‘Yıldızlar Asla Ölmez’ melodramatik yapısını aşk, yalnızlık ve geçmişin Hollywood’una güzelleme üzerine kuruyor. 53’te ‘Çıplak Ruhlar’ filmindeki rolüyle en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar’ını kazanmış, Gloria Grahame’in 70’li yılların sonundaki yaşamına pencere açan, biyografik bir öykü.
Parlak Hollywood yıllarını geride bırakmış aktristin, tiyatro sahnesinde kariyerini sürdürdüğü 81 yılından başlıyor öykü. Onun Londra’da sahneye çıkmak için hazırlandığı sekanslar, oyunculuğa hâlâ büyük bir şevkle tutunmasını kanıtlayacak detaylarla örülü. Aniden hastalanması, onu bir aile ortamına gitmeye zorunlu kılıyor. Burası da Liverpool’da yaşayan, kendinden yaşça bir hayli küçük oyuncu sevgilisi Peter’in evidir.
Zamanda içinde sıçrayarak Gloria ve Peter arasındaki ilişkiye tanık oluyoruz. Kariyerinin başında, henüz küçük rollerde oynayan Peter, geçmişi başarılarla dolu Gloria’dan etkilenir.
Onun enerjisi ve hayata olan bağlılığı, ikisi arasındaki yaş farkını yıkar. Peter, onunla birlikte Los Angeles, New York dolaşmaya başlar. Bir süre sonra sevgilisinin kendisinden bir şeyler sakladığından şüphelenir.
Yönetmen Paul McGuigan, atmosfer kurmadaki başarısını Gloria’yı canlandıran Annette Bening’in olgun performansıyla birleştirmiş. Bening, kariyerinde bazı karakterleri Gloria’nın 50’li yılların sonunda çektiği detektif filmlerinden esinlenerek canlandırdığını söylüyor.
Dengeli anlatım
Kendisini bu kadar etkilemiş bir oyuncuyu mükemmel biçimde canlandırmış. Billy Elliot filmiyle hafızalarımıza kazınmış olan Jamie Bell, Peter karakterinde de gayet iyi bir performans sunuyor.
Oscar sonrası özel yaşamındaki dengesizlikler nedeniyle gözden düşen Gloria’nın son yıllarına odaklanan hikâye, klasik ve dengeli anlatımıyla sıkmıyor.
Oscar kazandıktan sonra sadece “Teşekkür ederim” diyerek heykelciği alan Gloria Grahame’den başka bir oyuncu olmuş mudur? Merak ediyorum doğrusu.