbine isabet eden mermi Yakub Cemil'inki oldu ama o sadece bir tetikçiydi. Asıl kaatil Enver'dir!!!
Hem Padişah'dan hem Sadrazam'dan hem Bakanlar Kurulu ve Parlamento'dan gizli olarak Fransız asıllı Alman Amirali Souchon'a yazılı emir verip, Türk Bandırası toka edilmiş
"Goeben" Zırhlısı ile Karadeniz'deki Rus limanlarına taarruz eden ve Birinci Cihan Harbi'ne girmemize sebep olan da Enver'dir.
Aslında kindar bir adam olmadığı bilinen Atatürk ömrü boyunca Enver'den nefret etdi.
Ne tuhaf! Bizzat kanına girdiği iki şahsın adı da
"Nazım"dır. Yirminci Yüzyıl'da Türk Milleti'nin başına en büyük iki belayı açan iki şahsın adı da hemen aynı: Enver ve Evren... Harfleri tamamen tutuyor...
"Hurufi Tariqi"nden olsaydım bunlara bakarak kimbilir ne manalar çıkarırdım...
Yazara E-Posta:
yatsiz@milliyet.com.tr