Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com
İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini isimli bir kadının gözaltındayken hayatını kaybetmesi, bir süredir İran sokaklarını karıştırmış durumda. Amini Kürt kökenli olduğundan, önce Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde başlayan protestolar, daha sonra İran’ın pek çok kentine yayıldı... Farklı olaylar nedeniyle başlamış olsa da, protestolar İran için yeni değil. 2009 ve 2017’de de ülkede geniş çaplı gösteriler yapılmış, rejim bunları güç kullanarak bastırmıştı. Mevcut protesto gösterileri her ne kadar 1979’daki İran İslam Devrimi’nin hemen ardından uygulamaya konulan “zorunlu tesettür” uygulamasına karşı başlatılsa da, ülkenin sosyal tabanındaki farklı kesimlerin taleplerinin de güçlü bir biçimde dile getirildiği görüldü.
Aslında olaylar doğal süreçte başladı ancak ölen Amini’nin Kürt asıllı oluşu, işi başka bir boyuta da taşıyor. Terör örgütü PKK ve İran’daki uzantılarının yanı sıra Halkın Mücahitleri Örgütü’nün de söz konusu protestolara destek verdiği görüldü. Bununla birlikte İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’nün “efsanevi lideri” olarak anılan ve 2020’nin Ocak ayında ABD’nin Irak’ta giriştiği suikastla hayatını kaybeden Kasım Süleymani’nin fotoğraflarının, memleketi Kirmam’da bile indirildiği gösterileri yaşanması dikkat çekti. İran’ın resmi dini idelojisi olan “Velayet-i Fakih” anlayışının öğretim merkezi, Şiiliğin merkezi haline getirilmeye çalışılan Kum ve Meşhed gibi dini eğilimin güçlü olduğu illerde dahi protestolar yapıldı. Tüm bunların, rejimin lideri Hamaney’in hastalığından sonra yerine kimin geçeceğine ilişkin tartışmaların gündeme geldiği bir dönemde yaşanmasıysa, elbette dikkat çekiciydi.
Kadın eylemleri
İran’da kadın hareketinin güçlü bir tarihe sahip olduğu biliniyor. Ancak 43 yıllık “İslam devleti” rejiminin defoları ve sorunlu yanları gün geçtikçe halk tarafından daha geniş bir biçimde protesto ediliyor. Özellikle 2014’ten sonra, kadın hareketlerinin daha yaygın ve organize bir şekilde protesto eylemlerine başladığı görüldü. Daha önce başörtüsü takmadığı gerekçesiyle İran’da tutuklanan ve daha sonra ABD’ye iltica eden Masih Alinajad’ın sosyal medya üzerinden başlattığı kampanyalar çığ gibi büyüyor. “Beyaz Çarşambalar – White Wednesdays” bunun bir örneği. “Zorunlu tesettür” uygulamasını protesto amacıyla İran’daki kadınlar her çarşamba beyaz örtü takıyor. Aslında İran’da 2013 – 2021 yılları arasında cumhurbaşkanlığını yürüten, reformist ve ılımlı kanadın temsilcisi olarak bilinen Hasan Ruhani döneminden itibaren zorunlu tesettür uygulamasında yumuşama olduğunu söylemek mümkün. Ancak Ruhani sonrası muhafazakar kesimin güçlü isimlerinden olan İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı olmasıyla, rejimin otoriter uygulamalarının yeniden güçlendiği biliniyor. Zira yine, İran’daki muhafazakarların önemli temsilcilerinden Mahmud Ahmedinecad’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra, İslami ahlak kurallarının uygulanıp uygulanmadığını izlemekle görevlendirilen “Gasht-e Ershad – Rehber Devriyeleri” yani “ahlak polisi” olarak bilinen kolluk kuvveti kurulmuştu. Ruhani döneminde etkisi daha sınırlıyken, Reisi gibi muhafazakar bir kişinin cumhurbaşkanı olmasıyla baskı arttı.
Psikolojik üstünlük
Protesto gösterilerinin kitlesel ve bölgesel olarak yayılması ve genişlemesi durumunda rejim daha sert uygulamalarla gösterileri bastırabilir. Zira İran muhaberatı ve Devrim Muhafızları’nca bu yönde açıklamalar yapılıyor. “Yeşil Hareket” olarak ortaya çıkan 2009’daki milyonluk protesto gösterileri, halen akıllarda. Rejimin gösterileri bastırma kapasitesi halen çok güçlü. Aslında İran için protesto gösterileriyle sürecin yönetilmesi, örgütlü siyasi ve meşru bir hareketin yapacaklarını engellemekten daha kolay olabilir. Zira böyle bir hareketin ortaya çıkması, sistemi içeriden dönüştürme tehlikesi barındırıyor. Bu yüzden rejimin birincil önceliği, siyasallaşma ihtimali olabilecek bir yapının önüne geçmek olabilir. Ama psikolojik üstünlük halka geçiyor.
İran Cumhurbaşkanı Reisi ve İran Yargıtayı Başkanı’nın açıklamaları, Dini Lider Ali Hamaney’in Mahsa Amini’nin ailesini ziyareti, olayın rejim tarafından ciddiyetle algıladığının göstergesi. Zira gösterilerdeki tek talep örtünme yasağının kaldırılması ya da demokratik haklara kavuşulması değil, birikimsel sorunların yansıması. Protestolara çıkan her kesim kendi önceliklerini ifade ediyor. Rejim karşıtı sloganlar da var, Kürtlerin bağımsızlık sloganları da... Mesut Barzani’nin kızın ailesini araması da dikkat çekti. Gösteriler sürerken İran’ın, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) sınırlarında “İranlı muhalif gruplara” yönelik askeri operasyon başlatması da, IKBY yönetimine mesaj olabilir.
Meselenin iç politika ve bölgesel denkleminin ötesinde bir de uluslararası politikadaki boyutu var. Batı burada bir tercih yapmak zorunda. Zira ABD’nin kademeli olarak yükselttiği bir yaptırımlar silsilesi var. Ancak nükleer müzakereler varken fazla baskı uygulayamıyor. Diğer taraftan Rusya - Ukrayna Savaşı’nın da etkisini de düşünmek gerekiyor. Zira önümüzdeki süreç kış aylarını getiriyor ve özellikle Avrupa bir enerji krizi ile karşı karşıya kalabilir. İran ve Rusya arasındaki yakın ilişkiler düşünüldüğünde stratejik ortaklığı güçlendirebilirler. Ancak İran için bir ikilem söz konusu. Ülke içerisindeki reformistler, Çin ve Rusya ile çok sıkı ilişkileri dengeleyebilmek için nükleer müzakerelerde başarı sağlanmasını istiyor. Bu anlaşmanın sağlanması durumunda İran üzerindeki özellikle yoğun ekonomik baskının da kalkması söz konusu olabilir. Ancak İran’ın kısa vadede bölgesel ve küresel politikada çabuk, etkili ve keskin bir dönüş yaşaması olası görünmüyor.