Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

DR. NİHAT ALİ ÖZCAN

Dr. Nihat Ali Özcan, Trabzon Şalpazarı’nda doğdu. Lisans eğitimini, Kara Harp Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek lisans ve doktora eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bitirdi. Doktora tezini, 1999 da, “PKK (Kürdistan İşçi Partisi) Tarihi, ideolojisi ve Yöntemi” üzerine yazdı. Özcan, 1997 yılında TSK’dan kendi isteği ile emekli oldu. Oxford Üniversitesi Tarih Fakültesi, “Savaşın Değişen Karakteri” programında, “Ayaklanma ve Ayaklanmaları Bastırma Teorileri” üzerine doktora sonrası çalışma yaptı. Halen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde öğretim üyesidir ve TEPAV’da da görevlidir.

Haberin Devamı

Suriye’de “asimetrik savaş içinde asimetrik savaşlar” devam ediyor. Barbarlık boyutuna varan kimyasal silah kullanımı ile çatışmalar yeni bir boyut kazandı. Uluslararası müdahale beklentisinin arttığı bu günlerde, yüz bini aşan kayıp ve dört milyonu bulan mülteciye rağmen kısa sürede çözüm olmayacağı anlaşılıyor.
Savaş; ekonomik, sosyal, iç/dış politika ve güvenlik açısından Türkiye’yi de etkilemeye devam ediyor. Yazının amacı, “derin politik ve stratejik” konuları bir yana bırakarak “küçük” bir soruna, “kaçakçılığa” dikkat çekmektir. Çünkü “küçük ve polisiye” bir olaymış gibi görünen bu sorun karakteri icabı “politik” krizlere yol açma kapasitesine sahip.

Hudut güvenliği
Genelkurmay Başkanlığı’nın verdiği şu bilgiler dikkat çekici. “Türkiye/Suriye hududunun Hatay/Narlıca Oğulpınar Hudut Karakolu sorumluluk bölgesinde 23 Ağustos 2013 Cuma günü saat 21.30 sularında, 150-200 araç, 200-250 atlı ve 2500-3000 yayadan oluşan kalabalık bir kaçakçı grubu Suriye tarafında toplanarak topraklarımıza geçmeye teşebbüs etmişlerdir.”
Sayıların büyüklüğü acilen çözülmesi/yönetilmesi gereken bir sorunun varlığına işaret ediyor. Her ne kadar, TSK İç Hizmet Kanunu 35’inci maddesi değiştikten sonra “dışarıdan gelen tehdit” işine Oğulpınar Hudut Karakol komutanı üsteğmen bakıyor olsa da, sanki sorun “polisiye” olmaktan çıkarak- hudut güvenliği polisiye bir iştir, eğer işler yolunda gidiyorsa- milli güvelik sorununa dönüşmüş gibi görünüyor.
Esad rejimi ülkenin bir kısmında kontrolü yitirdi. Ülkenin altyapısı, ekonomisi, eğitimi, güvenlik, adalet, vergi, sağlık sistemi çöktü. Artık sıradan insanlar için en önemli konu hayatta kalmak. Ancak bu felaket bazıları için fırsat anlamına geliyor.

Savaşların ağaları
Suriye’de devlet otoritesinin yerini siyasi, dini, etnik, mezhepsel, ekonomik motivasyonla hareket eden gruplar aldı. Bu otoriteleri var eden toplumların iç dinamikleri ile değişen politik ekosistemin sağladığı girdilerdir. Siyasi gruplar çokça gündemde olsa da mafya kuralları ile hareket eden “savaş ağaları” savaş alanının gözden ırak fakat güçlü oyuncuları. Çünkü devletin belirleyici olduğu ekonomik düzenden “karaborsa ekonomisine geçiş” savaş ağalarına zengin olabilme ve pazarlarını genişletme fırsatı sundu.
Savaş ağalarının sınır aşan yasadışı ekonomik faaliyetlerinin geleceği iki faktöre bağlı. Birincisi, Suriye’de bir devlet otoritesinin ne zaman tesis edileceği diğer ise Türkiye pazarındaki arz talep dengesidir. Gelişmeler Suriye sınırının uzun yıllar kontrol edilemeyeceğini gösteriyor. Öte yandan Türkiye bir pazar olarak kaçakçılar için heyecan verici. Başka bir ifade ile önümüzdeki yıllarda da “yaya, atlı ve motorlu” kaçakçı gruplarının sınıra saldırıları devam edecektir.
“Savaş ağaları” öğrenen organizasyon lideri olarak “pazarın yeni taleplerine” göre mallarını çeşitlendirirken, artan güvenlik bariyerlerini delmenin yollarını da bulacaklardır. Tedarik, mal çeşitlendirme, pazarlama ve farklı organizasyonlarla işbirliği stratejilerini geliştireceklerdir.
Benzer sorunların yaşandığı ülkelerde terörist grupların, kaçakçılarla simbiyotik bir yaşam sürüdüklerini biliyoruz. Özellikle de silah ticareti ve istihbarat alanında. Eğer “mazot” sektöründe kar azalır veya risk artarsa bu defa silah, uyuşturucu, insan kaçakçılığı, değerli metaller ve kimyasal silahlar piyasaya sürülecektir.

Yeni bir Uludere!
Bu tür sorunlarını yaşandığı ülkelerde neler olduğu ciddi araştırma konusu. (T.S.Thomas, S.D. Kıser, W.D.Casebeer, Warlords Rising, 2005) Yurttaşların devlete güven sarsılırken sınırı korumaktan sorumlu asker ile yerel halk karşı karşıya gelmekte, bir süre sonra da ahlaki, etik değerler erozyona uğramakta ve “yolsuzluk” bürokrasiyi sarmakta.
Elbette işin bir de asimetrik karakterde politik boyutu var. Herkesin “derin stratejik konularla” uğraştığı bugünlerde, gece vakti hududa yaklaşanların sayısına bakınca ürkmemek elde değil. Çünkü avukatına danışmadan “hudut namustur” şiarı ile hareket etmeye kalkan Oğulpınar Karakol komutanın yeni bir “Uludere” tartışması başlatması işten bile değil. Sonuçta da “taktik” bir sorun “politik” bir krize dönüşebilir.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23 email: dusunce@milliyet.com.tr