Yahya Kemal’in bir şair ve yazar olarak en karakteristik yanlarından birini Türkçeye herkesten fazla sevgisi, bağlılığı, bunun da bir adım ötesi olan aşkı oluşturur. Onun bu aşkını ifade eden “Bu dil, ağzımda annemin sütüdür” sözünün gücünde bir söz bugüne kadar söylenmemiştir.
Dile katkısı
1930’lu yıllardaki dilde özleştirme çalışmaları sırasında Atatürk Yahya Kemal’den de destek istemiş. Fakat o, “Benim dil konusunda ilmim yok, vehmim (duygum, sezgim) vardır” diye nazikçe bu isteği geri çevirmiş. Tasfiye hareketi sarpa sarınca Atatürk, “Yahya Kemal’in vehmi, bizim ilmimizi yendi” demiştir.
Yahya Kemal için dil her şeyden önce duyguları şiir olarak ifade etmenin aracıdır. Ona göre şiir, güfte olmaktan önce bir bestedir. Duyguların matematiksel ifadesidir. Duyuş ve sezgidir. Duyguları nesirdekinden çok daha üstün kalitede ifade etmektir. Bunu sağlamak için de hep arayış içinde olmaktır. Onun “Rindlerin Ölümü” şiirinin ikinci dörtlüğündeki “Ve serin serviler altında kalan kabrinde” mısraındaki “serin” kelimesinin yerinde şiir ilk yazıldığında “siyah” kelimesi varmış. Ama “siyah”, duygusunu istediği gibi anlatmadığı için uzun zaman düşündükten sonra “serin”i bulmuştur.
Bilindiği üzere Yahya Kemal’in kimi şiirleri bestelenmiştir. Bunlardan biri şu dörtlüktür:
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde
Mehtâb, iri güller ve senin en güzel aksin
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde.
Dilde özleşme hareketinin baş aktörü olan Atatürk, bu şiirdeki “velhasıl” kelimesi için, “Biz öz Türkçe falan deyip duruyoruz, ama şu şiirdeki kullanılışıyla ‘velhasıl’ ne kadar güzel bir Türkçedir”, demekten kendini alamamıştır.
Yahya Kemal’in şiirlerinde ve nesirlerinde tarihe özlem önemli yer tutar. Birçok şiirinin ve nesrinin konusu tarihten alınmadır. En çok tanınan şiir kitabı, ölümünden sonra yayımlanmış olan “Kendi Gök Kubbemiz”dir. “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”, “Koca Mustafapaşa”, “Itrî”, Sessiz Gemi” gibi birçok önemli şiiri bu kitaptadır.
Yahya Kemal, Tarih içinde Türk vatanı olmuş coğrafyalardan sonuncusu olan Anadolu’yu ayrı bir sevgiyle sevmiş, ona farklı bir değer atfetmiştir. Vatanın milleti oluşturmaktaki önemini nasıl kavradığını ise şöyle ifade etmiştir: Leon Cahun’un “Asya Halklarının Tarihi” adlı eseri beni Turancı yapmıştı. Camille Jullian’ın “Fransız Toprağı Bin Yılda Fransız Milletini Ortaya çıkardı” adlı kitabı beni bundan kurtardı ve vatanın millet hayatındaki önemini kavrattı.”
Elçilik görevi
Yahya Kemal, İspanya’da, Pakistan’da elçilik görevlerinde de bulunmuştur. Onun bu görevleriyle ilgili bazı tarihi, coğrafi tespitleri olmuştur. Şu ifadeler o tespitlerden:
“Bir İspanyol tarihçisine Arapların niçin Endülüs’te kalıp daha yukarıya (kuzeye) gidemediklerini sordum. ‘Araplar ancak hurmanın yetiştiği yere kadar gidebildiler’ diye cevap verdi. Biz de fethettiğimiz yerlerde ancak bizim mahsullerimizin yetiştiği yere kadar gidip kalabilmişiz. Bağdat’ta, Suriye’de dört asır yabancı kalmışız. Türk köylüsü Bağdat’ta ziraat yapamıyor, çünkü hararete dayanamıyor. Mısır’ı fethetmişiz. Yukarı Mısır’da hararet 65 derece. Buna dayanåılmaz. Ancak Fellah dayanabilir.” (Yahya Kemal’in Dünyası, Süheyl Ünver, Şehir Yayınları: 2000)