Aşksız bir hayat olamayacağı gibi aşksız bir sinema da düşünülemez. Aşkın gerçeği, felsefesi nedir? Mutluluk dalgalarının kıyıya yavaşça süzülmesi mi, yoksa kıyıyı tutkuyla dövmesi mi aşkın gerçeğini yansıtır?
Aragon’un yazdığı gibi mutlu aşk yok mudur?
Yoksa “Aşk varken kötü diye bir şey bilmiyorduk/Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu” diyen İlhan Berk’mi haklıdır?
Aşkın felsefesini, farklı hallerini anlatan binlerce film arasından en etkileyicilerini sıralamak zor bir seçim. Bir yanda “Casablanca”, “Rüzgar Gibi Geçti”, “Love Story”, “Roma Tatili”, “İnsanlar Yaşadıkça” gibi klasikler diğer tarafta “Aşkın 500 Günü”, “Aşk ve Küller”, “Brokeback Dağı” gibi modern zamanlardan aşk öyküleri...
Tüm zamanları kapsayan sıralamalarda hep aynı klasiklerin olması, son yıllarda dikkat çeken, belki ilerde klasik olarak anılacak filmlerin önünü tıkıyor. Son yirmi yılın aşkı keşfetmeye çıkan en iyilerini, romantik komedileri dikkate almadan şöyle bir hatırlayalım...
“Aşk Zamanı” Hong Kong’da yaşanan imkansız aşkı anlatırken renk, atmosfer, müzik ve Maggie Cheung’un zarif oyunculuğuyla tüm zamanların en estetik filmlerinden birisi oldu. Romantik şair John Keats ile Fanny Brawne arasında 1800’lü yıllarda yaşanmış hüzünlü aşkı anlatırken, Yeni Zelandalı kadın yönetmen Jane Campion her karesi tabloyu anımsatan görsellik ve sevgililerin dokunuşlarını hissettiren duyarlılık sundu. Bir aşk ilişkisinin 500 gününü zamanda ileri, geri atlayarak anlattı “Aşkın 500 Günü”.
Başarılı kurgu aşka inanmayan, inişli çıkışlı Summer karakterinin değişimlerine koşut bir tempoda akar. Summer’ı oynayan Zoey Deschanel’in ve Tom’da Joseph Gordon Lewitt’in uyumlu kimyaları filmin en büyük artısı oldu. Tayvan kökenli yönetmen Ang Lee iki kovboy arasındaki eşcinsel sevgiyi “Brockeback Dağı”nda şiirsel bir sinematografiyle anlattı ve 2005’de Oscar’ı kazandı.
”Aşk ve Küller” uyumsuz evliliğin hüzünlü öyküsünü anlattı. Usta yönetmen Kubrick “Gözleri Tamamen Kapalı”da bir karı koca ilişkisi içinde aşkı, cinselliği ve sadakati hayalle gerçek arasındaki gizemli sınırda bulmaya çalıştı. “Bir Konuşabilse” sözün aşktaki gereksizliğini vurguladı. Modern zaman iletişimsizliğini temsil eden Tokyo’nun kalabalık ve gürültülü yaşamı içinde usul usul yaşanan aşkı anlattı. “Sil Baştan” acı çekmemek için beyninden sevgilisinin kayıtlarını sildiren Jim Carrey’nin, kayıtları tekrar doldururken ayni sevgiliye tekrardan aşık olma meselesini anlattı. Zekice yazılmış senaryosuyla modern bir klasiğe dönüştü.
“Moulin Rouge” müzikal türünde klasik ve moderni birleştiren dinamik kurgusu içinde genç şair Christian ve kabare yıldızı Satin arasında yaşanan zorluklarla dolu aşkı tanıttı.
“Gün Batmadan” Amerikalı yazar Jesse ve Fransız Céline arasındaki birkaç saatlik buluşma, aşk ve hayat üzerine yazılmış akıllı diyaloglarıyla çok sevildi.
