1 - Yaşamın Kıyısında-Manchester by the Sea: Küçük yaşamları minimalist bir sinema diliyle yansıtıyor. Sessiz, sakin, sabırla... En travmatik, en kırılgan anları bile bir Albinoni Adagio’su veya Handel müziği eşliğinde vermeyi tercih ediyor. Ulvi, ruhu yücelten bir müzikle. Yanı başımızdaki komşu bir evde yaşanabilecek olaylar, yaşayabilecek karakterlerle karşılaşıyoruz. Sadeliği ve oyunculuklarıyla bu yılın en iyisi olmayı hak etti.
2 - Kare: Cannes’dan Altın Palmiye alarak dönen “Kare” batılı insanın vermek istediği imaj ve gerçek yüzü arasındaki uçurumu eleştiren bir film. Kibir, önyargı, bireysellik, duygu fakirliği içinde kıvranan bireylerine ayna tutuyor, İsveçli yönetmen Ruben Östlund. Halbuki konu, insani yardımdan açılınca mangalda kül bırakmamalarından dem vuruyor. Başrol erkek oyuncusu Claes Bang ve yönetmen Ruben Östlund dallarında Avrupa’nın en iyileri seçildiler.
3 - Blade Runner: 2049: En sevdiğim bilimkurguların başında gelir, 1982 ilk çevrimi “Blade Runner-Bıçak Sırtı”. Sinemada Replikant kavramını tartışan ilk önemli film olma özelliği yanında, kurduğu geçmişi ve geleceği harmanlayan atmosferiyle efsane olmuştur. İlk filmin felsefevi ruhunu yakalamasa da kurgu ve nefes kesen görselliğiyle bu yıl izlediğim en iyi bilimkurgu.
4 - Toni Erdmann: Zekice yapılmış bir modern yaşam iletişimsizliği, kapitalizm köleliği eleştirisi, 167 dakikalık süresi içinde aceleye getirilmeden, her karakter incelikle aynalanmış.
5 - Beden ve Ruh: 2017 Berlin Film Festivali’nde Büyük Jüri, Fibresci ve Halk Beğeni ödüllerini kazanmış bir film “Beden ve Ruh”. Macar yönetmen ve senarist Ildiko Enyedi çok farklı bir hikaye anlatıyor. Bu yıl beni en etkileyen oyunculuklardan birisi Maria’yı canlandıran Geza Morcsanyı’den geldi. Avrupa ödüllerinde yılın kadın oyuncusu seçildi.
6- Hizmetçi: Beni, bu yıl çok katmanlı anlatımıyla en fazla heyecanlandıran filmlerin başında geldi. G. Koreli yönetmen Park Chan-wook gizem ve gerilim dolu fakat son derece estetik sinematografiyle anlattığı öykü, Galli yazar Sarah Waters’ın Viktorya döneminde geçen “Usta Parmak” romanının otuzlu yılların Kore’sine bir uyarlama.
7 - Satıcı: Hikayelerinde sıradan insanları vicdan, suçluluk duygusu öncelikli bir ahlak sarmalı içinde sade, gerçekçi bir sinema diliyle inceleyen Farhadi, bu kez İran’ın sanat çevresine giriyor. Tiyatro oyuncusu bir çiftin hayatından anlatıyor, kültürle beslenen ruhların bile, ne kadar ilkel karanlık duyguların esiri olabileceğinin altını çiziyor.
8 - Logan: X-Men serisine paralel çevrilen Wolverine öyküleri bu bölümüyle veda ediyor. Yıpranmış, eski gücünden uzak Wolverine’de Hugh Jackman onun mutsuzluğunu, yalnızlığını, mutant evrenine girmekten duyduğu pişmanlığı kusursuz yansıtıyor.
9 - Kapan- Get Out: Gerilim türünde olmasına karşın satirik öyküsüyle kara mizah sınırlarına giriyor. Irkçılığın hala önemli bir gündem maddesi olduğu dünyamızda bu konuda son yılların en yaratıcı hikayesini anlatıyor genç yönetmen Jordan Peele.
10 - DunkIrk: Christopher Nolan, ne yapacağı en fazla merak edilen yönetmenlerin başında geliyor. Şüphesiz Dunkirk Savaşı da kariyerinin en farklı filmlerinden birisi olmaya aday. Hiç denemediği, 2. Dünya Savaşı üzerine bir öyküyü muhteşem bir teknik beceriyle anlatıyor. Seyirciyi ilk andan itibaren soluk soluğa bir savaşın içine atıyor.
11 - Genç Karl Marx: Belgeselden gelme yönetmen Raoul Peck, komünizmin doğuş öyküsünü, temel tartışmaların ışığında, sağlam bir metin ile yansıtıyor. Bakunin, Proudhon gibi dönemin anarşist düşünürleri de öykünün içinde yer alıyor.
12 - O: Sadece bir korku filmi değil. Stephen King karakterleriyle, defolarıyla küçük kasaba yaşantısını mükemmel betimlemiş. Orası insanların at gözlüğüyle yaşadığı, kaybolmaların ölümlerin peşinden gitmediği, tutucu bir yer. Genç yönetmen Andy Muschietti böyle zor bir projede, mükemmel bir iş çıkarmış.
13 - Umudun Öteki Yüzü: Aki Kaurismaki “Umudun Öteki Yüzü” ile bize buruk bir mülteci hikayesi anlatıyor. Kendine has sinik anlatımı, ülkesinin steril yaşamından etkileyici insan portreleri sunuyor. Kaurismaki bir kez daha karanlık içindeki mağdurlara yardım eden insanları, dostlukları tarif ediyor.
14 - Kutsal Geyiğin Ölümü: Yunanlı yönetmen Yorgos Lanthimos, son yıllarda sinemada dikey çıkış yapan isimlerden. Euclides’in yazdığı Iphigenia tragedyasından ilham alarak yazdığı hikayesinde kutsal aile kavramına oklarını saplıyor. Lanthimos burjuva ailesinin kalıplarını da yüzeysel diyalogların esir aldığı, samimiyetsiz, sevgisiz bir kurum olarak çiziyor.
15 - Tam Gaz: Beklentinin yüksek olmadığı bazı filmler seyirciyi ters köşe yapar. “Tam Gaz” bu duruma “cuk” diye oturan bir film. Klişeleri kıran, enfes bir müzikle donanmış herkesin kalbini çalacak türden. Olay örgüsü Baby adlı ustaca araba süren, kronikleşmiş kulak çınlamasını, sürekli kulaklıktan dinlediği müziklerle bastıran bir genç adam üzerine kurulu.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024