Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir diyor Albert Einstein. Ülkemizin karşı karşıya olduğu toplumsal sorunların çözümünde, sosyal inovasyon kavramının üniversiteler, STK’lar, kamu ve özel sektör kurumları tarafından üzerinde düşünülen, tartışılan ve uygulama projeleri ile hayata geçirilen bir kavram haline gelmesi gerekiyor. Sosyal inovasyon çalışmaları toplumsal sorunların çözümü için önemli bir potansiyel barındırıyor...

Sosyal İnovasyon, yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen, ülkemiz için çok yeni bir alan. Oysa birçok ülkede sosyal inovasyon alanında çalışan merkezler, dünyanın 40’dan fazla üniversitesinde ise araştırma ve uygulama birimleri var.
Ülkemizde toplumsal sorunlara yönelik temel çözüm önermemiz eğitim. Kuşkusuz eğitim, toplumların kalkınmasında ve sorunların çözülmesinde önemli bir unsur, ancak, tek başına yeterli değil. Einstein, “karşı karşıya kaldığımız sorunlar onları yarattığımız düşünce düzleminde çözülemez” diyor. Yeni yaklaşımlar, kavramlar, stratejiler, örgütlenmeler, yöntemler, kurallar ve uygulamalar, sorunun çözümü için bireylerin eğitimi kadar önemli unsurlar.

Zamana uyum
Dün olduğu gibi bugün de gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkeler için temel parametre zamana uyum kapasitesi. Tarih boyunca kurulmuş olan devletlerin ve imparatorlukların zamanla güçlerini kaybetmeleri ve tarih sahnesinden çekilmelerinin temel sebebi bu. Birçok gelişmiş toplumun önem ve güçlerini yitirmelerinin de...
Öyleyse, ne yapmalı? Son yıllarda öne çıkan yaklaşımlardan biri toplumların inovatif (yenileşmeci) kapasitelerinin güçlendirilmesi. İnovasyon süreçlerimiz ne kadar gelişirse toplumsal kapasitemizin de o kadar gelişeceğini varsayıyoruz.
İnovasyon oldukça önemli bir kavram. Ancak, ülkemizde çoğunlukla AR-GE, teknoloji ve iş dünyası ile ilgili boyutu ile algılanıyor ve tartışılıyor. Oysa inovasyon, toplumsal sorunların çözümünde de kilit bir role sahip ama tek başına yeterli değil. Zira inovasyonun kendisi, bazen toplumsal sorunların temel kaynağı olabiliyor. Örneğin, bugün iş dünyasında teknoloji kullanımının artırılması bir yandan verimliliği arttırır, maliyeti düşürürken; diğer yandan işsizliğin artmasında önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla iş dünyası için yararlı sonuçları olan bir inovasyon süreci, toplumsal sorunların kaynağını oluşturabiliyor.
İnovatif bir toplum dediğimizde öncelikle tanımı üzerinde anlaşmamız zorunlu. İnovatif toplumu, gezegenle uyumlu ve sürdürülebilir bir yaşam biçimine sahip; mensubu olan bireylerin özgür bir biçimde katılım gösterdiği, ortak bir aklı geliştirmeye hevesli; yenilikçi düşünce ve uygulamaları arayan, deneyen ve teşvik eden bir toplum yapısı olduğu düşüncesi olarak algıladığımızda, aradığımız şeyin, inovatif bir toplumun ötesine geçen sosyal inovatif bir toplum olduğu açıkça görülebilir.

Türkiye’de yeni
Sosyal İnovasyon, en genel biçimiyle karşılanmamış toplumsal sorunların inovatif yöntemlerle çözülmesi uğraşı. Dünya’da uzun yıllardır üzerinde çalışmalar yapılmasına rağmen Türkiye için görece yeni olan sosyal inovasyonu; ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve ekolojik sorunların yenilikçi kurum, süreç, politika ve uygulamalarla çözülmesi süreci olarak adlandırabiliriz. Bazen yeni bir ürün, hizmet veya program yaratmak; bazen bir program veya hizmeti sunmak için yeni bir strateji veya yaklaşım sunmak; bazen önceden ihmal edilmiş bir gruba ihtiyaçlarını karşılamak için yeni bir alan açmak; bazense yeni bir fikir, kurum, işgücü kaynağı, organizasyon yapısı, süreç, politika ya da kaynak geliştirme ve iletişim çalışması, sosyal inovatif süreçlerin gerçekleştirilebileceği yöntemler olabiliyor.

