Cengiz Kuday - Nisan 1999'da New Orleans’ta yapılan Nöroşirürji kongresindeydim (American Association of Neurological Surgeons-AANS).
Bu toplantının onur konuğu olarak eski ABD Başkanı George Bush’un yaptığı açılış konuşması hala kulaklarımda. Aynı konuşma 28 Nisan 1999 tarihli The Times Picayune gazetesinde de yayımlanmıştır. Bush konuşmasında, Yugoslav Başkan Miloşeviç’in bir tiran olduğunu ve tiranların durdurulmaları gerektiğini söylemişti. Miloşeviç’in dünya için ciddi bir tehlike oluşturduğunu, cinayetler işleyen bu diktatörün daha barışçıl ve demokratik değerler adına durdurulması gerektiğini belirttikten sonra, ABD’nin bu misyonu yüklenmesi gerektiğini vurgulamıştı.
Baba Bush’un işsizlik sıkıntısı
Daha sonra 1991 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgaline ve Amerika’nın müdahalesine değinen Bush’a dinleyiciler tarafından Kuveyt’in işgali sırasında Irak’a yapılan operasyonda Bağdat’a neden girilmediği şeklinde bir soru yöneltildi. Bu soru üzerine Bush, Amerika’nın yine aynı prensipler doğrultusunda hareket ettiğini ancak operasyonun Saddam’ı devirmek için değil Irak’ı Kuveyt’ten çıkartmak için planlandığını söyledi ve sağ elini kaldırarak bu bölgedeki en güçlü müttefik Türkiye’nin bile Bağdat’a girmelerini istemediğini ekledi. Sonuçta kendisinin işsiz kaldığını, Saddam’ın ise hala koltuğunda olduğunu ve bunun hiç de adil bir durum olmadığını esprili bir şekilde dile getirdi. Bush’un konuşmasında final özetle şöyleydi: "Yegane süper güç olarak çocuklarınızın 21. Yüzyıl'da güven içinde olmasını istiyorsanız, bu liderliği sürdürmek zorundayız; 21. Yüzyılda'ki demokratik kapitalizm ve özgürlük için Amerikan gerekçeler tam bir inandırıcılıktan uzak. İster istemez soruyoruz: Bilmediğimiz başka sebepler mi var? Bush’un dört yıl önce esprili bir dille belki ipuçlarını verdiği bir çeşit intikam, diğer bir deyişle bir düellonun rövanşı mı? Bu arada Türkiye’den sitayişle bahsetmiş bölgenin süper gücü olduğunu ama bunun kendisi tarafından pek bilinmediğini eklemişti.
11 Eylül’ün intikamı
11 Eylül 2001, dünya tarihine gelmiş geçmiş en büyük terör eylemi olarak geçerken Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kuleleri ve Pentagon hedeflerinde Amerika’yı kalbinden vuran bu menfur saldırı, bir süper gücün olağanüstü savunma sistemlerini delmiş ve bir anlamda onu ilk kez kendi toprağında yaralamıştı. Bu savaşın bir sebebi de 11 Eylül teröründe alınan yaralar olabilir mi?
İkinci Dünya Savaşı’nın bir kırılma noktası olduğunu ve savaş sonrasında dünyanın geleceğini yakından ilgilendiren ve son derecede güç bir durumda bırakan bu savaşa tarihten bazı örnekler ışığında bakmanın yararı olacağı düşüncesindeyim, çünkü tarihte pek çok savaş gerçek sebeplerinin tamamen dışında sonuçlar doğurmuştur:
Bugün Ukrayna meselesinde neler olur bilemiyorum. 1815 Waterloo savaşında, 16 Haziran günü İmparator Napolyon komutasındaki Fransız ordusu ilerlerken Wellington dükünün komutasındaki İngiliz ordusu ile Prusyalı müttefikleri geri çekilmekteydi. Napolyon kendinden emindi, zor durumdaki Wellington ise 17 Haziran gecesini Waterloo’da çadırsız bir askeri kampta ordusu ile birlikte geçirdi. 18 Haziran’da başlayan çarpışmalar başlangıçta İngilizlerin ağır kayıpları ile sürerken Prusya ordusunun katılımı sonucu değiştirmiş, Fransızlar ağır bir yenilgiye uğramıştı ve Waterloo, Napolyon’un yenilmezlik unvanı kaybolmuş. İngilizler 19. Yüzyıl sonlarında Mehdi İsyanı karşısında Hartum’dan boşaltmak emrini almıştı ancak bunu kişisel bazda Mahdi’yi yenmek olarak ele alıyordu. Hartum’da 10 ay boyunca kuşatma altında kaldı; İngiltere’den gelen yardım seferi ulaştığında General Gordon iki gün önce hayatını yitirmiş, İngiltere ise imparatorluğunun en parlak döneminde ilk kez yenilmişti…
DEVAMI YARIN...