İNAL AYDINOĞLU
İnal Aydınoğlu, Gaziantep doğumlu bir ekonomist ve işadamıdır. 1978 yılından beri işyaşamının yanında, karşılık beklemeden seven, veren, paylaşan bir gönüllü olabilmek için çalışmakta ve gönüllülüğün mutluluğunu yaşamaktadır. Marmara Üniversitesi ve bazı vakıf üniversitelerinde gönüllülük, sosyal girişimcilik, liderlik ve sevgi konulu dersler vermekte, yetişkin eğitimleri, kurslar, seminerlerdüzenlemekte, gazetelerde yazmakta, televizyon programları yapmaktadır. Sevgi ve gönüllülük üzerine yayınlanmış 10 kitabı bine yakın makalesi mevcuttur.
İnsanlar sevgi özlemi içinde, sevgi arayarak yaşıyorlar. Herkes sevgiden söz ediyor fakat dünya sevgisizlik içinde yanıp tutuşuyor. Ortadoğu, emperyalist devletlerin çıkar hesapları yüzünden yıllardan beri savaşıyor. Aynı savaş, aynı çıkar hesaplarıyla ülkemize de yansıyor. Kardeş kardeşe, yurttaş yurttaşa, dindaş dindaşa pusular kuruyor. Canlar yanıyor; analar, babalar kan ağlıyor. Milyonlarca insan yurdunu, toprağını, evini, barkını terk edip yollara düşüyor. Göç ettikleri yerlerde neler olacağı, nasıl karşılanacakları belirsiz ama bir umut bile canlarını hiçe saymaya yetiyor.
Türk Milleti’nin özündeki sevgi, şefkat, merhamet, çaresizlere çare olabilme arzusu bizleri hizmete sevk ediyor ama yurdundan kopan milyonlarca insanı yedirsek, içirsek, yatırsak bile mutlu etmek kolay mı?
Medeniyetin, eşitliğin, insan sevgisinin savunucusu olan AB ülkeleri göçün küçük bir bölümü onlara yöneldiği zaman üstümüze kalırlar korkusu içinde gece karanlığında denizde boğulmak üzere olan insanları kurtarmıyorlar. Kapılarını kapatıyorlar, sınırlarına tel örgüler geriyorlar, aç, susuz çocukların karşısına silahlı nöbetçiler koyuyorlar.
Bir fotoğraf yetti
Kıyıya vuran küçük bir çocuğun masumiyet içindeki cansız fotoğrafı gazetelerde yayımlandıktan sonra AB ülkelerinde küçük merhamet kırıntıları ortaya çıkmaya başladı. Danimarkalı bir polisin göçmen çocukla oynarken yüzündeki mutlu ifade gazetelerde yayımlanınca insanlar sevginin verdiği mutluluğu anımsadılar. O fotoğraf gönüllerde yeni sevgi kırıntıları yarattı. Fakat iş birlikte yaşamaya, göçmenlere kucak açmaya gelince yine hesaplar devreye girdi. Kalplerle birlikte kapılar yine kapandı. Kucak açıp sevgi göstermek yerine dünyaya ve Türk Milleti’ne akıl öğretmeye kalkıştılar.
İnsanlar sevgiye, şefkate, merhamete aç yaşıyorlar. Sahile vuran masum çocuk cesedi ve Danimarkalı polisin fotoğrafı sosyal medyada tıklanma rekoru kırdı. Bekâr polise binlerce bayandan evlilik teklifleri gelmiş. Basındaki iki fotoğraf bile insanların sevgiye olan özlemini canlandırabiliyor.
Sevgisizlik kol geziyor
İletişimin bu denli hızlı ve etkili olduğu bir dönemde basının sorumluluğu her gün biraz daha artıyor. Fakat açınız radyoları, televizyonları, gazeteleri, hepsi cinayet, dehşet, terör, öfke ve şiddet haberleriyle dolu. Haklılar; çünkü alıcı bunları satın almak istiyor. Toplumda sevgisizlik kol geziyor. İnsanlar hem sevgisizlikten şikâyetçi, hem de sevgisizliği artıracak düşünce ve eylem içinde bulunuyorlar. Çıkara olan düşkünlük insanı kendine, kendi iç dünyasına yabancılaştırıyor. İnsan tek yönlü gelişiyor; iç dünyasından uzaklaşıp dış dünyanın kavgasına, öfkesine, şiddetine göre biçimleniyor. Sevmeyi değil, ne pahasına olursa olsun sahiplenmeyi hedefliyor. İnsanlarla olan ilişkilerine sevgiyi, şefkati, merhameti değil, yarar ve çıkar duygusunu egemen kılıyor.
