CENGİZ KUDAY-
Aynı benzer olaylar 2. Dünya Savaşı'nda da oldu. Esasen 1. Dünya Savaşı’nın bir devamı olarak kabul edilen 2. Dünya Savaşı 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesiyle başlamıştı. O tarihte hiç kimse bu savaşın ne kadar süreceğini ve nelere mal olacağını bilemezdi. Alman ordusunun Polonya’yı işgalini takiben İngiliz hükümeti Hitler’e bir ültimatom göndererek 3 Eylül’e kadar Polonya’dan çıkmasını istedi. Almanya işgalindeki Varşova enkazdan ibaretti ve sivil halktan da ağır kayıp verilmişti; savaş artık şehrin içinde sürüyordu ve tren istasyonları da işgal altında idi. Takip eden günlerde Stalingrad kuşatmasında da sokak sokak, ev ev efsanevi bir mücadele başladı.
Ardından 1941 yılındaki Kiev müdafasında Ruslar savaşın en fazla kaybını burada verdi. Yüzbinlerce Kızılordu askeri burada hayatını kaybetti, ama Kiev Almanların eline geçti. 2 Şubat 1943’te silahlar nihayet sustuğunda geri çekilen taraf o güne değin yenilmemiş olan Alman ordusu idi ve 2. Dünya Savaşı’nın seyri artık değişmişti… 2. Dünya Savaşı’nın ardından bazı sorular uzun yıllar boyunca tartışılageldi: Hitler neden durdurulamamıştı, Polonya’daki Alman işgali bir dünya savaşına nasıl dönüşmüştü… gibi…
Bir diğer örnek Vietnam’dan… 1955 yılında Amerikan ordusunun Güney Vietnam’ın yeniden yapılanmasına yardım amacıyla ilk kez geldiği Vietnam’da kuzey-güney çatışmaları ile başlayan ve zaman içinde değişen boyutları ile uzun yıllar boyunca süren Vietnam Savaşı 1975 yılında sona erdiğinde Amerika için geride bir Vietnam sendromu ve pek çok düş kırıklıkları bırakmıştı…
Yine kongrelerimizden birine 2010 18 Ekim de konuşmacı olarak Eski Amerika dışişleri bakanlarından Condoleezza Rice davet edildi, yarım saatlik konuşmasında;
(dinleyicilerin yüzde doksanı Amerikalı idi. Biz yabancılar bir kaç Türk Japon ve diğer Asya ve Avrupa ülkelerindendi.)
Ortadoğu'daki politikalarından bahsetti ve bu bölgenin haritalara önümüzdeki yıllarda değişeceğini söyledi. Bu arada Türkiye'nin sınırlarında değişebileceğini ima etti. Buna benzer bir konuşmayı da daha evvelki yıllarda Henry Kissinger'den yine böyle bir kongrede (San Diego) dinlemiş ve endişe duymuştuk. Onun Amerika'nın o zamanki konuşmasında Kızıl Çin'in kendilerini önümüzdeki 15 yılda ekonomik yönden geçebileceğini fakat bu ekonomik gelişmelerden dolayı Çin halkının istek ve yaşam tarzlarının değişeceğini Çin'in bu problemlerle uğraşmak zorunda kalacağını söyledi.
Çin'i o zaman Güney Çin Denizi'ne ve Pasifik'te şimdilik (o zaman) bir tehlike olarak görmediğii ifade etti. Bugün görüyoruz ki bu konuda yanılmış.)
Asıl problemlerinin güney sınırlarını Meksikalı göçmenlere karşı yeterince koruyamadıklarını ifade etti. Ve kendi yazdığı kitabı (Exta-ordinary, Ordinary People 17 Memoir of Family) bizlere imzalı olarak hediye etti.
Yıllar geçti. Bu gün Amerika Vietnam örneğine benzer bir şekilde Afganistan'ı terk etti.
Yenilerek mi terk etti? (ki buna inanmıyorum) yoksa burada Afganistan'ın komşularına bir problem olması hedefi için mi terk etti? bilmiyorum.
Afganistan'ın komşu ülkelerdeki hangi büyük bir ülkenin baş ağrısı olabileceğini siz okuyucularımıza bırakıyorum. Bundan da en büyük faydayı bugün Ukrayna - Rusya problemlerinde katkılarını unutmamak gerektiğini düşünüyorum.
Biliyorsunuz Lozan Anlaşması'nın tanımayan ülke olarak bir tek Amerika ve Ermenistan'ı biliyorum. Başlatan da var mı benim bilgim yok. O yüzden bugünkü dünya problemlerinde (sınırlarımızda) olacak olaylar bizleri çok yakından ilgilendirecektekse o sebepten dış politikamızı sıkıntılı günler olarak algılayalım.
Umarım sınırlarımızda olan Rusya ve toprak bütünlüğünün korunmasını arzu ettiğimiz Ukrayna sebebleri ile bir problem yaşamayız.
Umut edelim,
Yukarıda da belirttiğim gibi ne kadar güçlü olursanız olun savaşlar sürprizlerle dolu.