Prof. Dr. Sami SELÇUK
HukukçuBaşol’un sözleriYassıada Mahkemesinde Mahkeme (Divan) Başkanlığını yürüten Merhum Salim Başol’u hiç tanımadım. Başol’un oturumları yönetme biçimini, gereksiz sorular sormasını ise hep yadırgamış, eleştirmişimdir.
Ben de Merhum Başkan Başol’un “Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor” sözlerini basında ilk kez okuduğum zaman çok şaşırmıştım. Çünkü ilk bakışta başı ve sonu kesilerek yansıtılan bu sözlerden “Sizi buraya tıkan kuvvet, bizden sizin mahkûm edilmenizi istedi. Biz de buna boyun eğiyoruz” izlenimi veriyordu.
Eğer durum böyle ise, Türk yargısı için unutulmaz bir yargılama rezaleti, silinemez bir leke söz konusuydu.
Konuyu incelemek gereğini duydum.
Bir de ne göreyim? Bu sözler, kamuoyuna eksik, hatta çarpıtılarak yansıtılmıştı. Doğrusu şöyleydi: CHP Mallarının Yasayla Hazineye Aktarılması Davası”nın duruşması sırasında sanıklardan Manisa Milletvekili Merhum Samet Ağaoğlu, Divan Başkanı Salim Başol’a söz konusu Yasa’ya olumlu oy verenlerin hepsinin değil de sadece 36 milletvekilinin yargılandığını, özellikle o dönemde Yasa’yı hükümet adına savunan sözcü Merhum Fethi Çelikbaş’ın neden sanıklar arasında bulunmadığını sorunca Merhum Başol, “Sizi alıp Yassıada’ya tıkan kudret böyle istemiş, onu biz bilemeyiz. Divan, huzuruna getirilen davaya bakar” diye yanıt vermiştir.
Dikkat ederseniz, her şeyden önce söylenen sözlerin “.. onu biz bilemeyiz. Divan, huzuruna getirilen davaya bakar” kesimi görmezlikten gelinmiş, ortadan kaldırılmıştır. Durum, tıpkı Bektaşi babasının “Namaza durmayın sarhoş iken” (lâ takrabûs salâte ve entum sukârâ) ayetinin (Nisâ, 43) işine gelmeyen “sarhoş iken” (ve entum sukârâ) kesimini atlamasına benzemekte ve bir yargıca haksızlık edilmektedir.
Çünkü o sözlerin hukuksal gerekçesi, tam da unutulan kesimdedir.
Başol, aslında Roma hukukundan bu yana ceza yargılamasında benimsenen temel ve küresel bir ilkeyi dile getirmektedir. O da şudur: “Davasız yargılama olmaz” ya da “yargıç, dava açılmadan yargılama yapamaz” yahut da “yargıç kendiliğinden olaya/davaya el koyamaz” (ne procedat index ex officio).”
Görülüyor ki, Başkan Başol, yargılamanın temel ilkelerinden birini dile getirmiştir. Gücü elinde tutan darbecilere karşın Başol’un bu sözleri dile getirmesi, utanılası değil, tam tersine hukuk açısından övülesi bir durumdur.
İvecen yargılamada bulunanlara, elbette sabırlı olmalarını ve incelemeden kimseyi yargılamamalarını salık vermekten başka bir şey gelmez elimden.
Ama ikiyüzlülere ve kamuoyunu tasarlayarak yanıltan dolan ve yalan üreticilerine diyeceklerim var: Geldiğim ve durduğum yer aynı olduğu, başımda ve üzerimde aynı hukuk başlığını ve cüppesini taşıdığım için bu yanlışı düzeltmeyi tarihsel bir görev saymaktayım.
“Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım” ki, sizler de o yanlışa ortak olmayın. İlkeleri savunun, ilkeleri çiğneyenleri eleştirin. İlkeler, herkesten, elbette Başol’dan da üstündür.
Bu vesileyle meslektaşlarımın da akıl ve vicdanlarına sesleniyorum:
İlkin lütfen genel hedefinizi belirleyin. Bu hedef, “İleride padişahlığı savununlar bile bir parti kurabilmeli” diyen Atatürk’ün savunduğu demokrasi olmalıdır. Batı süper demokrasiyi çoktan aşmış, J. Attali’inin adını koyduğu “hiper demokrasi”ye yürümektedir. Unutmayınız ki, yargının sorunlarının sağlıklı çözümü , rejimin içeriğine bağlıdır. Şu anda yaşadığımız rejim, uluslararası nesnel ölçütlere göre, yarım yamalak bir demokrasi. Türkiye arka sıralarda. Bu yüzden yabancı dost kurumlar, bizleri uyarmakta.
Sonra da yargıyla ilgili bilinen ve olması gereken hedefinizi belirleyin: Unutmayın ki, kamuoyu, savcı ve yargıçlardan oluşan HSYK, doruktaki yargıçlardan oluşan YSK dâhil, görev yaptığınız yargıya güvenini yitirmiştir. Bu, toplumsal bir düş kırıklığıdır. Ateş bacayı sarmıştır. Bunu sorguluyor, bundan içtenlikle üzüntü duyuyorsanız ve bu güveni gerçekten yeniden kazanmak istiyorsanız, A’dan Z’ye bağımsız, yansız olmak, hukukun ilkelerine, yargının etik ilkelerine, özellikle Bangalor ve Budapeşte ilkelerine uymak zorundasınız. Bunlara uymayanların ve yargılananları aşağılayanların görev yaptığı, eleştirenlere ve partilere, iktidar partisinin mensubu ve sözcüsü gibi yanıt veren yargıçların bulunduğu bir yargının bağımsız, yansız olduğuna kimse inanmaz, inanamaz.
Lütfen bunları aranızda barındırmayın.