Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. MUTLU BİNARK
1989 yılında Ankara Üniversitesi B.Y.Y.O. RTS. Bölümü’nden mezun oldu. Lisansüstü çalışmalarını Ankara Üniversitesi S.B.E’de gerçekleştirdi. 1999 yılında “İletişim Bilimleri” alanında doktora derecesi, 2003 yılında “İletişim Bilimleri” doçenti ünvanını aldı. Halen Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Çalışma alanlarını iletişim sosyolojisi, eleştirel medya okuryazarlığı ile yeni iletişim teknolojileri/yeni medya oluşturmaktadır. www. yenimedya.wordpress.com ve www.dijitaloyunkulturu.wordpress.com bloglarının yazarıdır.

Haberin Devamı

Yeni medya ortamlarının gündelik yaşam akışımıza dahil bileşenlerden olduğu artık yadsınamaz bir gerçek. Artık yeni bir toplumsal eko-sistemde içerisinde yaşamaktayız. Bu yeni eko-sistemde çevrimiçi ve çevrimdışı yaşantılar arasında ayrımın kalmadığını, yeni medyanın çevrimdışı ilişkilerimiz ve deneyimlerimiz üzerinde farklı etkiler yarattığı, sosyalleşme biçimlerimizin değiştiğini ve tanıdıklar arasındaki ilişkilerin arayüzey dolayımıyla bir akış içinde süreklilik kazandığını söyleyebiliriz.
Danah Boyd’un deyişiyle yeni medya ortamları tarafından oluşturulan “ağlaşmış kamu” içinde yaşamı tecrübe etmekteyiz (2014). Bu yeni eko-sistemde varoluşumuzu; süregiden bir akış içinde içerik üretme; olası izleyiciler/kullanıcılar için görünme/görünür olma hali; gelen veyahut ürettiğimiz içeriği yayma-dağıtma hali ve içerik arama hali şeklinde deneyimlemekteyiz... Bu yeni toplumsal eko-sistemde bireyselleşmiş kullanımlar gerek endüstriyel olarak hem teşvik hem de temin edilirken, kullanıcı da giderek daha fazla kendi içeriğini üretmektedir. Bu olgular bizi “katılımcı kültür”den, “yurttaş gazeteciliği”ne, trollükten, nefret söylemine, gayri maddi emek olarak kullanıcının enformasyonel kapitalizmdeki asli rolüne, veri madenciliği ve büyük veriye değin kullanıcının ürettiği içerikler üzerine farklı tartışmalara yönlendirir.

‘Dijital uçurum’
Yeni medya dolayımı ile yeni eko-sistemdeki varoluşumuzu ve deneyimlerimizi çeşitli ve farklı kavramsal ve kuramsal araçlarla birlikte düşünmek ve irdelemek önemlidir. Aksi halde, özellikle Türkiye’de olduğu üzere siyasi aktörler ve anakım geleneksel medya tarafından sıkça yapıldığı gibi, ya hamasi tekno-determinist politikalar üretilir ya da yeni medya ortamlarına yönelik panik söylemi.
Örneğin, TUİK’in 2004-2014 Bilgi Toplumu İstatistiklerine baktığımızda toplumda bireylerin giderek daha fazla artan oranda bilgisayar ve İnternet kullandığını görüp, “Türkiye bir enformasyon ve ağ toplumuna evriliyor”, “her çocuğa bir tablet veriyoruz” vb. söylemler rahatlıkla üretilebilir. Oysa aynı istatistiklere gerek sahiplik gerekse dijital beceriler konusunda toplumsal cinsiyete, toplumsal statüye, yaşanılan yere ve etnik kökene göre eşitsizliklerin varolduğunu gösteren “dijital uçurum” kavramı ile bakarsak, İstanbul ve Marmara bölgesinde İnternet kullanım oranı ile Güney Doğu Anadolu bölgesindeki kullanım oranı arasında neredeyse %20’lik bir farkın olduğunu görebiliriz.
Türkiye’de toplumsal cinsiyetler arasındaki eşitsizliği bilişim ve enformasyon teknolojileri kullanımında da görmek mümkündür. Görüleceği üzere, dijital uçurum olgusu ortadan kalkmamış, tam tersine toplumumuzda mevcut ekonomik, siyasal ve kültürel eşitsizlik ilişkileri devam ettikçe, bilişim ve enformasyon teknolojileri kullanımı konusundaki eşitsizlikler de var olmaya devam edecektir. Hiç kuşkusuz, bilişim ve enformasyon teknolojileri alanında varolan bu eşitsizlikler aslında çalışma yaşamından, eğitime, sağlığa, kültürel ve siyasal katılımdan, özel alanın düzenlenmesine değin toplumsal yaşamın her alanına egemen olan neo-liberal ekonomik politikalardan ve muhafazakâr siyasetin kamu yönetimindeki pratiklerinden beslenmektedir ve bu politika ve uygulamalara yönelik eleştiriden ayrı tartışılamaz ve çözülemez.