İnsani sorunlara
Sosyal inovasyon uygulamalarının insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar gittiğini söyleyebiliriz. Sosyal inovasyona ilişkin yaklaşımların kökenleri 1700’lü yıllara ve Benjamin Franklin’e kadar gidiyor. Marx, Weber ve Durkheim gibi sosyal değişim ile ilgilenen düşünürlerin ardından “yıkıcı yaratıcılık” teorisi ile inovasyonu sosyal değişim unsuru olarak ilk kez gören Joseph Schumpeter oluyor. Bir terim olarak sosyal inovasyon 1960’larda Peter Drucker ve Michael Young’ın çalışmalarında görülüyor. Michael Young, tıpkı Benjamin Franklin gibi, birçok sosyal inovasyon projesini de hayata geçiren bir isim.
Son yıllarda sosyal inovasyon, toplumsal sorunların çözümü alanında çalışan kişi ve kurumları şemsiyesi altında toplayan genel bir kavram haline geliyor; bireysel sosyal girişimciler, birkaç bireyden oluşan gruplar, ortak hedefi olan sosyal topluluklar veya çeşitli kurumlar tarafından gerçekleştirilebiliyor. Geçmişte genel olarak sivil toplumculuk veya sosyal girişimcilik gibi adlar altında nitelendirilen toplumsal aktörler, bugün sosyal inovasyoncular olarak ele alınıyor. Dahası artık kamu ve özel sektör kuruluşları da sosyal inovasyon alanında çalışmalar gerçekleştiriyor; toplumsal sorunların çözümlerine önemli katkılar yapıyorlar.
Artık faaliyetlerini insani sorunların çözümüne yönelik projelere kaydıran, ellerinde bulundurdukları inovasyon kapasitesini başta sağlık ve kalkınma olmak üzere çeşitli alanlardaki insani sorunlara yönelik kullanan şirketler var ve sayıları her geçen gün artıyor. Ürettikleri hizmetlerin ve ürünlerin yanısıra şirket kaynak ve yeteneklerini, toplumsal gereksinimleri gidermeye yönelik olarak sunan farklı sosyal inovatif şirketler de var. Bunların ülkemizdeki en güzel örneklerinden biri, Borusan Holding’in hafta sonları Türkiye’nin ilk Ofis Müzesi’ne dönüşen holding binası. Büyük bir yapılaşma sorunu olan İstanbul için çok işlevli böylesi tesisler yepyeni bir vizyonu da beraberinde getiriyor.

Bakışı değiştirmek
“Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” diyor Albert Einstein. Ülkemizin karşı karşıya olduğu toplumsal sorunların çözümünde, sosyal inovasyon kavramının üniversiteler, STK’lar, kamu ve özel sektör kurumları tarafından üzerinde düşünülen, tartışılan ve uygulama projeleri ile hayata geçirilen bir kavram haline gelmesi gerekiyor. Sosyal inovasyon -çoğu zaman- olmayan yepyeni bir şeyi icat etmek değil. Toplumsal sorunlara bakış açımızı değiştirmek, ortak bir düşünme potansiyeli oluşturmak, farklı kişi ve grupları biraraya getirmek gibi farklı etmenlerin sonucu. Toplumların değişim ve dönüşüm potansiyeli sınırsız, yeter ki doğru koşulları oluşturalım.
İster STK veya sosyal girişimler, isterse şirket veya kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilsin, sosyal inovasyon çalışmaları toplumsal sorunların çözümü için önemli bir potansiyel barındırıyor. Çok çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunan ülkemiz için de sosyal inovasyon, üzerinde dikkatlice düşünülmesi ve çalışmalar yapılması gereken bir alan.

Haberin Devamı

Kaliteli bir yaşam için sosyal inovasyon

Suat Özçağdaş

Haberin Devamı

Suat Özçağdaş, 1973 yılında İzmir’de doğdu. 1997 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Psikoloji Bölümü’nden mezun olan ve bir süre aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışan Suat Özçağdaş, daha sonra Uluslararası Kızılhaç-Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC), Türkiye Kızılay Derneği (Kızılay) ve Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) gibi sivil toplum örgütlerinde yöneticilik yaptı. TEGV sonrası kariyerini, karşılanmamış toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üreterek, insan, toplum ve gezegen için sürdürülebilir ve kaliteli bir yaşam sağlamaya katkıda bulunacak bir oluşum kurarak sürdürmeye karar veren Suat Özçağdaş, bu amaçla, çeşitli üniversitelerde görev alan akademisyenler ve çok çeşitli sivil toplum örgütlerinde çalışan gönüllü ve profesyonel arkadaşları ile birlikte Sosyal İnovasyon Merkezi’ni kurmuştur.