Sinemada değişik tatlar sunan deneysel ve sanat filmlerinin hastasıyımdır.
Beni tanıyanlar bilirler ve ara sıra da, bu konuda sert eleştiriler alırım.
“Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok” sanattan çok, deneysel kategoriye sokabileceğim bir film. Belki de değildir, bilemiyorum.
Kısaca filmi tanımlanmakta zorlanıyorum. Gözün tek başına gerçeği algılamakta insan duyularını yanılttığı üzerine kurulan tematik omurga ne yazık ki işlemiyor.
Karmaşık ve labirent dehlizlere giren seyirci bir türlü doğru yolu bulamıyor. Filmin içinde kaybolup gidiyor. Hele adı yanıltmasın aşkla ilgisi olmayan bir film. Belki de Yeşilçam’ın körlük saplantısına güzel göndermeler olacakken yarı yolda kalan bir hikaye.
Filmin Adana Festivalinden 4 ödülle dönmesi seyirciyi beklentiye sokan bir durum.
İzlediğim seansta ışıklar yandıktan sonra seyircinin yüzündeki şaşkın ifadeleri Adana jürisinin görmesini isterdim.
İzleyenlerin çoğu da sinema eğitimi gören öğrencilerdi.
Onur Ünlü, sinema dilini değiştirmeye, yeni bir şeyler eklemeye çalışan, aşırılıklardan çekinmeyen bir yönetmen.
Övgüye değer tam devrimci bir karakter. Yazıp, yönettiği “Sen Aydınlatırsın Geceyi”, “İtirazım Var” son 10 yılın yerli, yabancı en iyileri arasındadır. Bu değişim çabası son filmlerinde olduğu gibi aşırı öznelleştiğinde, özensizce “ben yaptım oldu” noktasına geldiğinde, seyirciden gittikçe uzaklaşmak mümkün. Ve bu da çok imrenilecek bir durum değil.
Görmenin gerçeği algılamakta diğer duyularla birlikte hareket ederse bütüne ulaşabileceğini söylemek ancak bu kadar karmaşık anlatılabilir. Aceleye getirilmiş, özensiz duran bir film. Kötü film yapma hakkını kullanmış Ünlü.