Kullanıcı türevli sorunlar
Yasal ve siyasi politika uygulamalarından kaynaklanan ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakları konusundaki sorunlar, ağ altyapısının ekonomik sahipliğinden kaynaklanan tekel altyapısı ve ağ tarafsızlığı gibi sorunlar bir yana bırakılırsa, yurttaşın kullanıcı olarak kendisinin ürettiği sorunların da olduğu belirtilmeli. Kullanıcı türevli içerik üretiminden kaynaklanan sorunların başında, Facebook’da Twitter’da farklı cinsel kimlik yönelimlerine, azınlıklara, farklı mezhep aidiyetlerine, Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemi gelmektedir. Nitelikli içerik üretimi sorunuyla ilişkili bir diğer sorun da yeni medyada tek boyutlu bir beslenme alışkanlığına sahip olma durumudur. Yeni medya denince çocukların, gençlerin aklına hemen Google, Facebook, YouTube, Twitter ve What’s App gelmektedir. Kullanılan ortamların tek tip bir beslenme alışkanlığa dönüşmesi, aslında yeni medya okuryazarlığı konusunda bir yoksunluğa işaret etmektedir. Dolayısıyla yeni medya araçlarına erişmek ve sahip olmak dijital uçurumun ortadan kalkması için yeterli değildir.

Tekno-toplumsal politikası
Hargittai’nin de altını çizdiği gibi aslında dijital becerilere sahiplik konusunda yurttaşlar arasında oldukça keskin eşitsizlikler söz konusudur. (2010). Çocuklar, gençler arasında dijital beceri eşitsizliklerinin görülmesini engelleyen, bir şekilde maskeleyen “dijital yerli” tanımlamasından bu nedenle vazgeçilmesini önermektedir Hargittai. Türkiye özelinde, yukarıda dikkat çektiğimiz üzere, kadınlar, bölgeler ve yaşlara göre ortaya çıkan dijital eşitsizlikler göz önüne alınırsa, yaşlanan nüfusa ve kadınlara yönelik olarak yeni medya okuryazarlığının geliştirilmesi için ivedilikle tekno-toplumsal politikanın geliştirilmesi, nüfusun bu kesimlerinin de yeni toplumsal eko-sisteme dahil edilmesi gerekmektedir.
O halde, ülkemizde BM İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde Türkiye’de çocuk, genç ve yetişkin yurttaşları hedefleyen yaş, toplumsal statü ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden kaynaklanan bağlamları da içerecek yeni medya okuryazarlığı tekno-toplumsal politikası biran önce geliştirilmeli ve akademiden-kamu kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına değin çok paydaşlı bir yaklaşımla bu politika uygulamaya geçirilmelidir.

Haberin Devamı

email: dusunce@milliyet.com.tr