Celal Karavelioğlu
1952 yılında Urfa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Urfa’da gördü. AİTİA’yı bitirdikten sonra Öğretmenlik, Müfettişlik, Sayıştay denetçiliği, İdare Mahkemesi Üyeliği ve başkanlığı ile Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu ve 2002 yılında emekli oldu. İmar Hukuku ve İdari Yargılama Usulü ile ilgili beş kitabı bulunan Karavelioğlu evli ve iki çocuk babasıdır.
Milletin yargı hakkı ve devletin yargı gücünü kullanan hâkim ve savcılar, hukuk düzeni ve adaletin koruyucusudur. Türk Milleti; değerli hâkim ve savcılarını, onların değerini düşürerek değil, değerlerine değer katmak suretiyle elde edebilir.
Toplum hayatı, hukuk kurallarının etkili ve düzenli bir şekilde uygulaması olmaksızın süremez. Hukuka uyulması, devletin gücü ile olur; devlet bu gücünü, kişilerin birbirleri ya da idareyle oluşan uyuşmazlıklarının mahkemelerce çözümlenmesi ve böylece hukuk düzeninin korunması amacına yönelik bir faaliyet ve organizasyon olan “yargı” ve “yargılama” ile gösterir. Bu halde milletin yargı hakkı ve devletin yargı gücünü kullanan hâkim ve savcılar, hukuk düzeni ile adaletin koruyucusudur.
Devletin üç fonksiyonundan biri olan yargı fonksiyonunu yerine getiren, hukuk düzeninin koruyucusu hâkim ve savcılar hakkında; mesleğe kabul, atama ve nakil, geçici yetkilendirme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler için karar verme, disiplin cezası tesisi ve görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan; ayrıca hâkim ve savcıların görevlerini kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere (hâkimler için idari nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme, görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yürüten (Any.md.159/8,9 ve 2802 s.k.md. 4/1 b, c ), Anayasa değişikliği ile de seçim sistematiği, daire ve üye sayısı yeniden düzenlenen ve önceki ismindeki “yüksek” ibaresi kaldırılmış şekliyle Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) bugün (7 Haziran 2017 tarihi) itibariyle göreve başladı.
Liyakat ilkesi
Görüldüğü üzere hâkim ve savcılar hakkında her türlü tasarrufu yapma yetkisinde olan HSK’nın, bütün iş ve işlemlerinde personel rejiminin temel ilkesi olan “Liyakat” ilkesini esas alması, bu Kurulun başkan ve üyelerinin vicdani ve tarihsel görevi olup; yargının etkin, düzenli, süratli ve verimli bir şekilde işlemesi ve sonuçta hakkın yerini bulması ancak böyle mümkün olabilir.
Adaletin tesisi için gerçekleşmesi gereken ilk şart, hâkimlerin görevlerinde bağımsız ve tarafsız olmasıdır. Hâkimlerin (mahkemelerin) bağımsızlığı, hiçbir makam, merci ve kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında hâkimlere ve mahkemelere emir ve talimat verememesi, genelge gönderememesi, telkin ve tavsiyede bulunamaması; hâkimin önündeki uyuşmazlıkta dosyadaki belge ve bilgiler, hukuk ve kanun ile nihayet vicdani kanaatine göre karar vermesidir.
Eğer ki hâkim hukukun üstünlüğü ve egemenliği yerine, diğer devlet organlarının (yasama ve yürütme organının), idarenin ya da davayla ilgisi olan ya da olmayan biri veya birilerinin ya da başka bir şeyin etkisinde kalarak karar verir ise bu karar, özünde hukukun ve adaletin olmadığı, değersiz bir belge dahası bir zulüm belgesi olur.
Kararların hukuk ve adaletten yoksunluğu, birey ve toplumda hakların; maddi ve manevi varlığın tehdit altında ve korumasız olduğu endişe ve korkusuna yol açar. Bu endişe ve korkunun derinleştiği ve yaygınlaştığı bir yerde (coğrafyada) devlet ve adalete güven duygusu sarsılır. Toplumlar için kıyamet mertebesinde olan bu sarsıntının millet ve devlet için sonu kestirilemeyen felaketlere yol açacağı, tarihin değişmeyen ve sürekli tekrarlanan bir kaidesidir.
Bu kaide; “Adalet mülkün (devletin) esasıdır”. “Eğer adalet kaybolursa insanların dünyada yaşamasının anlamı kalmaz”. “Bir ülke yalnız adaletle ebedileşir ve adaletsizlikle yıkılır” ve “Bir ülke küfürle ayakta kalabilir, adaletsizlikle ve zulümle ayakta duramaz” sözleriyle ifade edilmiştir. Bu sözler bir gerçeği ifade ettiği gibi aynı zamanda yaşayanlar için önemli bir uyarı ve tavsiyedir.
Milletin HSK’dan beklediği, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığı üzerinde titizlikle durması ve hâkim ve savcıları dış baskılara karşı korumasıdır.
Mahkemelerin bağımsızlığı ve adaletin tarafsız olmasını sağlayacak unsurlardan biri de “hakimlik ve savcılık teminatı”dır. Bu teminat; hâkim ve savcıların azledilememesini kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekli edilmemelerini, özlük haklarından yoksun kılınamamalarını, hakim ve savcının işlediği suç nedeniyle verilen bir mahkeme kararı ve kanuni bir sebep olmadıkça meslekten çıkarılmamasını, hâkim ve savcının görev yerinin ve görevinin hizmet gereği ve ihtiyaç dışında kendi isteği olmadan değiştirilmemesini kapsar. Hâkimin şahsına bağlı olan bu teminat, esasında yurttaşın adalete olan güveninin teminatıdır.
HSK’dan, hâkim ve savcılık teminatını koruması beklenmektedir.
Yeni HSK’nun, adaletin tesisi ve insanımızın hukuk güvenliğine katkısını diliyoruz.