Bu düşünceler, hedefler, hesaplar, insanlar arasındaki sevgiyi, yardımlaşmayı, dayanışmayı ve hizmet duygusunu köreltiyor. Ahlak, erdem, hak, hukuk, adalet, şefkat, merhamet, dürüstlük gibi ruhsal değerler önemini kaybediyor. Kin, kıskançlık, hasislik, kavga, terör ve şiddet olağanmış gibi görülüyor.
Medya halkın dilidir
Medya halkın dilidir, öğretmenidir, yol göstericisidir. Görevini tam yapabilmesi için halkın yüreği, sevgisi, şefkati, merhameti de olmalıdır. İnsan için dünyada en değerli varlık insandır. İnsan insanın kurdu değil, nurudur, aydınlığıdır, huzuru ve mutluluğudur. Medya büyük gücü ve etkinliği ile insanın insana yönelmesi için yollar açmalı, topluma egemen olan çıkar duygusu yerine insanın insana karşılık beklemeden hizmet etmesine rehber olmalı, hesap tutmadan sevmenin, vermenin fotoğraflarını yayımlamalı, şefkat, merhamet, dostluk ve arkadaşlığın güzelliğini, mutluluğunu, sevincini yazmalıdır.
Medyada çok değerli insanlar çalışıyorlar. Tanıdığım hiçbir medya mensubu terörü, öfkeyi, şiddeti yazmaktan hoşlanmıyor. Sevgiye ve barışa özlem duyuyorlar. El ve gönül birliği yapıp sevgi dolu bir dünyanın öncüsü olmak için terörden, şiddetten, öfkeden uzaklaşmanın, sevgiye odaklanmanın yollarını birlikte bulmamız gerekiyor.
Eyleme dönüşmeli
Sevgi dilde dolaşarak hedefine ulaşamaz. Sevginin hedefe ulaşabilmesi için eyleme, hizmete dönüşmesi gerekir. Bir TV kanalı bundan yıllar önce güçlü insanlar tarafından kurulan bir vakfa destek vermişti. Vakıf tanınmış, hedeflerini anlatmış ve halkın önemli ölçüde maddi manevi desteğini sağlamıştı. O günden bu güne Türkiye’nin her yöresinde çocuklar için çağdaş eğitim, sevgi ve dostluk yolları açıyorlar.
Medyanın gücü çok büyüktür. Teröristler, savaşan devletler bu gücü kullanmak, medyada kendilerinden daha çok söz edilmesini sağlamak isterler. Verdikleri acılar, öldürdükleri insanlar, yıktıkları yuvalar sayfa sayfa gazetelerde, saatlerce televizyonlarda yer aldıkça hedeflerine ulaşırlar. Güçlü oldukları duygusunu verip topluma daha çok korku ve dehşet salarlar. Acı, keder, ölüm, işkence, terör haberleri halkı gerginleştiriyor. Herkes kendi gücüne göre tepkiye, mücadeleye, kavgaya yelteniyor. Zaten terörü örgütleyenlerin hedefi, çevremizdeki ülkelerde olduğu gibi bizi de iç savaşa sürüklemektir.
Sevginin karşıtı korku
Sevginin karşıtı nefret değil korkudur. Terör ve şiddet olayları sürdükçe hepimiz ülkenin geleceğinden ve kendi geleceğimizden korkar hale geliyoruz. Korku, insanlarda sevgisizlik yaratıp topluma olumsuz enerji yayıyor. İnsanlar korku, dehşet, öfke, terör ile besleniyor.
Oysaki bizim sevgiye, olumlu enerjiye, huzura, birbirimizi düşünmeye, karşılık beklemeden hizmet etmeye, kucaklaşmaya, sevgimizi paylaşmaya ihtiyacımız var. Türk Toplumu’nun özünde dil, din, ırk ayırmadan tüm insanlığı sevgiyle, şefkatle, merhametle kucaklamak arzusu yaşar.
Yürekleri sevgiyle dolu medya mensupları, içlerindeki sevgiyi kalemlerine, ekranlarına, sosyal medyaya daha etkili yansıtmak, topluma olumlu enerji yaymak, örnek olmak, yüreklerimizdeki sevgiyi hedefe; barışa, huzura ulaştırabilmek için bizleri sevgide buluşturan rehber olmalıdırlar.