Suruç’taki intihar bombacısının IŞİD (veya DAEŞ) bağlantılı olduğunun ortaya çıkmasından itibaren ülke içinde IŞİD’i destekleyenlere yönelik operasyonlar yapıldı. AA’nın 27 Temmuz tarihli haberine göre Ankara, Batman, Mersin ve İstanbul’da IŞİD’e yönelik yapılan operasyonlarda en az 46 kişi gözaltına alındı ve Nöbetçi İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği zanlılardan dördünün tutuklanmasına karar verdi. Diğer yandan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın Ocak-Şubat 2015 tarihlerindeki açıklamalarına göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup IŞİD’e katılanların sayısı 500 ila 1000 arasında. 28 Temmuz akşamı CNNTürk ekranlarında Metropoll başkanı Profesör Özer Sencar’ın yaptığı son ankete göre Türkiye’de IŞİD’e destek verenlerin oranı yüzde 3.5’e yükselmiş. Böylesine yaygın ve artan bir tehdide karşı sadece güvenlik tedbirlerinin alınması pansuman tedavisi gibi olur. IŞİD’e karşı yapılan mücadelenin başarılı olabilmesi için toplumun bütün kesimlerinin desteğini alacak kapsamlı mücadele stratejisine ihtiyaç var.
İslamı kullanıyor
Bu stratejinin başlangıç noktası bütün toplumun IŞİD ve benzeri örgütler hakkında bilinçlenmesi olmalıdır. Ancak bu yolla IŞİD’in terör stratejisi boşa çıkarılabilir. Fakat IŞİD toplumun büyük bir kesimi tarafından yeterince bilinmiyor. Genellikle vahşi öldürme yöntemleriyle gündeme gelen IŞİD’in lanetlenmesinden başka bir kamusal tartışma ya da bilgilendirme olduğu söylenemez. Bu örgütün ideolojisi, amacı ve stratejisi nedir? Ne tür bir güce sahiptir? Bu soruların cevabı çoğu zaman komplo teorileriyle geçiştiriliyor ve bu durum ISID’e karşı etkili bir toplumsal bilincin oluşmasına engel oluyor. Bu yazının amacı bu sorulara kısa da olsa cevap vererek kamuoyunun bilgilendirilmesine katkıda bulunmaktır.
IŞİD gibi bir örgütle ilgili kamuoyu neleri bilmelidir ki bu örgüt Türkiye’yi karıştırmaya yönelik amacına ulaşamasın? Bu sorunun cevabına ilk olarak IŞİD’in İslam’la olan ilişkisini ele alarak başlamalıyız. IŞİD elbette İslam dinini temsil eden bir örgüt değildir ancak kendisini öyle tanımlıyor ve yeni taraftarlarını bunu iddia ederek topluyor. O halde IŞİD’e ilk olarak bütün Müslümanların İslam adına karşı çıkması gerekir. Çünkü IŞİD Cihadi Selefi ideolojiden hareketle kendisi gibi inanmayan bütün Müslümanları dinden çıkarıyor, yani tekfir ediyor. IŞİD’e göre artık kafir olmuş bu Müslümanları da öldürmek gerekiyor. Bu inancından dolayı IŞİD yaptığı terör eylemlerinde ölenler arasında inançları açısından bir ayrım gözetmiyor.
Mezhepsel çatışma
Bütün terör örgütleri gibi IŞİD de kendi amacına ulaşmak için terörü bir araç olarak kullanıyor. O halde IŞİD’in özellikle Suruç saldırısıyla asıl ulaşmak istediği nedir? Bunun birçok cevabı olabilir ancak IŞİD’in bütün bölgede, özellikle Irak ve Suriye’de, yürüttüğü stratejiye bakarak Türkiye içerisinde de mezhepsel çatışma çıkarmak istediğini söyleyebiliriz. Yani IŞİD, Türkiye’nin içindeki etnik ve mezhepsel kimlikleri birbirine düşürmek için kurbanlarını ona göre seçiyor.
Türkiye’de çıkacak bir iç karışıklık IŞİD’e Suriye’de daha rahat bir hareket alanı açacaktır. İşte bu stratejiyi boşa çıkarmak için bütün toplumsal kesimlerin sağduyu ile hareket ederek bir dayanışma içinde olması gerekir.
Peki IŞİD’in gücü bütün bu ideoloji ve stratejilerini gerçekleştirmek için yeterli mi? IŞİD’e yakın kaynaklara göre IŞİD’in 40 bin ve CIA raporuna göre 20 ila 31 bin arası savaşçısı var. Gelir kaynağı olarak da kaçak petrolden, insan kaçırmaya, tarihi eser kaçakçılığından vergi toplamaya kadar her türlü yolu kullanıyor. Dahası BM raporlarına göre 100 farklı ülkeden gelip Suriye’de savaşan en az 25 bin savaşçısı var. Bütün bunlara rağmen IŞİD’in en büyük gücü toplumdan dışlanmış ve bütün belirsizliklere kestirmeden bir çözüm arayan gençlere yönelik sunduğu bir “İslam Devleti” ütopyası var. İşte bu hayalin ne kadar yanıltıcı olduğunu anlamak için El Kaide, El Nusra ve IŞİD gibi aynı Cihadi Selefi inancı paylaşan grupların sözde aynı hedefler için nasıl birbirleriyle savaştıklarını bilmek ve bunu yaymak gerekir. Özellikle yaşadığı çalkantılardan bir çıkış arayan, uyuşturucu ve alkol bağımlılığından kurtulmaya çalışan, cezaevinden çıkıp kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan kişilere toplum olarak destek olunmalı.
Sonuç olarak, IŞİD’in ideolojisi, amaç ve stratejilerinin kamuoyu tarafından bilinmesi gerekir ki bu örgüte karşı yapılan mücadeleden sonuç alınabilsin. Bunun için de özellikle toplumun dini açıdan bilgilendirmekten sorumlu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üzerine önemli görevler düşüyor. Dini arayış içinde olan veya IŞİD’in ideolojisi hakkında bilgi arayanların ilk başvurduğu yer olan internetin IŞİD tarafından ne kadar etkili kullanıldığı dikkate alınırsa bu konuda arkada kaldığımız söylenebilir. Ancak henüz geç kalmadık. IŞİD’e karşı yapılan önümüzdeki zorlu mücadele sürecinde toplumsal bilinçlenme ve bilgilenme ihtiyacı daha da artacak. Bu konuda sivil toplum ve resmi makamlar olarak bir dayanışma içinde hareket edilirse IŞİD terörüne karşı ilk ortak cevap vermiş olacaktır.
Doç. Dr. Ahmet Yükleyen