1.AŞK ZAMANI-IN THE MOOD FOR LOVE (2000)-WON KAR WAİ
2.PARLAK YILDIZ-BRIGHT STAR (2009)-JANE CAMPION
3.AŞKIN 500 GÜNÜ-500 DAYS OF SUMMER (2009)-MARCUS WEBB
4.BİR KONUŞABİLSE LOST IN TRANSLATİON (2008)-SOPHIA COPPOLA
5.BROCKEBACK DAĞI-BROCKEBACK MOUNTAIN (2005)- ANG LEE
6.AŞK VE KÜLLER- BLUE VALENTINE (2009)-DEREK GIANFRANKE
7.SİL BAŞTAN-ETERNAL SUNSHINE OF THE SPOTLESS MIND (2004)-MİCHEL GONDRY
8.MOULIN ROUGE (2001)-BAZ LUHRMANN
9.GÖZLERİ TAMAMEN KAPALI-EYES WIDE SHUT (1999)-STANLEY KUBRICK
10.GÜN BATMADAN-BEFORE SUNSET (2004)-RICHARD LINKLATER
Dracula’nın kızı aşık olursa
Kont Dracula Transilvanya tepelerinde muhteşem bir otel inşa eder. Otel Transilvanya adını verdiği korunaklı otelinde artık 118 yaşına girmiş ergen kızı Mavis’i dışardaki vampir düşmanı insanlardan daha iyi korumayı, zaman zaman da çok sevdiği canavar dostlarını misafir etmeyi düşünmektedir. Dracula’nın en büyük aşkı Mavis’in annesi vampirlerden korkan insanlar tarafından öldürülmüştür. Bu olaydan sonra insanlara olan nefreti büyür ve kızını onlardan korumaya kararlıdır. Mavis’in 118. yaş günü kutlamasına tüm dostlarını başta Frankenstein, Mumya, Kurt Adam, Görünmez Adam olmak üzere davet eder. Tek sorun aralarındaki davetsiz misafir olan genç Jonathan’dır. Yolunu şaşırmış genç adamın, insan olmasının dışındaki en büyük problem, Mavis’in kendisinden hoşlanmasıdır. Baba Dracula’nın arzulayacağı en son şey kızının bir insana aşık olmasıdır.
Koca efsane vampir, kızı için her şeyi yapan kıskanç bir babaya dönüşüyor. Son dönemin en başarılı animasyon filmlerinden. Kasvet ve ürkünçlük dolu son dönem nimasyonlar arasında en içaçıcı olanı.
Tim Burton’un Stop Motion tekniğiyle yaptığı nimasyonlarının izinden giden diğerleri ,son dönemde artık çocuklardan çok yetişkinlere hitap eden karanlık animasyonlar ürettiler. “Otel Transilvanya” geleneksel animasyon konseptine yakın duruyor: renkli, canlı, esprili ve oldukça hareketli. Klasik korku filmlerine ve “Alacakaranlık” serisine yapılan hoş göndermeler de var.
Filmin diğer pozitif yönü de insanlardan korkan Dracula ve canavar arkadaşlarının sonunda insanlıkla uyuşması oluyor. “Ötekileşme ve ötekileştirme” her iki tarafta da yıkılıyor.
Filmin Türkçe dublajı son derece başarılı. Eleştirilecek yön araya sıkıştırılan şiveli konuşmalar olabilir. Filmin şarkısı “Call Me Mavy”nin Türkçe seslendirmesi on üzerinden on alır.
FİLMİN Künyesi
OTEL TRANSİLVANYA
YÖNETMEN: Genndy Tartakovsky
SESLENDİREN OYUNCULAR: Adam Sandler, Andy Samberg, Selena Gomez, Kevin James
VİZYONDAKİLAR
(Değerlendirmeler dört yıldız üzerindendir)
OTEL TRANSİLVANYA ***
DAĞ **
ALACAKARANLIK EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ **
GÖZETLEME KULESİ **
SKYFALL **
BULUT ATLASI ***
UZUN HİKAYE ****
EVİM SENSİN **