Prof. Dr. H. Sami Türk
Slovenya’nın AB dönem başkanlığını devralması dolayısıyla Strazburg’daki Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapacağı bir günlük ziyaret hakkında görüştüğünü, AB’nin bu ziyaretin nasıl gerçekleşeceği konusunda çok hassas olduğunu ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüme ilişkin hiçbir öneriyi asla kabul etmeyeceğini söyledi.
Avrupa Komisyonu Başkanı van der Leyen’in konuşması, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB üyesi oldukları; buna karşılık Türkiye’nin hâlâ AB üyeliğine kabul edilmediği, KKTC’nin Türkiye dışında başka hiçbir devlet tarafından tanınmadığı dengesiz bir siyasî ortamda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin görüşleri doğrultusunda yapılmış bir açıklamadır.
AB’nin KKTC’ye karşı yıllardan beri uyguladığı bu tek yanlı, haksız politika, AB’nin benzer durumlardaki uygulamalarıyla da çelişmektedir. Örneğin AB dönem başkanlığı van der Leyen’in konuşmasına vesile olan Slovenya, 1919-1991 yılları arasında 72 yıl boyunca Yugoslavya’yı oluşturan federe cumhuriyetlerden biri idi. 1991’de bağımsızlığını ilân etmiş, 1992’de Avrupa Topluluğu tarafından bağımsız devlet olarak tanınmış ve Birleşmiş Milletler’e üye olarak kabul edilmiştir. Slovenya’yı, Hırvatistan, Sırbistan ve Bosna-Hersek, Kosova izlemiştir.
Eşit egemen iki devlet
KKTC ise onlardan önce 1983’te bağımsız devlet olarak kurulmuştur. Başlangıç ise, federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti içinde yer almak üzere 1975’te kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’dir. Ne yazık ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve arka plândaki Yunanistan, Kıbrıs’ta eşitlik temelinde iki kesimli, iki toplumlu bir devlet; bu konudaki girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine eşit egemen iki devlet çözümü konusunda uzlaşmaz bir tutum içinde olmuşlardır.
Ada’daki Türkleri eşit siyasî haklara sahip bir toplum ve devlet olarak değil, kendilerinin egemen oldukları bir devlet içinde etnik bir azınlık olarak görmekte ısrar eden Kıbrıs Rumlarının bu tutumu, Birleşmiş Milletler’in barışçı çözüm girişimlerinin de sonuçsuz kalmasına neden olmuştur.
Genel Sekreterin adıyla anılan Annan Plânı’nı olumsuz unsurlarına karşın Kıbrıs Türk toplumu kabul ettiği hâlde, reddeden taraf Kıbrıs Rum toplumu olmuştur.
‘Bir millet, üç devlet’
Bugün gelinen süreçte Kıbrıs’ta eşit egemen iki devlet formülünden başka bir çözüm kalmamıştır. Avrupa Komisyonu Başkanı van der Leyen’in tek yanlı, haksız konuşması, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın görüşlerini benimseyen AB’den bu konuda olumlu hiçbir katkı beklenemeyeceğini göstermektedir.
Bugün Türkiye’nin yapması gereken, KKTC’nin dost devletlerce, bu arada aramızda akrabalık bağları bulunan devletlerce tanınmasını sağlamak için her türlü diplomatik çabayı göstermektir. ‘Bir millet, iki devlet’ söylemi lâfta kalmamalı, KKTC’nin tanınmasını içerecek biçimde ‘bir millet, üç devlet’ olarak güncellenmelidir. Bizim onların yararlarını korumak, onlara destek olmak için gerektiğinde başka devletleri de karşımıza alarak gösterdiğimiz özverili çabaların karşılığı olarak bunu beklemek hakkımızdır. Türkiye’nin AB’ye vereceği en uygun yanıt da, KKTC’nin tanınmasını sağlamaya yönelik diplomatik çabalarını yoğunlaştır-maktır.”
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024