Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Londra’da bir yemek masasına hâkim olabilen bir adam, dünyaya hâkim olabilir.”

-Oscar Wilde

Yaklaşık bir yıl önce, Londra’da yine aynı otelde sabah uyanıp yazımı yazmıştım. Gençliğimi geçirdiğim ülkeyi yıllar sonra huzursuz, kendini yenileyememiş ve eski gücünden uzak bulmuştum. Pandemi, Ukrayna’daki savaş, istikrarsız hükümetler derken biraz dağılmış bir toplum gözlemlemiştim. Aradan geçen bir yıl içinde genel seçimler oldu ve iktidar Muhafazakâr Parti’den İşçi Partisi’ne geçti. Bu sefer insanların yüzlerinde bir umut gördüm, daha mutlu bakan gözlere denk geldim. Ekonomi halen şahane değil, Başbakan Starmer’ın vergi politikası, AB ilişkilerindeki pasifliği eleştiriliyor ancak iktidardaki değişim her şeye rağmen bir rahatlama ve umut getirmiş gibi gözüküyor.

Haberin Devamı

Öncelikle ilk gözlemim; sokaklar eski zamanlardaki gibi tıklım tıklım doluydu. Sabahın erken saatlerine kadar hayatın devam ettiği eski günlere dönülmüş. Pandemi sonrası tam normalleşme artık gerçekleşmiş anlaşılan. Popüler restoranlarda yer bulabilmek için günler öncesinden rezervasyon yapma gerekliliği de geri gelmiş.

Brexit pişmanlıktır

Ancak AB dışında kalmanın olumsuz etkilerini yaşamaya da devam ediyorlar. Ortak pazarda olmadıklarından ötürü bazı gıda maddelerinin temininde sıkıntı yaşanıyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) adlı düşünce kuruluşunun İngiltere ve AB genelinde 9 bin kişinin katılımıyla yaptırdığı anket sonuçlarına göre iki tarafta da çoğunluk Brexit’ten memnun değil. AB’den çıkmak için oy veren İngilizlerin yüzde 54’ü ortak pazara geri dönülmesi takdirinde serbest dolaşımı kabul edeceklerini belirtmişler. AB içinde de her ülkede çoğunluk (yüzde 45 Almanya, 44 Polonya, 41 İspanya…) İngiltere ile daha yakın ilişkiler güdülmesini destekliyor. Görülen o ki bu boşanma kimsenin işine pek yaramamış ama tabii son pişmanlık neye yarar, her şeyin bir bedeli var.

Türkler geri dönmek istiyor

Katıldığım bir dernek yemeğinde 20 yılı aşkın süredir Londra’da yaşayan, İngiliz vatandaşlığı almış bir Türk ile tanışma fırsatım oldu. Dışarıdan bakılınca imrenilecek bir düzen kurmuş olmasına rağmen “burada ölmek istemiyorum, keşke dönebilsem” cümlesini kullanması şaşırtıcıydı. İlginçtir, farklı sosyo-ekonomik düzeylerden (Tuktuk bisiklet sürücüsünden, Ankara Anlaşması ile kendi şirketini kurup zengin olmuş patronlara kadar) kimle konuşsam hep bir dönme isteği ile karşılaştım. İnsan vatanını isteyerek, güle oynaya terk etmiyor. Geri dönebilmek ise sanıldığı kadar kolay değil. O yüzden bu durumlarda başkalarını eleştirirken daha anlayışlı olmamız gerekiyor.

Haberin Devamı

Mekânlarda cep telefonu yasağı

Dikkatimi çeken bir başka durum ise çok az son model cep telefonu görmüş olmamdı. Dünyanın en pahalı şehirlerinden birinde yaşayan, son model lüks arabalara binen insanların elinde eski model android telefonlar bulunuyordu. Telefon kullanımı da bizim kadar fazla değil; masaya yemek geldiğinde ilk iş görev olarak resim çekme “zorunluluğu” yok. Anı yaşama konusunda bu görüş artık bazı mekanlarda kural haline getirilmiş, girdiğinizde cep telefonu kameranızı kapatmanız için etiket verilen mekânlar mevcut. 30’dan ziyade 40 yaşına daha yakınlaşmış biri olarak artık ayakta uzun geceler geçiremiyorum o yüzden bu sefer gitmedim ama Londra’nın ünlü gece kulübü Fabric’de de telefon yasağı uygulandığı bilgisine ulaştım. Instagram kapandığı için tatil planlarının iptal edildiği ülkemizde böyle bir yasak uygulansa acaba açık mekân kalır mı bilemiyorum.