Rusya’dan tren ve karayoluyla geçmek daha kolay olsa da iki ülke arasında sınır kontrolü pek olmadığı için diğer ülke vatandaşlarının havayoluyla seyahat etmeleri gerekiyor. Bende Avrupa’nın en çılgın yarışmalarından birine katılacak ilk Türk olarak ülkeye girerken, problem yaşama riskini göze alamadım ve başkent Minsk’e Moskova’dan havayoluyla geçtim.
Belarus, vatandaşlarımızın kısa gezi planları arasına pek alınmasa da doğu Avrupa’da görülmeyi hakkeden şık ülkelerden biri. Sovyetlerin dağılmasından sonraki gelişme hızı ise bu küçük ülkeyi her geçen yıl daha ilgi odağı haline getireceğe benziyor.
Çılgın Yarış
Ülkemizde örneğini göremediğimiz ama dünyada yaklaşık 10 yıldır gelişen yeni bir akım var. OCR adıyla anılan, bir nevi zorlu komando yarışları. Bu yarışlarda çamurlara giriyorsunuz, beton kayalar taşıyıp, duvarlardan atlayıp, envai çeşit tırmanma engelini geçiyorsunuz. Bunların hepsini de ormanın içinde koşarken yapıyorsunuz.
Rusya’da düzinelerce kez katıldığım bu formattaki yarışlarda, yüzlerce bazen binlerce katılımcı arasından çok kez dereceye girdim ama Belarus’taki Bison Race bu alanda Avrupa’nın en zor yarışması kabul ediliyor ve profesyonel kategoride yarışı bitirmek bile pek kolay değil. Ayrıca bu önemli yarışmaya katılarak ilk kez Türk bayrağını burada dalgalandırma fırsatını kaçıramazdım.
Bu yeni tip sporun hızla büyük ilgi görmesinin bir sebebi de hobi olarak spor yapan insanların gerçek bir mücadelenin içinde kendilerini deneyebilmeleri. Üstelik birçok spor dalındaki genç yaş avantajı burada çok daha az. Tam bir adrenalin ve eğlence ortamı yaşatan bu yarışmalar Avrupa ve Amerika’da her yıl büyüyen bir ilgiye sahip ve elbet bir gün Türkiye’ye de gelecek ama bizde bu derece çılgınlığa hazır bir kalabalık bulmak pek kolay olmayabilir. Çünkü bu yarışmalar ciddi güç, dayanıklılık ve hız gerektiriyor.
“Ben o kadar zorlamayayım ama kendimi denemek istiyorum” diyenler için de “açık” adı verilen gruplar var. Engeller daha hafifletilmiş şekildeki bu gruplarda 50 yaş üzeri katılımcılar da kilolu yarışmacılar da görmek mümkün. Ateşlerin üzerinden atlarken, çamurlu sularda sürünürken veya zorlu tırmanma engellerini geçerken yaşadığınız heyecan günümüzde bir orta çağ askerin yaşadığı mücadeleyi tadabileceğiniz en yakın şey muhtemelen.
Yarışmada eski kayak olimpiyat şampiyonu Nikita Kriukov da mücadele etti.
Kana Kan Dişe Diş Mücadele
Deneme etaplarını yıllar önce tamamlamış biri olarak uzun zamandır bu sporu en profesyonel yapan kişilerle aynı seviyede yarışıyorum. Üstelik bu yarıştan sadece bir hafta önce Moskova’da aldığım üçüncülükle Bison Race’e olabildiğince iddialı bir şekilde hazır olduğuma ikna oldum. Yarışma gününden önce engelleri uzaktan incelerken bu yarışmanın Moskova’dakinden çok daha zorlu olacağı belli oluyordu.
Yarışma beklediğim kadar mı zordu yoksa beklediğimden daha mı zordu, tam değerlendiremiyorum ama aldığım sonuç iyi olsa da ben hep iyinin daha iyisini bekliyorum kendimden. Başka bir ülkeye gidip yarışmak büyük bir özveri ama bu beklentileri de yükseltiyor. En azından benim kendimden beklentilerimi!
Yarışmanın ikinci günü başka bir kategoride yeni bir yer açıldığı belli oldu, üstelik katılma hakkım vardı. Aslında her yerim yara içindeydi ve ilk günden felaket bir kas ağrım vardı ama yine de kendimi denemek istedim. İlk gün iyi geçse de yine de içimde yarım kalan bir heves vardı ve bir kere daha yarışmaya hazırdım. Arkadaşlarım da, “hadi katıl, hem antrenman olmuş olur” diye desteklediler ama yarışma başlayınca yeniden o rekabetçi Efe uyandı ve antrenmandan çok yine büyük bir yarışa döndü ikinci günkü parkur da. Bir anda kendimi bir önceki günkü gibi zorlarken buldum. Ta ki, kolumda berbat bir kas çekilmesiyle yere yığılana kadar. 5 dakika sonrasında ağrı kesici iğne oluyordum. 10 dakika sonra da hayatımda ilk kez ambulansa bindim ve acilde röntgen sırası bekliyordum.
Bu alanda olabilecek en yüksek seviyelerden birinde yarışmıştım ve güçlü tecrübelerle dönüyordum Belarus’tan. Üstelik kolumdaki hasarın da kalıcı olmadığı ortaya çıkmıştı.
Dönüş yolunda aklımda tek bir düşünce vardı; bayrağı kürsüde de dalgalandırmak!
Efe TANAY
PhD, Avukat, Seyahat Yazarı
@efetanay