Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Lozan Barış Antlaşması’nın ‘Azınlıkların Korunması’ başlığı altında yer alan 37-45. maddelerinde her iki ülkedeki azınlıklar, etnik kimlikleriyle değil, Müslümanlık kriterine göre dinî kimlikleriyle tanımlanmıştır. Antlaşma, etnik çağrışım yapacak herhangi bir ifade kullanmaksızın Türkiye’deki azınlıkları Fransızca özgün metninde ‘minorités non-musulmanes’, Yunanistan’daki azınlığı ise ‘minorité musulmane’ olarak adlandırmıştır. Bu terimler, 23 Ağustos 1339 (1923) tarih ve 340 sayılı Kanun’la Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul ve tasdik edilen Lozan Barış Antlaşması’nın resmî Türkçe çevirisinde ‘gayri müslim akalliyetler’ (Müslüman olmayan azınlıklar) ve ‘Müslüman akalliyet’ (Müslüman azınlık) olarak geçmektedir.

‘Lozan terminolojisi’

Antlaşma’nın 38-44. maddelerinde Türkiye’nin ülkesindeki Müslüman olmayan azınlıkların korunmasına ilişkin taahhüt ve yükümlülükleri sıralandıktan sonra, 45. maddesinde bunların Yunanistan’daki karşılığı hakkında günümüz Türkçesiyle şu hükme yer verilmiştir:

‘Bu Fasıl hükümleri ile Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıkları hakkında tanınan haklar, Yunanistan tarafından da kendi topraklarında bulunan Müslüman azınlık hakkında tanınmıştır.’

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopus, Lozan Barış Antlaşması’nda kullanılan terminoloji ile konuşmuştur. Özellikle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu terminolojiyi iyi bilmesi gerekir. Bunda bir sorun yok. Zaten Yunanistan Cumhuriyeti Anayasası’nın 4. maddesine göre, ‘Kanunun öngördüğü koşullara sahip herkes Yunan vatandaşıdır.’ Bu hükme göre Yunan vatandaşı olan Türk kökenli Müslümanların, bu Anayasa’da öngörülen temel hak ve hürriyetler yanında, Lozan Barış Antlaşması ile kendilerine tanınan, fakat uygulamada bir bölümü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de taşınan çeşitli sorunlarla karşılaşılan azınlık haklarından tam olarak yararlanmalarını sağlamak, önemini koruyan bir konudur.

2004’ten beri işgal altında

Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopus’un kullandığı bir ifade hakkında duyarlılık gösteren hükümetin, üzerinde durması gereken diğer önemli bir konu, Lozan Barış Antlaşması’nın 12. maddesine göre; Ege Denizinde Asya sahilinden üç milden az mesafede bulunan ve Antlaşmada başka bir hüküm olmadığı için Türkiye’nin egemenliği altında kalması gereken 18 adanın 2004’ten bu yana Yunanistan’ın işgali altında bulunmasıdır.

Yunanistan’ın yarattığı oldubittiye seyirci kalınması, bu konudaki suskunluk ve hareketsizlik, bu adaların göz göre göre Yunanistan’a terki anlamına gelir. İki ülke arasında Ege sorunları konusunda başlayan görüşmelerde bu adaların asıl sahibi olan Türkiye’ye iadesinin sağlanması, Türk Milletinin beklentisidir.


Yunanistan’daki ‘Müslüman azınlık’  ve Ege adaları sorunu


Hukuk profesörü, 20, 21’inci dönem Trabzon milletvekili. 1958 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

1964 yılında Almanya’da Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Hukuk Doktoru” unvanını kazandı. 1977 yılında “Üniversite Doçenti” unvanını aldı. 1988 yılında profesör oldu. 1995 ve 1999 Genel Seçimlerinde DSP’den Trabzon Milletvekili seçildi.

30 Haziran 1997’de kurulan III. Yılmaz Koalisyon Hükümeti’nde DSP’den İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı, 11 Ocak 1999’da kurulan IV. Ecevit Hükümetinde Milli Savunma Bakanı ve 28 Mayıs 1999’da kurulan V. Ecevit Hükümeti’nde de Adalet Bakanı olarak görev yaptı.