Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İşitme engellileri verimli kullanmak
Prof. Dr. Ahmet Konrot
Eskişehir Maarif Koleji ve Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nden mezun oldu. İngiltere’deki Essex Üniversitesi’nden Uygulamalı Dilbilimi ve Fonetik alanında Mezuniyet Sonrası Diploma aldı. Yine aynı üniversitede Dilbilimi (Deneysel Sesbilimi) alanında Doktora yaptı. Londra’da Dil ve Konuşma Terapistliği Lisansı alarak Türkiye’ye döndü. Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde göreve başladı ve fakültede Özel Eğitim Bölümü’nün kurulmasında görev aldı. 2005 yılından bu yana KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanları Derneği’nin kurucu üyesi ve Özel Eğitimciler Derneği üyesidir. Aynı zamanda işitme özürlülere bir ‘duyma rehberi’ olacak bilimsel ve Türkçe bir dudak okuma programı olan ‘’BAK GÖR DUY’’u geliştirdi.

Haberin Devamı

Özellikle son yirmi yılda ülkemizde engellilerin eğitimi ve buna bağlı olarak da istihdamları konusunda iyi niyetli girişim örnekleri çoğalmıştır. Gerek yasal düzenlemeler gerekse resmi ve özel sektörde yavaş da olsa değişmeye başlayan tutumlar sonucunda engelli istihdamında iyiye doğru belirli farklılaşmalar gözlenmektedir. Bunda, kendilerini ifade edebilme şansına sahip ortopedik ve görme engellilerin oluşturduğu platformların etkisi yadsınamaz.

Konuşma iletişimi
Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası fonksiyonlara bağlı sınıflandırma çerçevesinde özür -yetersizlik - engel ayrımından yola çıkarak, bireyin yaşama aktif katılımının önemini özellikle vurgulamakta, soruna salt beden yapılarındaki ve işlevlerindeki eksiklikler, bozukluklar, yetersizlikler açısından yaklaşmamaktadır. Bu bağlamda, işitme düzenekleri zedelenmiş bireyler ile ortopedik ya da görme engelli bireylerin yaşama aktif katılım ile ilgili karşılaştıkları engellerin önemli bir farkı ortaya çıkmaktadır: Konuşmaya dayalı iletişim yetersizliği! Özellikle doğuştan işitme özürlü olan bireylerde konuşmaya dayalı dil gelişimi sorunları yaşanacağı açıktır; çünkü konuşmaya dayalı dil, işitme yoluyla öğrenilir.

Uygunluk koşulu
Kabul etmek gerekir ki, istihdamın ön koşullarından birisi, işe uygunluk; diğeri de konuşmaya dayalı iletişim becerilerinin gelişmiş olmasıdır. Konuşmaya dayalı iletişim becerilerinde gözlenen sorunlar, özellikle doğuştan ya da çok erken yaşlarda işitmezliğe bağlı olmakla birlikte, konuşma gelişimini tamamlamış bireylerde sonradan ortaya çıkan işitmezlik ya da işitme yetersizlikleri de konuşmaya dayalı iletişimi olumsuz yönde etkiler. Bu da işitme sorunu olan bireylerin istihdamını etkileyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye tarafından Mart 2007’ de imzalanan ve 3 Aralık 2008 tarihinde TBMM tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 27. Maddesinde “Taraf Devletler, engellilerin çalışma hakkını diğerleriyle eşit bir şekilde tanır; ve bu hak, engellilerin açık, kapsayıcı ve erişilebilir nitelikte bir iş piyasası ve çalışma ortamında, serbestçe seçtikleri bir işte hayatlarını kazanmaları fırsatını da içerir. Taraf Devletler, çalışırken sakatlananlar dahil tüm engellilerin çalışma hakkının hayata geçmesini, yasama tedbirleri dahil uygun tüm tedbirleri alarak, güvence altına almalıdır.” denilmektedir. Buna göre, gerek doğuştan gerekse sonradan işitme engelli olan bireylerin istihdamları güvence altına alınmıştır. Ancak, işitme engellilerin istihdamında karşılaşılan sorunlar henüz istenilen düzeyde çözümlenememiştir.
Tüm engel kümeleri için geçerli olmakla birlikte, işitme özürlüler açısından erken teşhis, erken cihazlandırma ve erken eğitim, özellikle konuşmaya dayalı dil gelişimi, okur-yazarlık ve uygun işe yönelik genel/mesleki eğitim açısından çok önemlidir. Sevindiricidir ki, ülkemizde son yıllarda bu konuda dikkate değer uğraşlar verilmektedir. Buna karşın henüz Batı ülkeleri düzeyinde olduğumuz söylenemez (Yılmaz,2004). Şanslı olan fakat henüz sayıları sadece yüzlerle ifade edilen sınırlı sayıdaki işitme engelli gencimiz, son yirmi yılda üniversite düzeyinde eğitim alma fırsatını yakalayabilmiştir. Ama, bu da yeterli değildir, zira bu gençlerin istihdamı, uygun eğitim almalarına karşın, yine de kolay değildir (Erdiken, 2005; Erdiken, 2007).

Oran bilinmiyor
İstihdam edilen engellilerle yapılan görüşmelerin rapor edildiği bir araştırmada (Yılmaz, 2004) katılımcıların özürlerine göre dağılımlarına bakıldığında, ortopedik engellilerin görüşme yapılan engellilerin neredeyse yarısını oluşturduğu (yüzde 48,7) görülmektedir. Söz konusu araştırmada işitme engellilerin diğer dil ve konuşma engellilerle birlikte kümelendirildiği ve istihdam edilen küme içerisinde yüzde 14,1’lik bir oran oluşturdukları gözlenmiştir. Böyle bir kümelendirme içerisinde kekemelik vb. türden konuşma engellilerin de bulunacağı düşünüldüğünde, işitme engellilerin istihdamdaki oranlarının daha da düşük olduğu söylenebilir.
Daha açık bir ifade ile, işitme engellilerin istihdam edilen nüfus içerisindeki oranları henüz tam olarak bilinmemektedir. Sınırlı sayıdaki ve güncel olmayan araştırmalar bir fikir vermekle birlikte, işitme engellilerin istihdamlarında gerek işveren gerekse işitme engelliler açısından sorunların ve çözümüne hizmet edecek nedenlerin daha ayrıntılı olarak araştırılması gerekmektedir.
Bilinmelidir ki, konuşmaya dayalı dil yerine el-kol hareketlerine dayalı dil (işaret dili) kullanan işitme engellilerin sorunu iletişim sorunu değildir. Onlar, kulağa değil, göze hitap eden bir başka sistemle iletişim kurmaktadırlar. Türkiye’de kullanılan sistem de Türk İşaret Dili’dir; Türkçe’ye göre yabancı bir dildir! İngilizce, Almanca, İtalyanca gibi... Nasıl ki futbol takımları yabancı bir oyuncu istihdam ettiklerinde o oyuncu ile iletişim kurmanın yollarını arıyorlar ve hiçbir masraftan kaçınmıyorlar; işverenler de yararlanabilecekleri işitme engelli bireylerin var olduğunu kabul edebilir ve bu nitelikli işgücünden yararlanmak için çözüm arayışlarına girişebilir. Eşit insan hakları savunuculuğu, bunu gerektirmektedir.