Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bülent Akarcalı

(Sağlık ve Turizm Eski Bakanı. İstanbul Saint-Joseph Fransız lisesi mezunu. Uzun yıllar Türk-Fransız ilişkilerinde rol almış bir siyaset adamıdır.)

Macron’un dil ve  din yasakları üzerine



Fransa, son 10 yıldır, Sarkozy-Hollande-Macron gibi ülkeyi yöneten vasıfsız liderlerin elinde ciddi prestij kaybıyla karşı karşıya.

Afrika’daki zulüm ve sömürü geçmişi yakasını bırakmadığı Fransa, özellikle Kuzey Afrikalı asıllı vatandaşlarının adeta geçmişin faturasını ödetme güdüsüyle oluşturdukları tepkilere, diğer Fransız vatandaşlarının, lider yetersizliğinden kaynaklanan memnuniyetsizlikleri eklenince, bizzat Cumhurbaşkanı Macron’un ağzından 47 kentte Cumhuriyetin hükmünün geçmediğini öğreniyoruz.

Buna karşın, Fransa da yaşayan Müslümanları, faşizme ışık yakan uygulama ve yasalarla Cumhuriyetin hükümlerine uymaya çağırıyor.

Sadece şu son iki yılda 15 cami, 12 dernek ve 4 okul kapatan Macron Cumhuriyeti, Türk ve diğer Müslüman ülke vatandaşlarının can ve mallarına yüzlerce saldırıyı önlemek için bir şey yapmaz iken, çareyi okullarda Türkçe dahil yabancı dil derslerini kaldırıp, Müslümanların ibadet haklarına kısıtlama getirmede bulacağını sanıyor!

Emmanuel Macron, “Eylül 2020 itibarıyla Fransa genelinde okullardaki yabancı dil ve kültür dersleri iptal edilecek” diyor.
Fransa’da ana dil ve kültürü eğitimi veren 8 ülke ile bu sisteme geçiş konusunda anlaştıklarını dile getiren Macron, ancak bu konuda Türkiye ile hala anlaşamadığını ifade ediyor.

Macron, Başkanı olduğu devlet son 20 yılda hangi konuda Türkiye ile doğru dürüst bir diyalog kurmuş ki, bu konuda da anlaşamadığını söylüyor?

Türkiye’yi ciddi olarak ziyaret etmiş olan son Fransız Devlet Başkanı General de Gaulle’dür. Türk dostu geçinen ama Türkiye’nin AB üyeliği gerçekleşirse bunu Fransa’da referanduma götürecek, yani Türkiye’nin üyeliğini engelleyecek yasayı 2005’de Fransız Parlamentosu’nda alkışlarla geçiren Jacques Chirac’ın dahi ciddi bir ziyareti yoktur.

Onun ve daha sonra Sarkozy’nin NATO ve AGİT benzeri uluslararası toplantılar için gelmek zorunda kaldıkları İstanbul ve Ankara’da birkaç saatlik görüşme dışında temasları olmamıştır.

Alman Şansölyesi Merkel’in daha Şansölyelik makamına oturmadan Türkiye’yi ziyarete başladığı ve 10’a yakın ciddi ziyaret yaptığını hatırlatmak, Fransa’nın genelde Türkiye’ye bakış açısı hakkında bir fikir verir.

Haberin Devamı

Fransa’nın geçmişte 100’e yakın diplomat ve memurumuzu katleden ASALA terör örgütüne birebir destek verdiğini ve bu örgütün ORLY hava alanında

Haberin Devamı

yanlışlıkla 7 Fransız vatandaşının ölümüne yol açmasından sonra dağıtıldığını, benzer desteği çok daha uzun süre ve halen de PKK’ya, yandaş ve türevlerine verdiklerini, demokrat geçinen Macron’un darbeci Sisi’yle yetinmeyip, Libya eşkiyası Hafteri de makamında ağırlamasını, Avrupa Parlamentosunda PKK’lıların davet edilmesine destek vermesini göz ardı edip, biz yine de ilişkilerimizi normal boyutta götürmeye çalışıyoruz.

Türkiye‘ye husumetini her fırsatta ifade eden bir devlet başkanı ve bu husumeti aynı kararlılıkla yürüten ırkçı ve faşist bir yapı Fransa’da her geçen gün artarken, bu durum nereye kadar devam edebilir?

