...
Senlik-benlik bitip de kuruldu muydu bizlik
Asgari ücret değil; hür ve günlük güneşlik
bir Türkiye olacak aldığın son gündelik
Halk kalacak geride bitince bu zalım sel
Hava döndü, işçiden, işçiden esiyor yel
...
Can Yücel
Bir kadın. Başörtüsünün kenarından bakıyor kendine çevrilen kameraya. Hava soğuk, hava beter. Göz göze gelince kamerayla, kaldırıyor yumruğunu yukarı. Yumruğu alışık değil havaya kalkmaya, sesi bilmiyor daha bağıra bağıra bağıran diğer sesler arasında kaybolmayı. Utanıyor önce. Görüyorum yüzünden, kavga ediyor kendiyle. Sonra bırakıyor terbiyesini, hanımcıklığını, çatıyor kaşlarını, bileğinin kırılır gibi sallanması, devrilmesi geçiyor, sıkıyor yumruğunu kaldırıyor kolunu sesiyle birlikte yukarı:
“İşçiyiz! Haklıyız! Kazanacağız!”
Bağırdıkça alışıyor sesine. “Tuhaf şey” diyor belki içinden, “İnsandan daha çok bağırdıkça daha az tırmalıyor kulağımı kendi sesim. İnsanlar daha çok bağırdıkça...” :
“Ölmek var! Dönmek yok!”
TEKEL işçilerinin nefeslerinin buğusu Ankara’nın üzerinde birikiyor gece soğuğunda. Ankara’nın üzerinde bir hayalet dolaşıyor... Hükümetteki adamların ve kadınların vicdanına musallat olacak bir hayalet bu.
Dirisi 500, ölüsü 1500
Dirisi 500 lira, ölüsü 1500 lira ettiği için bu insanların, ağızlarına bir bant kapatıp Ankara’nın sokaklarına oturdular. Soğuğun karnına oturdular. Donarak çocuklarıyla birlikte, onlara iki yıldır yapılan haksızlığın, söylenen yalanların, pişkin pişkin sürüp giden yok saymanın yok olmasını bekliyorlar. Ölüm ve hatta intihar orucu başlattılar ki yapılmış şey değildir Türkiye’de.
Vicdan işgali
Şimdi siz onlara bakıyorsunuz. Belki içinizden Başbakan’ın “Yan gelip yatıyorlar” lafı geçiyor. “Belki de” diyorsunuz, “Hakikaten yan gelip yatıyorlar.” İnsan çünkü çaresizliğe dayanamaz. Bitsin, gitsin, vicdanını rahatsız etmesin ister. Otuz saniye düşünün. Hangimiz, hangi insan hakikaten haksızlığa uğramamışsa gidip Ankara’nın soğuğunda gece gündüz, aç bi-ilaç bekler? Bıçak kemiğe dayanmamış olsa insan nasıl böyle otuz sekiz gün boyunca sokaklarda yaşamayı, bağırmayı göze alır? İnsan kendi hakkını savunacağına güvendiği sendikadan bile kazık yerse, o sendika insanlar orada işkence çekerken Alişan’ı şarkıcı olarak getirmeyi düşünecek kadar, onu da geçtim, insanların derdini hükümete anlatmayacak kadar basiretsizleşmişse ne yapacak? Çoluk çocuk vicdanımızı işgal edecek elbette. Bu, bir vicdan işgali hareketidir. Sakınmayın vicdanlarınızı, açın kapılarınızı, çünkü işçiler, açlar ve çaresizler girecek.
Daha çok nefes
Televizyonlar onları gösteriyor nihayet. Soğukta üşüyen, üşüdüğünü haklı olduğunu hatırlayarak unutmaya çalışan insanları gösteriyor beyazcam. Nihayet. Gazetelerde birinci sayfalarda görünüyor yüzleri. Çoktan yapmış olmalıydık bunu. Çoktan... TEKEL işçilerine destek vermeye giden yazar Tuna Kiremitçi’nin yazısında söylediği gibi, nicedir bu kadar haklı, bu kadar kalabalık, bu kadar inanmış, bu kadar ferah feza kalplerle destekleyecek insanları görmemiştik. Rahat olun ve destekleyin. Sevginizi ve desteğinizi, öfkenizi ve sesini koyun onlar için ortaya. Çünkü Can Yücel’in dediği gibi, hava döndü. Ve ısınmak için bu soğukta daha kalabalık bizlere ihtiyacımız var. Muktedir vicdanına musallat olacak hayaletleri güçlendirmek için daha çok nefes buğusuna. TEKEL işçilerine selamla...