Müzik, müzik, müzik...
Yaşamımızın ayrılmaz parçası.
Kimimizi ağlatır, kimimizi güldürür, kimimizi de hüzünlendirir.
Ama müziksiz yapamayız...
Mesela ben, günde en az 15 dakika kulaklarımın pasını silerim.
İster yerli, ister yabancı; kulağıma hoş gelen her melodi, her şarkı, beni benden alır, çok uzaklara götürür.
Kendi kendime mırıldanır mırıldanır, sözlerinin hepsini bilmesem de atıp tutar, gönlümü avuturum.
Veee rahatlar, dertlerimi unuturum.
Geçen hafta perşembe günü İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde, TRT sanatçısı Selçuk Gönüldaş ve koro şefi Güldehen Marmara eşliğindeki koronun konserini izledim.
Gönüldaş, birçok etkinliğe davet etti, ancak işlerimin yoğunluğundan dolayı gidememiştim.
Sonunda davetini kırmadım, katıldım.
Salonda yaklaşık 1000 kişi vardı.
Ama dikkatimi çeken olay, yaş ortalamasıydı.
Gençlerin parmakla sayılacak kadar az olmasını yadırgadım.
Ama onları suçlamıyorum.
Çünkü bizim nesil, müziğe tutkuyu TRT ile yakalamıştı.
Ardından özel kanalların çıkmasıyla bu daha da ileri bir seviyeye ulaşmıştı.
Geçmiş yıllarda özellikle hafta sonları tüm kanallar sanat ve halk müziği konserlerini canlı yayınlar, milyonlarca kişiyi ekran başına toplardı.
Çeşitli etkinliklerle programlarını zenginleştirdi TV kanalları ama müziği unuttu.
Birkaç ses yarışması dışında müzik programı göremez olduk.
Buradan özel televizyon kanalı yöneticilerine sesleniyorum.
Dizilere milyonlarca lira para aktarmak yerine, kaliteli müzik programlarıyla yine milyonlarca izleyiciyi kendinize bağlayabilir, verilen arada elde edilecek reklam gelirini artırabilirsiniz.
Benimki sadece bir öneri.
Beni 60’lı ve 70’li yıllara götüren bu özel geceyi hiç ama hiç unutmayacağım.
Fırsatım olursa, bundan sonraki konserlere de mutlaka ve mutlaka katılacağım.