“Okullarda devletin kontrolü sağlayamadığı derslerin verilmesi beni rahatsız ediyor ve bu derslerin bitirilmesi için Tunus, Türkiye, Fas ile aylardır müzakere yapılıyor” diyen Macron, “Fransa genelinde Eylül 2020 itibarıyla okullardaki yabancı dil ve kültür dersleri iptal edilecek” diyor.

Bu mantıktan biz de hareket edersek, 19. Yüzyılın ortalarında Osmanlı Sultanlığı ve Halifeliği ile Fransız Krallığı’nın anlayış ve hoşgörüleriyle kurulmuş Saint- Joseph, Saint Michel, Saint-Benoit, Saint Pulcherie, Dame de Sion gibi Fransız kolejlerinde, Tevfik Fikret, Galatasaray lise ve üniversitesinde Fransız dil ve kültür eğitimini ve bu okullarda ders veren Fransız öğretmen ve hocaları yasaklamamız mı gerekecek? Camiler ve imamlarla ilgili olarak da, “Ülkedeki ibadet yerlerine dışarıdan gelen paranın nereden ve kimden geldiği ve ne için kullanılacağını kontrol edeceğiz. Türkiye, Cezayir ve Fas’tan Fransa’ya imam gelmesini yasaklayacağız” diyen Macron gibi düşünmeye ve yapmaya kalkacak olsak; bizim de Rum Ermeni Süryani papazlarının ve aynı mantıktan hareketle Hahamların Türkiye’ye gelişlerini ve burada ruhani görev yapmalarını yasaklamamız, Kilise ve Sinagoglara gelen bağışları denetlememiz, Paskalya ve Noel ayinleri ve kutlamaları için Türkiye’ye gelecek Hristiyan ve Musevi din adamlarını sınırdan kovmamız gerekecektir!

Atalarımızın Anadolu’ya ayak bastıklarından beri aklımızın ucundan bile geçmemiş saf kan faşist bir düşünce ve uygulama 21. yüzyılın uygar dediğimiz Fransa’sında bizzat Devlet Başkanı Macron tarafından söyleniyor.

Nazi söylemleri gibi

Macron’un bu düşünceleri olsa olsa Fransa’daki ırkçıları-İslam düşmanlarını sevindirir ve de emsal oluşturacağı için, Müslüman vatandaşlarına müftü seçme izni vermeyen ve atamayla bu işi yapan Yunan yetkililerinin hoşuna gider.

Üç nesildir Fransız vatandaşı olan Afrikalı Arap ve zenci asıllı kendi vatandaşlarını Fransız hissettiremeyen Macron, “Fransa’da yaşayan Türklerin Fransız olmalarını istiyorum” diyor!

Ama Fransızların gözünde Türkiye’de yaşayan Kürt vatandaşlarımız Türk değil. Onların Türk olmalarını istemek ırkçılık ve faşizm. Fransız basınında okuduğumuz yazılar, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosunda dinlediğimiz Fransız Parlamenterlerin söylemleri hep bu yönde olmuştur.

Sadece 3 yıl Bakanlık yapıp bir anda parlayıp Fransa gibi bir başat ülkeye başkan seçildiği günden itibaren, önce ufak tefek iğnelemelerle, aklı sıra Türkiye’yi ve Türkleri diline dolamaya başlayan Macron’un, 1930’larda Hitlerin Yahudiler için söylediklerini hatırlatan bu beyanatları bizden ziyade yine Fransa gibi bir ülkede rahatça söylenebilir olması gerçekten Avrupa’da gittikçe artan yabancı düşmanlığını ve ırkçılığı teşvik edeceği, aşırı sağ partilerin ve sempatizanlarının şiddete başvurmalarına gerekçe oluşturacağı açıktır.

Macron’un açacağı bu yolun, Fransız seçmeninin yüzde 25 desteğini alan ırkçı partilerin hızla gelişecekleri bir otoyola dönüşmesi an meselesi olacaktır.
Uzun yıllardır düşünce, ifade, dil ve inanç özgürlükleri üzerine sayısız makaleleriyle bize ahlak satan Fransız basınının, kitaplar yazan Fransız düşünürlerinin, Türkiye’yi sürekli eleştirerek varlıklarını sürdüren STK’larının Macron’un bu uygulamaları hakkında ne tavır alacaklarını Türk kamuoyu yakından izleyecektir.