Zafer İşeri - Kadın hakları, kadınların erkekler ile eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim şeklinde tanımlanmaktadır.
Kadın hakları kavramı özellikle 19. yüzyılda büyük önem kazanmıştır. Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların ve ayrımcılıkların giderilmesi için çalışmalar yapmaktadır.
Tarihte kadın hakları günü ilk olarak 1791 yılında tanınmıştır. Fransız kadın hakları savunucusu, filozof, yazar, aktivist ve oyun yazarı olan Olympe de Gouges 1789 yılında Fransız Ulusal Meclisi’nde okunan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde geçen ‘homme’ (insan) sözcüğünün sadece erkeği kastettiğini öne sürmüş; ardından 1791'de Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımlamıştır. 1791 yılında yayımlanan bu bildirge, insanlık tarihinin ilk kadın hakları bildirgesi olarak bilinmektedirTürkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte, kadın hakları yönünden pek çok yenilik getirilmiştir. 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesiyle eğitim tek sistem altında toplanmış ve kadınlarla erkeklere eğitimde eşit imkânlar sunulmuştur. 1925 yılında Kıyafet Kanunu ve 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kadınların yasal statüsü değişmiş, hem aile içinde hem de bir birey olarak eşit haklar tanınmıştır.
Kadınlara verilen seçme hakkı erkekler ile eşit ölçüde verilen seçme hakkıdır, bir ülkenin yetişkin kadınlarının en azından politik oylamalara katılma imkânına sahip olmaları anlamına gelmektedir.
Seçme seçilme hakkı
Kadınlara siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkı tanınması hem ülkemiz hem de tüm dünya ülkeleri adına gerçekleşen en önemli Atatürk devrimlerinden biri olarak tarihte yerini almaktadır. 1930 yılından itibaren çıkarılan pek çok yasa ile kadınlara önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ve ihtiyar heyetine katılma hakkı tanınmıştır.
Tüm bunların ardından ise tarihe damgasını vuran, tüm dünya ülkelerindeki kadınların da bu yolda önünü açan bir yasa değişikliği yapılmış ve Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile kadınların ilk kez oy kullanabilmesinin ve seçimlerde aday olabilmesinin önünü açılmıştır.
Yapılan bu devrim ile Türk kadını, sayısız ülkeden çok daha önce kadınlara seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur. Türk kadınları, Fransa, Hırvatistan, Slovenya ve İtalya’dan 11 yıl, Romanya’dan 12 yıl, Bulgaristan’dan 13 yıl, Belçika’dan 14 yıl, İsviçre’den 36 yıl, Yunanistan'dan 15 yıl önce seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur.
5 Aralık 1934 yılında tanınmış olan seçme ve seçilme hakkı devriminin ardından 8 Şubat 1935 yılında ilk defa Türk kadınlarının oy kullanabildiği bir seçim yapılmış ve ilk kez 18 kadın milletvekili olarak meclise girmiştir.
Hukuki alanda kadın haklarında ise, günümüzde de halen devam etmekte olan birçok devletin hukuki düzenlemelerinde kadın erkek ayrımı yapılmaktadır ve bilhassa miras hukuku ve medeni hukuk düzenlemelerinde kadınlara negatif ayrımcılık uygulanması bulunmaktadır. Ayrıca dünyada birçok ülkede kadınların eş seçme, evlilik, boşanma ve diğer temel medeni hakları tanınmamaktadır.
Tüm dünyada kutlanıyor
5 Aralık tarihi Türkiye’de Türk kadınlarının seçme ve seçilme hakkına sahip oldukları gün olarak kutlanmaktadır. Ayrıca tüm dünyada da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak da kutlanmaktadır.
1857 yılında, ABD'de dokuma işçisi kadınların daha insanca bir yaşam isteğiyle, eşitsizliğe ve ayrımcılığa, uzun ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı mücadeleye başladıkları 8 Mart, ilerleyen süreçte, tüm dünya kadınlarının kutladığı bir gün haline gelmişti. 1857’den beri dünyanın birçok ülkesinde kutlanan bu gün 1977 yılındaki Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın Hakları ve Uluslararası Barış günü olarak kararlaştırılmış ve kadınların haklarının verilmesinin dünya barışını güçlendireceği kabul edilmiştir. Böylece 8 Mart Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 'Uluslararası Kadın Günü' olarak kutlanmaya başlanmıştır.
8 Mart, 19'uncu yüzyılın sonlarından bu yana kadınların talep ve özlemlerini dile getirmedeki kararlılıklarını sergiledikleri ve bugüne dek hiç de küçümsenmeyecek haklar elde ettikleri bir gün olmuştur. Kadınların daha eşit ve daha yaşanılır dünya için başlattığı mücadele, toplumların her kesiminde yankısını bulmuş ve destek görmüştür.
Günümüzde uluslararası insan hakları belgelerinde her insanın eşit ve özgür doğduğu, herkesin insan haklarına ve temel özgürlüklerine hiçbir ayrım gözetilmeksizin fırsat eşitliği çerçevesinde sahip olduğu ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kabul edilemezliği ilkeleri yer almaktadır.