Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden lisans derecesini aldı. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını yine Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. 1988 yılında doçent, 1994 yılında da profesör oldu. 1985-1989 yılları arasında ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcılığı, 1989-1992 yılları arasında ODTÜ Mühendislik Fakültesi Dekan Yardımcılığı, 1992-1997 yılları arasında ODTÜ Rektör Danışmanlığı ve 1997-2003 yılları arasında ODTÜ Mühendislik Fakültesi Dekanlığı görevlerini yürüttü. Üçtuğ’un uluslararası dergi ve kitaplarda yayımlanmış 9 adet makalesi, ulusal ve uluslararası konferanslarda sunulmuş 25 adet bildirisi mevcuttur.

Haberin Devamı

Bugünlerde üniversitelerde eğitim süresinin ne olması gerektiği, bunun üzerine sınırlar konulup konulamayacağı, başarısız öğrenciler için “af” hakkı tanınıp tanınmayacağı gibi hususlar yeniden tartışılmaya başlandı. Aslında bu tartışmaların kökeninde genelde eğitimin, özelde ise yükseköğretimin ne olması, nasıl olması konusunda bir mutabakat eksikliği göze çarpıyor.
Ülkemizde yükseköğretim ne yazık ki geniş bir kesim tarafından seçme sınavıyla girilen, ders sınavlarıyla devam eden ve sonunda mutlaka bir diplomayla tamamlanması gereken bir süreç olarak algılanıyor. Eğitimin sınavlardan oluştuğu yanılgısı giriş sınavlarıyla, bütünleme sınavlarıyla, af sınavlarıyla sürekli olarak pompalanıyor.

BİNA İNŞASI GİBİ
Bu yanlış yönlendirme, öğrenci-öğretim üyesi etkileşimi, derse devam, sınıf içi tartışmalar, ödev, küçük sınavlar, ara sınavlar, laboratuvar, atölye, stüdyo çalışmaları gibi eğitimin olmazsa olmaz bileşenlerini tümden dışlıyor. Bunların hiçbirine yer vermeksizin final sınavında, olmazsa bütünleme sınavında, olmazsa af sınavında 3-5 satır bilgi kırıntısı yazıp öğretim üyesini bıktıran öğrencinin eline bir gün diploma tutuşturulmasını yükseköğretimin başarı göstergesi olarak bizlere sunuyor.
Oysa yükseköğretim geniş zaman süresi içerisinde devamlılığı, derse, tartışmaya, bilgi edinme sürecine katılımı, başarının birden çok unsurun bir araya getirilmesiyle değerlendirilmesini içeren kapsamlı bir süreç. Diğer tüm eğitim basamaklarında olduğu gibi yükseköğretimde de bir bina inşası söz konusu.
Nasıl ki bir binanın temelinin bu yıl atılıp, ikinci katının üç sene sonra çıkılması, çatısının 7 sene sonra kapatılması düşünülemez, bu ayak sürümeler binanın sağlamlığına olumsuz etki ederse eğitime verilen aralar da yetişen kişinin arzu edilen seviyeye ulaşmamasına neden olur.
Öte yandan sadece sınavla başarı değerlendirilecek olsaydı tarihte üniversite diye bir kavram hiç ortaya çıkmaz, sadece kitaplar ve sınav merkezleri bu iş için yeterli olurdu. Bütünleme sınavı, af sınavı gibi kavramlar yükseköğretim felsefesine hizmet edecek olsalar bu felsefeyi yaratmış, özümsemiş ülkelerde bu sınavlar uygulanıyor olurdu.

YÖK YASASI
Fazlasıyla eleştirilmiş olsa da mevcut YÖK yasası Türk yükseköğretiminin Anglosakson modeline geçişini simgeleyen bir çabanın eseridir. Ama ne yazık ki genelinde baktığımızda üniversiter sistemimizin bu modeli gerçek anlamda benimseyemediğine tanık oluyoruz. Tartışmalarımızın ve sık sık karar değiştirmelerimizin temelinde de bu yatıyor.
2547 sayılı yasanın belirlediği hedef ortadayken, dünyanın en başarılı yükseköğretim modeli belliyken, Avrupa ülkelerinin de Bologna süreci adı altında aynı sistemi adapte etmek için çaba sarf ettikleri bilinirken bizim devamlı yalpalıyor olmamızı yükseköğretimimiz adına bir zaman kaybı, bir enerji kaybı olarak görüyorum.
Bu bağlamda, yükseköğretimi yeniden bir bütünlüğe kavuşturacak olan mezuniyet süre sınırlamasının getirilmesini, bütünleme ve af sınavı gibi evrensel yükseköğretim felsefesine aykırı uygulamalardan vazgeçilmesini önemsiyorum. Kontenjan-talep dengesi büyük ölçüde sağlanmışken, sorumluluğunun bilincinde, gerçek anlamda bir yükseköğretim süreci tamamlamış gençlerin yetiştirilmesinin “mağdura hoş görünme” kaygısından çok daha önemli telakki edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23 email: dusunce@milliyet.com.tr