Bir günlük gazetenin kuruluşunun 70. yılını sanata öncelik vererek kutlaması enderdir. Bir süre önce Milliyet bunu yaptı. Hava atmak için değil, ikinci sayfasını tamamen sanat ve fikir haber ve yazılarına ayırarak bunu hak ettiği için yaptı.
Kimi gazetelerin haftalık eklerinde sanata/düşünceye yer verilmiyor değil. Ancak spor, ekonomi, siyaset gibi konulara her gün özel sayfalarda yer ayrıldığı gibi, bütün bir sayfanın, hele gazetelerin önemli sayfası olan 2. sayfanın sanat ve fikir yazılarına sürekli tahsis edilmesi uzun vadede eğitici, okuru sanata yaklaştırıcı olmasının yanında, sanatın insan hayatına apayrı bir zenginlik kazandırıp fikri açıdan da bilincini oluşturmasını sağladığını biliyoruz.
Milliyet gazetesinin neredeyse ilk yayımlanan nüshasından bu yana tam 70 yıldır kesintisiz bir okuyucusu olarak şu inançla bu yazıyı kaleme almak istedim: “O bir tek sayfanın sanata ilgi, heyecan duyan yetenekli çok sayıda gencimizin kendilerini keşfetmelerine ve geleceğin parlak sanatkârları olarak ortaya çıkmalarına imkân verecek kapıyı aralayacağına inanıyorum”.
Gazetenin genel havasına baktığımda, verilen eklerin de sık sık sanat içerikli olmaya başladığını sevinerek görüyor ve okuyorum. Magazin ekinde Reyting Canavarı Sina Koloğlu’nun “Oturup Düşünen Adam neden az?” başlıklı ve “TRT Müzik kanalının diğer müzik kanalarına farkını ortaya koymasını” isteyen yazıları, Ali Eyüboğlu’nun Alice köşesinde çıkan benzer yazıları tesadüfi olmasa gerek.
Toplumları ve devletleri büyük yapan sanat ve entelektüel düşüncedir. Kanuni dönemi Muhteşem Yüzyıl yalnız askeri alanda değil, sanatın ve düşüncenin de (mimari, musiki, felsefi, ilmi) zirveye ulaştığı dönemdir. Tarihimizi askeri zaferlere odaklamak gençlerimize geçmişimizi eksik öğretmek demektir.
Örnek bir müze
Çok kısıtlı imkânlarla kurulan Cumhuriyetimiz en hızlı hamlelerinden birini sanat (kurulan tiyatro, bale, opera ve senfoni orkestrası vs.) dalında yapmıştır. İran Şah’ının Türkiye Cumhuriyeti’ni ziyarete geldiğinde, Atatürk ülkemizin gücünü askeri resmigeçitler veya fabrika gezileriyle değil, sırf bu ziyaret için bestelenen Özsoy Operası’nı oynatarak yapmıştır.
Son yıllarda ebru, hat yazı, minyatür, çini gibi geleneksel sanatlarımızdaki gelişme de sevindiricidir: Resme suyla hayat veren ebru, harflere ruh veren hat sanatı bunların başında geliyor. Sanat alanında İstanbul dünyanın önde gelen kentlerinden biri olmuşsa da İzmir, Ankara, Eskişehir, Antalya gibi birkaç kent dışında sanat ve fikir hayatı istenilen düzeyde değildir.
Bence, sebebi, o kentlerden ziyade, sanatçılarımızın, lütfen alınmasınlar, onlarsız tatsız tuzsuz oluruz, kendilerini biraz kolaycılığa kaptırıp İstanbul dışına pek çıkmamalarıdır. Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın 20 yıl önce başladığı Bayburt Bayraktar köyündeki Baksı Müzesi ile (köyün eski adı, adları silmekle tarih silinmiyor!) biraz da buna olan müspet isyanını belgeliyor. Müzenin yapımında çok sayıda sanatçının yer almış olması ise diğer kentlerimiz için bize umut veriyor.
Kültürümüze katkılar
Sanat ve fikri gelişme kütüphanesiz olmaz. İstanbul’da 3 dönem seçildiği Beyoğlu Belediye Başkanlığı’nda sanat ve fikir dünyasıyla iç içe yaşamış olan Ahmet Misbah Demircan, 2019’da atandığı Kültür ve Turizm Bakan Yardımcılığı’nda üstlendiği “Kültür” bölümünde kültür hayatımıza ciddi katkılar sağlayacak çok kapsamlı bir projeyi sessizce sonuçlandırdı.
Türk fikir ve sanat dünyasında seçkin bir yeri olan Doğan Hızlan başta olmak üzere, öğrenen herkesin destek verdiği bu projeyle hemen hemen her AVM içinde kütüphanesi, bilgisayarlarıyla gençlere hitap edecek kültür merkezleri kurulacak.
Yakın zamanda ilk açılışlara şahit olacağız.
Yazımı Sayın Mete Belovacıklı’dan bir ricayla bitirmek istiyorum: TRT 2 Sanat’ta gerçekten kaçırılmaması gereken programlar yer alıyor. CADDE ekinde TRT 2’nin program akışına ve öne çıkan programların kısa tanıtımına yer vermek okurların ihtiyacını karşılayacaktır.
Genelde gazeteler kendi kendilerine böbürlenirler. Milliyet ise bunu pek yapmaz. Ben de belki de yaşayan en kadim okuru olarak biraz da bunu yapmak istedim.
*** B. Akarcalı 1966-1972 yılları arasında Brüksel’de Akşam gazetesinin muhabirliğini yapmış ama her hafta babasının gönderdiği Milliyet gazetesini okumaktan geri kalmamıştır.
Bülent Akarcalı - Sağlık ve Turizm Eski Bakanı