Türk Patent Enstitüsü (TPE) 2011’de tescil ettiği (onayladığı) 6,539 patentin sadece 847’sini “yerli” sayıyor. (www.tpe.gov.tr)
2011’de toplam 6,539 patentin ise 5,692’si “yabancı” kaynaklı. Yani, Türkiye’de çalışan yabancı şirketlerden...
2010’da “yerli” kaynaklı patent onayı 642’de kalmış. “Yabancı” patent onayı 4,868. Diğer yıllarda da “yerli” patent sayısı daima, “yabancı” patent sayısından hep geride.
1995-2011 arasında “yerli” patent oranı % 7.6. “Yabancı” patent oranı % 92.3. Bunun “nedenleri” apayrı bir konu... Alınan patentlerin ne işe “yaradığı” ve ne kadarının “yaşadığı” da ayrı bir konu...
Ciddi girişim gerek
TPE’nin resmî “çıplak” verileri sadece “bizim” durumumuzu gösteriyor. Patent konusunda Türkiye’yi dünya ile kıyaslarsak, ne kadar geride olduğumuzu görebiliriz. Uluslararası göstergelerde Türkiye’nin durumu ne ise, patentte de öyle.
Yaratıcı bir yenilikçi fikri, patente kadar varacak “uzun ince bir yol”a çıkartmak için ciddi ve sonuca odaklı girişimler gerek.
Böyle bir girişimi Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) yapıyor. Çünkü, Avrupa Patent Ofisi (EPO), sınai mülkiyet hakları bilgisinin yaygınlaştırılması için Türkiye’yi pilot ülkelerden biri olarak seçti. Türkiye’de patentle ilgili konular, EPO ile birlikte, Türk Patent Enstitüsü ve Avrupa Birliği Marka ve Tasarım Ofisi (OHIM) işbirliğinde ve EBİLTEM ulusal eşgüdümünde yapılmaya başlandı. Ve, “üniversite içindeki bilgi birikiminin ve patentlerinin değere dönüştürülmesi” amacıyla 28-30 Kasım 2012’de Ege’de üniversitelerarası bir yarışma düzenledi.
Bundan amaç, üniversitelerimizde patentin “önemine” dair farkındalığı artırmaktı. Hazırlanmakta olan yeni patent yasasıyla, üniversiteler de patente başvurabilecek.
Jüri sorguya çekti
EBİLTEM, çeşitli üniversitelerden gelen 134 patent projesini 12 finaliste indiren jürinin karşısına, bu finalistleri Türk Mucit (2007), Dragons’ Den (2010) ve şimdiki “Bir Fikrin mi Var?” formatında çıkarttı. Aralarında Alphan Manas gibi, yenilikçi fikirlere ticari boyutun nasıl katılacağını bilen iş yöneticileri de olan jüri, finalistleri, kalabalık bir izleyici grubu önünde “sorguya çekti.”
Sonuç: Üç dalda, iki ODTÜ, bir Samsun/19 Mayıs birincilik... Ege’den iki, Antalya, Edirne, Konya, Ankara/Gazi’den 6 öğretim üyesi ikincilik, üçüncülük.
Üniversiteler yapsın
Ege, kendi olanakları çerçevesinde, ülkemizin patent sayısını artırmayı özendirmek için elinden geleni yaptı. Bunu, diğer bütün üniversitelerin de yapması gerekir.
Çünkü patent sayısının sadece 3-5 diye artması da yetmez. AB, ABD ve Japonya Patent Ofisleri tarafından da değeri kabul edilen Üçlü Patent sayımızın artması daha da şart. Türkiye’nin, 1996-2009 arasında Üçlü Patent sayısı 4’ten (yazı ile: dört) 24’e çıktı. Türkiye, bu konuda OECD içinde 23. sırada... ABD: 13,715. İkinci: Japonya: 13,322. Üçüncü: Almanya: 5,764.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında hazırlanan Anayasa’nın 1. Maddesinde Parlamento’nun bir görevi, “Yazarlara ve mucitlere, sınırlı bir süre için yazıları ve buluşları üzerinde münhasıran hak tanıyarak, bilim ve yararlı sanatların gelişmesini teşvik etmek...” diye tanımlanır. Bir yandan savaşırken, aynı zamanda fikri mülkiyetin önemini anayasaya yazmayı akıl etmişler...
Edip Emil Öymen
Hacettepe, İngiltere’de Surrey ve Londra üniversitelerinde psikoloji eğitimi aldıktan sonra 17 yıl BBC’de, 11 yıl Cumhuriyet, 4 yıl Milliyet’te çalıştı. Bilişim sektörü yayını BTHaber’de 12 yıldır teknoloji ve inovasyon konusunda yazıyor. 1999’dan beri Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi. Halen “İnovasyonun İletişimi” dersini veriyor. Türkiye Bilişim Vakfı’na danışmanlık yapıyor.